11. Bölüm : "Kıyam"

2.8K 220 27
                                    

💦💦

Sen, kardeşim!
Allah'ın 'ihvan'  diye bahsettiği can dostum!
Nasıl ağlamayayım?
Nasıl feryat etmeyeyim?
'Onu kendine tercih et, onu sev, onunla kardeş ol, onunla dost ol, ona sırdaş ol, ona acı, onu bağışla, ona infak et, onu gözet, kol kanat ger, onun için bağışlama dile, ona dua et ve ona merhamet et!'
Ve daha nice emirler, tavsiyeler kimin için?
Ey kardeşim!
Başkasına değil, kendine merhamet et!
Çünkü sen, alemin özü, varlık aleminin efendisi, Allah'ın halifesisin.
Can kardeşim!
Sen ağladıktan sonra, elimden ve dlimden eziyet gördükten sonra, o vakit secdem ve mücadelem niçin?
Omuz omuza bağlayıp, secdeye ve sefere çıkmak varken, annelerimizi kendi ellerimizle göz yaşına boğmak neden?
Tarihe kara sayfalar eklemek, ümmetin bağrında derin yaralar açmak neden?

💦💦

🌙🌙🌙

Zaman gebe.

Bazen acıya, bazen mutluluğa, bazen küçük bir süprize. Ama her zaman gebe birşeylere.

Hamile bir kadının gebeliğini bildiğimiz gibi biliriz bunu. Ama aynı zaman da ne doğuracağını bilemediğimiz gibi, zamanın bize ne doğuracağını da bilemeyiz.

Uzun soluklu bir acı senfonisinin ardından, başka bir acıyla ayağa kalkmıştı Erva. Çivi çiviyi söker misali, kendi acısıyla düştüğü yerden, başkasının acısı kaldırmıştı onu. Ve kalkmıştı sonunda ayağa, geç bile kalmıştı. Emani'ye, Halaf'a geç kalmıştı mesela. O yüzden düşemezdi bir daha, ya da düştüğü yerde 'ben düştüm ve oyundan çıktım' der gibi sere serpe yatamazdı.

Zaman, ayağa kalkma zamanıydı. Kıyam zamanı. Boynunu bükmemeliydi acılar, Allah karşısında eğilmeliydi yalnızca. Ve yere yakın olacaksa eğer, acıdan bitap düşmüş, zelil bir halde değil, Allah için secdeye gidip izzetli bir şekilde olmalıydı.

"Evet çocuklar, hazır mıyız?"

"Hazırız anne."

Ve bu işi çocuklarıyla beraber yapacaktı. Onlarda o güzel ortamda bulunmalıydılar. Zaten Yasir'in belki de son zamanlarıydı birlikte. Ona fazladan ne verebilirse iyilik namına, kârdı. Teori bilgisi unutulur bir şeydi 3 yaşında bir çocuk için, o yüzden direk pratiğe yönelmeliydi. Ve öyle de yapacaktı bugün.

Hep birlikte çıktılar evden. Naciye Hanım rahatsız olduğu için evde kaldı sadece, Mehmet Bey yanlarındaydı. Erva evlere gittiğinde yardım için, çocukları parka götürecekti. Daha sonra tekrar derneğe geleceklerdi. Büyük iftar sofrasında iftar yapılacaktı hep beraber. İftara yakın Naciye Hanım'da gelecekti inşallah.

Yine koşturmalı ve hummalı bir güne adım attılar, bu sefer hep beraber. Gelen Suriyeli kardeşlerin çocuklarıyla oynadı çocuklar da.

Aynı dili bilmene gerek yok eğer çocuksan, aynı duyguyu paylaşman yeterli. Ve çocuklar eğlendiler hep birlikte. Ayrılırken de iki tarafta üzgün ayrıldı. İşte böyle, duyguların dili, dini, ırkı yoktu.

Çocuklar en son babalarına gitme kararı aldılar dedeleri ile birlikte.

Erva'da memnun oldu, daha fazla Suriyelinin evine gidebilirdi böylece. Ve çocuklar gidince çıktı yola, yardım kolileri dağıtmaya. Ehliyetini almış olması işe yarıyordu böyle durumlarda. Kadınların çoğunun ehliyeti olmuyordu ve ehliyeti olan bir kadına ihtiyaç duyuluyordu. Esma ile kendisinin ehliyeti vardı. Bu yüzden ayrı arabalarda, ayrı istikamete doğru çıkmışlardı yola.

İMTİHANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin