8. Bölüm : "Elem"

3.7K 280 21
                                    

Ezgi tavsiyesi : Grup Genç - Acı

🌙🌙 🌙

"Gerçekten bu Kur'an en doğru olan yola götürür ve iyi işler yapan mü'minler için büyük bir mükafat olduğunu ve ahirete inanmayanlar için elem dolu bir azap hazırladığımızı müjdeler."

(İsra Suresi, 9 ve 10. Ayetler)

Acıyla yoğurulur insan hayatı boyunca. İnsanı, 'insan' yapan yapı taşlarındandır acı.

Canımız acımazsa ne kadar insan olabiliriz? Acıyı yaşadığımız halde bu kadar acıtırken birbirimizi, ya var olmasaydı? Hiç hissetmeseydik acıyı?

Sivrisineğin dahi önemli bir yeri var bu muntazam düzen içinde. Bu mükemmel intizam, ince ince dokunarak yaratıldı. Bizim tahayyül dahi edemeyeceğimiz bir incelik. Milyar yıllar oldu, teknoloji evrim atladı, hala niçin var olduğunu bilmediğimiz milyonlarca şey var. Hem kainatta hem kendi vücudumuz da. Hatta hala varlığından haberdar olmadığımız milyonlarca yaratılmış şey var.

Kısa bir süre önce haberler de, 'insanın organlarının her birinin belirli çalışma saatleri var, bu yüzden ilaçlar bu saatlere göre alınırsa çok daha etkili olur, kanser tedavisinde ilerleme kaydedilir' tarzı bir bilgi paylaşıldı. Daha yeni.

İlerlediğimizi düşündüğümüzün bilmem kaç katı gerisindeyiz hakikatlerin. Sonunu bulamadığımız kainatın, sonsuz bilgi denizinde çırpınıp duruyoruz. İlme hep açız fıtrat gereği ve bu güzel. Allah bu kadar ilmi yaratırken, ona olan açlığı ve hevesi es geçmemiş.

Ayetlerden çıkarım yapılmış bir söz var, 'dilemenizi istemeseydim, dilemeyi vermezdim'. Böyle ya da benzeri bir cümle. Herşey O'nun istekleri doğrultusunda. Herşeyden haberdar. Herşeye hakim. Ve bu çok güzel.

Bazı beyinsizlerin iddia ettiği gibi, 'yaratılıp, bu dünyaya atılmış olduktan sonra unutulsaydık' çok korkunç olurdu. Ama böyle birşey söz konusu dahilinde bile değil. Allah böyle düşünmememizi sağlayan çok delil gönderdi ve hala da gönderiyor.

Peygamberler ve kitapları en önemli delillerinden. Gerisi teferruat zaten. Hala ikna olmayanlar içinler. Bizim için değil.

Hulasa-i kelam, acı yine bizim için. Varlığımız, insanlığımız, ait olduğumuz düzen için. Bir parçası o düzenin, bizden bir parçamız.

Hele ki Müslümanlar, bu dünya da daha çok acı çekmek için varlar. Daha doğrusu ebedî dünya da sefa içinde yaşamamız için, bu dünya da herkeslerden çok acı çekeriz. Üzülürüz, zulme uğrarız bu dünya da sefa sürenler tarafından. Ama biz, öbür dünyanın sefası için bu dünyanın cefasına razı oluruz.

Bize cennet va'dedildi. Bize böyle emretildi. Sabredin, sebat edin, bu acılarınızı hatırlamayacaksınız bile denildi. 'Altınızdan ırmaklar akan bahçelerde, tadını bilmediğiniz meyvelerle, el değmemiş, billur gözlü hurilerle yaşayacaksınız ebedî hayatınızı' diye tasvir edildi aklımızın alabileceği kadarıyla.

Bu cennetin yolu dikenlerle döşeli, bu cennetin sakinleri acıyla yoğurularak giriyorlar oraya. Acıya sabrederek hak kazanıyorlar tüm bu güzelliklere. Sabrederek, kıyam ve secde ederek, dua ederek...

Secdedeydi Erva. Başka ne yapacağını bilememişti. Kaynatasına cevap dahi veremeden, odasına atmıştı kendini. Birkaç dakikalık başıboşluktan sonra da, secdeye. Daha ne yapılır, ne düşünülür bilemedi. Ve bildiği en iyi şeyi yapıp Rabbine sığındı. Hala şoktan da çıkabilmiş değildi. İçinde fırtınalar kopsa, Rabbine 'yardım' diye yakarsa da, dışından verebildiği tek tepki ağlamaktı. Secde ettiği yer ıslanmıştı ağlamaktan, yine de yanıyordu içi.

İMTİHANWhere stories live. Discover now