13. Bölüm : "Kapı"

2.7K 196 37
                                    

"And olsun ki; biz sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme ile imtihan edeceğiz. Müjdele o sabredenleri!"

Bakara Suresi, 155. Ayet

Hayat bir deniz gibidir.

Dalgalar gibi hızla ve sürekli getirdikleri, ve yine dalgalar gibi hızla ve sürekli götürdükleri vardır.

Bazen döver seni, bir dalganın çarptığı kayayı dövdüğü gibi. Bazen usulca okşar başını, Akdeniz akşamları gibi.

Her halükâr da, gelir ve gider. İyisi ile, kötüsü ile.

Gidecekti bu günlerde, inanıyordu Erva. Tamdı buna inancı. Zaten aksi olsa, asla dayanamazdı.

Kucağında iç çekişlerle uyuyan kızını yatağına yatırdı. Küçükkende böyle idi; eğer çok ağlarsa, ardından derin ve uzun bir uykuya dalardı. Sanki böyle ağlamak, yorucu bir işti onun için.

"Seviyorum sizi, hem de anlayamayacağınız kadar çok. Ama bazen birşeyler elimizde olmaz, mecbur yapmak zorunda kalırız. Seni kardeşinden ayırmak, en son isteyeceğim bir durum bile değildi. Ama oldu. Yine de özür dilerim. Çok ama çok özür dilerim. Daha dikkatli bir anne olabilir ve çocuklarımı karıştırmayabilirdim. Bilmiyorum, sizin karşınızda kendimi suçlu hissediyorum. Sana herşey güzel olacak sözü de veremiyorum, ama sizi her zaman seveceğim ve ömrüm yettiğince yanınızda olma çabasında olacağım. İnşallah."

Islak yüzüyle, kızının gözyaşları kurumuş yüzünden son bir kez daha öptü ve ayrıldı yanından. Yasir daha küçük olduğu için, daha çabuk unutabilirdi birşeyleri...Hatta belki de bugünleri hiç hatırlamayacaktı. Ama Sümeyye hiç unutmayabilirdi. Ve Erva bilemiyordu, unutmasını mı dilerdi yoksa unutmamasını mı?

Oturma odasına gittiğinde gördü ki; Yasir, çoktan susmuş ve Naciye Hanım'la oyun kurmuştu. Öyle gülüp eğleniyor gibi görünmese de, ağlamıyordu.

"Oğlum?"

Annesinin sesini duyan Yasir hemen kalktı babannesinin kucağından ve annesine koştu. Bacaklarına sarıldı sımsıkı.

"Ablam iyi mi anne?"

Çocuk olmak saflıktı. Hele o yaşlarda kardeş olmak, kendinden önce kardeşini düşünmekti.

"İyi, daha da iyi olacak inşallah. Sen nasılsın?"

Kucağına alırken cevaplamıştı oğlunu. Bastı bağrına sıkıca. O da bunu beklermiş gibi, doladı kollarını boynuna.

"Ablama üzüldüm, neden o kadar ağladı anne? Neden öyle dedi? Sizi bırakıp hiçbir yere gitmem ki ben?"

Daha az önce dinmiş olan gözyaşları, zorladı göz pınarlarını ve özgürlük ilan ettiler. Usul usul aktılar, attılar kendilerini biriktikleri yerden. Yasir'in kafasına kondular, Erva'dan Yasir için bir parça oldular. Yerleşmek istediler saç diplerine ve silinmesin acılı bir annenin göz yaşları, hep seveceği oğlunun kafasından. Unutmasın böylece, onu uzaklarda seven bir annesi daha olduğunu.

"Gitmek istemezsin biliyorum, ben de gitmeni istemem hiç. Ama bazen istemediğimiz şeyleri yaparız. Sonra alışırız ama, ve istemediğimiz şeyin daha iyi ve doğru olduğunu anlarız. İnşallah bu da böyle olacak."

Anlamadı Yasir. Erva'da anlamasını beklemedi. Ama anlatmış olmalıydı ki, içinde bir pişmanlık kalmasın. Olur da unutmazsa bugünleri, anlattıklarıyla hatırlansın.

İMTİHANDonde viven las historias. Descúbrelo ahora