5. Bölüm : "Muamma"

4K 296 20
                                    

Ezgi tavsiyesi,
Ömer Karaoğlu - Adı İçin Yaşamak
 
🌙🌙🌙

Gerçeklerin mutlaka bir gün ortaya çıkmak gibi huyları vardır. 'Kötü bir huy' tabiri kullanılır lafın gelişi olarak burada, ama lafın gelişi olarak bile böyle denmemeli. Çünkü en kötü gerçek, en iyi yalandan bin kat iyidir.

Allah, gerçeklerin gizli saklı kalmasına müsaade etmez. Ya bu dünya da ya diğer dünya da çıkarır ortaya. Ama mutlaka çıkarır. Biz Müslümanlara düşen, yalnızca sabretmek ve Rabbimize tevekkül etmektir.

Tabi tevekkül, oturduğun yerden 'Allah'ım yardım et' demek değildir. Önce elinden gelen gayreti göstereceksin, elinden gelmeyen kısmı da Rabbine emanet edeceksin. O senin hakkını er ya da geç sana verecektir.

Vaktini o bilir.

Erva için de gerçeklerin ortaya çıkma vakti gelip çatmıştı.

Elinde tuttuğu zarftaydı hayatının en büyük gerçeği.

Bu süreçte, kendi annesini aratmayan kayınvalidesine çevirdi bakışlarını ve ondan aldığı onaylama işaretiyle yırttı zarfı.

İşte gerçek, Yasir onun da oğlu değildi.

Bir insan haklı çıktığına, en fazla bu kadar üzülebilirdi.

Naciye Hanım'da, Erva'nın yüz ifadesinden sonucun olumsuz çıktığını anladı ve hemen gidip ona sarıldı.

Hıçkıra hıçkıra ağlayan gelinine yapabileceği tek şey, ağlarken ona eşlik etmekti. Beraber uzun bir süre ağladılar. Çocukları dedeleriyle parka göndermeyi akıl etmelerine sevindi içten içe Naciye Hanım.

"Anne, nasıl olur bu? Sen de gördün onu ben taşıdım karnımda, ben doğurdum. Sen hep yanımdaydın, şahittin. Aklım almıyor bu olanları. O, benim oğlum. Canım o benim. Nasıl derim ben ona 'sen benim oğlum değilsin' diye. Kendime kabullendiremeyeceğim gerçeği ona nasıl anlatır, kabullendiririm. Ne yapacağım ben anne? Yol göster bana."

Naciye Hanım da artık hıçkırıklarını tutamadı. Ne diyecekti ki? Sözün bittiği yerlerden birindelerdi. Neye üzüleceğine de şaşırdı, oğlunun yoktan yere bitmek üzere olan evliliğine mi üzülsündü yoksa torunu bildiğinin torunu olmadığına mı? Ya da kollarında harap olan kızı gibi sevdiği gelinine mi? Allah'ım yardım et bize diye dua etti içinden. Sabır ver diye de ekledi.

Nefes alamayacak gibi hissediyordu Erva, boğulacak gibi. Bütün bu olanlara akıl erdiremiyordu. Sanki kötü bir kabusun içindeydi ve birazdan uyanacaktı.

Ama yaşadıkları ne bir kabustu, ne de birazdan geçecekti.

Hatta herşey yeni başlıyor gibiydi.

Çocukların gelme vakti toparladılar kendilerini Erva ve Naciye Hanım. Şuan çocuklara hiçbir şeyi açıklayamazlardı. Kendilerine dahi açıklayamadıkları şeyler vardı çünkü. Bu nasıl olmuştu mesela? Eğer Yasir, Erva ve Ahmet'in çocuğu değil ise, Erva'nın 9 ay karnında taşıdığı ve doğurduğu çocuğu neredeydi? Tüm bunlar birer muammaydı ve çözülene kadar kimseye birşey anlatılamazdı.

Tüm gün dedeleriyle parkta vakit geçiren çocuklar çok yorulmuşlardı. O yüzden yemeklerini yediler ve hemen ardından yattılar. Onların erkenden uyuması büyüklerin işine geldi. Malum konuşulacak uzun ve karışık mevzuları vardı.

Erva çocuklar uyuduktan sonra mutfağı toparladı, bir yandan da çay hazırladı. Ne yaşarsa yaşasın evde misafirleri vardı.

Bardaklara koyduğu çaylarla oturma odasına girdi. O sırada konuşan Mehmet Bey ve Naciye Hanım'da onun girmesiyle sustu. Ama Erva o kadar dalgındı ki, bunu farketmedi bile.

İMTİHANWhere stories live. Discover now