19. Bölüm : "Müjde"

Start from the beginning
                                    

Dedi ve kendine çekip sarıldı sıkıca. Kıskandı Erva, o bu kadar sıkı sarılamamıştı. Hatta sanki hiç sarılmamış gibiydi şuan. Tekrar bayramlaşmak istese, kabul eder miydi acaba çocuk?

Sonunda özgürlüğüne kavuşan Mirza arkasını dönüp gitmeye kalktı. Ama bir ses onu durdurdu.

"Ben de misafirim ve benimle de bayramlaşmalısın."

Tabi ya, Sümeyye. Kendini aşmıştı bu aralar zaten. Ya da sadece büyüyordu ve Erva yeni yeni görüyordu. Çok yüksek sesle dillendirmese de, Mirza'ya duyurmuştu kendini. O da gerisingeri döndü.

"Sen çocuksun, seninle bayramlaşmak zorunda değilim."

Kaşlarını çatarak huysuz huysuz söylenmesine, Sümeyye'de kaş çatarak karşılık verdi.

"Bayram asıl çocuklarındır. Ne demek seninle bayramlaşmak zorunda değilim? Biz yarın bir sürü çocukla bayramlaştık."

Bu kadar büyümüştü işte, hala 'dün' yerine 'yarın' diyordu. Yani her zaman olmasa da Yasir gibi, karıştırıyordu.

En sonunda verecek cevap bulamadı Mirza ve ayağını süre süre geldi Sümeyye'nin karşısına.

"Senin de elini öpmeli miyim?"

"Büyüğüm senden aslında ama çocuklar öyle bayramlaşmaz. Sarılır ve hediyeleşirler."

Sümeyye'nin dedikleriyle akılları başlarına gelmişti. Naciye Hanım ayırdığı bayram harçlığını çıkardı çantasından, Erva'da aldıkları hediyeyi. Ve Mirza ile sarılması biten Sümeyye'ye verdi, ona vermesi için.

Mirza şaşırdı hediye verilmesine ve her çocuk gibi sevindi. Naciye Hanım'da çekti tekrar kendine kaçmadan ve harçlığını sıkıştırdı cebine. Mirza zorla geldiği yerden sevinçle döndü annesine. Mutlulukla gösterdi hediyesini. Annesinin isteksiz bakışlarını bile farkedemeden açtı hediyesini.

Gördükleriyle sevinci katlanmış gibiydi, üzerindekileri çıkarıp yenilerini giymeye çalışmasını başka türlü açıklayamıyordu Erva. Ya da sadece mutlu etmeye ve kendini sevdirmeye odaklandığından böyle düşünüyordu.

Ayrıca o da Mirza gibi biran önce giymesini ve bedenini tutturup tutturmadığını ve yakışıp yakışmadığını görmek istiyordu. Ama ikisininde bu istekleri kursaklarında kaldı, zira Mirza annesi tarafından engellendi. Bir iki mırın kırın etse de, dinledi en son annesini.

"Sümeyye, babana kalkmak istediğimizi söyler misin?"

"Tamam anne."

"Tek başına gitme, Mirza'da eşlik etsin sana. Hem babanla da bayramlaşsın."

Amacı Ahmet'in Mirza'yı görüp sevebilmesiydi. İsteksiz bir baş sallaması alınca Sümeyye'den, Mirza'ya seslendi.

"Mirza, Sümeyye ablanı babasının olduğu odaya götürebilir misin?"

Bu sefer ilki kadar isteksiz değildi. Annesine baktı sadece izin almak için ve alınca da geldi yanlarına.

Sümeyye ile birlikte çıktılar odadan.

Yine bir tatsızlık çıkmadan gitmek istiyordu Erva. Görmüş ve sarılmıştı çok şükür oğluna. Belki giderken vedalaşmak için bir kez daha sarılabilirdi. Umut işte.

Çok geçmeden geri geldi çocuklar ve Ahmet'in kapıya çıktığını haber verdi Sümeyye. Erva'larda kalktılar oturdukları yerden ve yine yaşlı kadının elini öpüp onunla vedalaştı sadece. Odadaki diğer insanlar pek insan canlısı değildi, ki geldiklerinden beri ya susuyorlar ya da kendi aralarında konuşuyorlardı. Yaşlı kadın, birşeyler yemeden gitmeyin diye ısrar etmişti biraz ama Erva tatlı dille reddetti onu.

İMTİHANWhere stories live. Discover now