19. Bölüm : "Müjde"

2.4K 190 16
                                    

"Rahmetinin önünde rüzgarları bir müjde olarak gönderen O'dur. Bunlar ağırca bulutları kaldırıp yüklendiğinde, onları (kuraklıktan) ölmüş bir şehre sürükleyiveririz ve bununla oraya su indiririz de böylelikle bütün ürünlerden çıkarırız. İşte Biz, ölüleri de böyle diriltip-çıkarırız. Ki ibret alasınız."

Araf Suresi, 57. Ayet

Yusuf Mirza'dan ayrıldığında, onları kıskanç bakışlarla izleyen Yasir'i gördü ve bir de tabi Dilan'ı.

Yasir'in ki sevimli ve halledilebilir bir durumdu da, Dilan'ı ne yapacaktı bilemiyordu.

Yusuf Mirza'da bir yabancıya sarılıyor gibi isteksiz ve aceleci davranmasa, saatlerce durabilirdi öyle. Ayrılırken bol bol çekti kokusunu içine, ve belirsiz bir öpücük kondurdu saçları arasına.

Zaten yanlarına gelmiş olan Yasir'i kucağına aldı tekrar ve oturmakta olan Naciye Hanım ve Sümeyye'nin yanına doğru ilerledi. Babannesinin kucağında, etrafa ürkek bakışlar atıyordu o da. Bir gözü de annesindeydi tabi, 'neden sarılmıştı mesela o çocuğa?'.

Yanlarına gidecekken önlerinden geçtikleri yaşlı kadını farkedince Yasir'i indirdi, kulağına elini öpmesini ve bayramlaşmasını tembih ederek. Ama önce kendi öptü yaşlı kadının elini ve bayramlaştı. Sonra Yasir'e sıra verdi. Yasir'de istemese de ikiletmedi annesini.

Gözü yaşlı, yaşlı kadını görünce büyükannesi olduğunu hissetti Erva. Geçen geldiklerinde yoktu, haberi bile yoktu belki de. Tavırlarındaki acı ve samimiyet böyle hissettirdi en azından.

"El öpenlerin çok olsun, bahtsız yavrum benim. Bu yaşta ne yaşıyorsunuz böyle? Ne de güzelsin.. Ne de güzel yetiştirilmişsin.."

Utandı Erva ve eğdi başını. Yasir'de şaşkın ve anlamaya çalışır bakışlarla dinliyordu kadını. Ama birşey anlamıyordu tabi ki. Nihayet elini öptüğü kadının sıkı sarılmalarından kurtuldu ve annesine koştu hemen. Erva'da aldı kucağına yeniden ve bu sefer gidip oturdu Naciye Hanım'ın yanına.

Yine aynı kadının sesini duydu sonra. Ve sevindi içten içe dediklerine.

"Yusuf, misafirlere böyle mi davranılıyor? Öptün mü teyzenin elini, onca yoldan gelmiş bayramlaşmak için?"

"Hayır babanne."

Yusuf Mirza'nın zorla olduğu her halinden belli olan cevapla tahminlerinde yanılmadığını anlamış oldu Erva.

Ve yine zorla annesinin kucağından ayrılan çocuk, kendilerine doğru gelmeye başladı. Naciye Hanım'da en az Erva kadar mutlu ve heyecanlıydı, görebiliyordu.

Geldiğinden beri kurumayan yüzü, yine taze yaşlarla ıslandı. Erva, Naciye Hanım'ın kucağındaki Sümeyye'yi kaldırdı ve ortalarına oturttu.

Yanlarına gelince herkesin üzerinde bir tur dolaştı bakışları Mirza'nın ve Naciye Hanım'da durdu.

O da bekletmeden adet yerini bulsun diye uzattı elini. Ve beklemeden öptü çocukta.

"Bayramınız mübarek olsun."

Çok tatlı konuşuyordu. Harfleri tam çıkaramaması o kadar sevilesiydi ki, Erva sırf bu yüzden bile akşama kadar konuşturabilirdi onu. Yasir daha anlaşılır ve daha düzgün konuşuyordu. Her çocuk farklı oluyordu işte.. Sümeyye'de öyleydi küçükken ama aynı anneden doğma Mirza öyle değildi.

Sahi ya, aynı anneden doğmuşlardı değil mi?

"Seninde mübarek olsun. El öpenlerin çok olsun."

İMTİHANWhere stories live. Discover now