9. Bölüm : "Fe eyne tezhebûn"

3.4K 264 20
                                    

Önünü alamıyorum bu kör gidişlerin yollarda,
Herkes bir yere gidiyor,
Önünü alamıyorum.
Çaresiz direniyorum bu dönüm noktalarında,
Kimse elini uzatmıyor.
Bir gürültülü yaşamağa gidiyor dünya,
Boşalan bir deniz gibi.
Bu sesler ormanın da, kaybolan bir çağ bu.
Nereye gitsem hep apartmanlar çıkıyor önüme,
Alıp başımı duvarlara çarpıyor bu yollar.
Gidip gelmelerim, bu dar sokaklarda,
İnsanların koşup dolduğu bu dar yapılarda.
Bir kısır döngüye girmek için bütün bu çabalar,
Biz bunun için mi geldik?

Kara ağaç gibi bağlıyım, katı bir çağ bu
Her şey bir makine düzenine gidiyor,
- düzen diyorlar beni çağırıyorlar -
Irmak yatağına sığınıyorum, sınırlı bir çağ bu
Baktığımız her şeyde bir yalan kabuğu
Bir mercek düzenine bağlanıyor gözlerimiz.

Şu zaman çıkmazında alıp beni bir altmış yaşa
bağlıyorsunuz,
Doğmadan ölüme yöneldik gerisi yok diyenler var,
Sınırlı yıl oyunlarına inananlar var.
Sizin güveniniz bir güneş düzeninde,
Ben mezarların karanlık çağına dayanıyorum.
Bir ağacı büyütüyorum her yerimle,
Bir ağacı uyguluyorum - her şey bir ağaç düzeninde - .
Yerde gökte ve her her yerde
Dallarında ben ağacın incecik köklerinde,
Boğuluyorum - bağlanıyorum -
Ben mezarların karanlık çağına dayanıyorum.

Şu dar odanın katı yalnızlığında,
Ve her şeyin çıplaklığında,
Durup bir pencereyi deniyorum.
Gizliliğin dışına çıkıyorum;
Araçların,
İnsanların,
Şehrin ve meydanların ve kalabalığın ve herşeyin.
İçimde yalnız ve yapraksız
Bir kavak ağacı büyüyor - Çıplak ve göğe doğru - ,
Ama küskün ama yalnız ama yapraksız ve uzun;
Bir ağlama duvarı bu.
Yatak ve yorganın kuru yalnızlığında,
Ve aklın dar yalnızlığında,
Şehrin ve herşeyin
Ve kalabalığın yorgunluğunda,
Saçların ve parmakların
Ve gözlerin ve gecenin bu bulanık çağında,
Ve aynaların sığ görünümünde,
Bunalıyorum.

Susmanın kalesine sığınıyorum
Önümde karanlıktan duvarlar
Sırtımda insan yüklü bir gök var.

ERDEM BEYAZIT

🌙🌙🌙

Soruyor muyuz hiç kendimize, nereye bu gidiş diye?

Nereye gidiyor bir sokakta önümüzden geçen onca insanlar?

Nereye gidiyor onca araba aynı istikamete doğru seyir halindeyken?

Varılacak yer nere? Bunca çaba, koşuşturmaca neye?

Merak eder misiniz hiç önünüzden geçen insanın hikayesini? Aklınıza gelir mi onun bir katil olabileceği? Evine ekmek götürmeyen, karısını döven bir koca? Ya da bir hırsız, insan şeytanlardan biri?

Ya da tam tersi, kocasından dayak, zulüm gören bir kadın. Kimselere tek kelime edemeyen. Herkes herşey olabilir peki siz kimsiniz? Hiç merak ediyor musunuz kendinizi? Yaptıklarınızı, yapabileceklerinizi.. Gittiğiniz yönün çıkacağı kapıyı? Topladığınız azığınızın sizi nereye kadar götürebileceğini? Çizebiliyor musunuz yol rotanızı?

Vicdan mahkeminiz ne hüküm veriyor hakkınızda, soruyor musunuz hiç? Tek ve en büyük hakimin karşısına çıkmadan prova yapıyor musunuz hiç kendinizle? Şaşmaz bir terazi kurulduğu günde, sağ ve sola koyacağınız şeylerden hangisi fazla? Sanmayın azığınız yalnızca iyi şeylerle dolu. Yanınızda yaptıklarınızın tümünü götürüyorsunuz. Zerre iyilik, zerre kötülük.

İMTİHANOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz