11. Bölüm

199 25 0
                                    

"Hayat, banyoyu yıkayıver!"

"Hayat, yufka ekmekleri yoğurup açtım, sen pişir haa bir kaç tanede çökelekli yağlı yapıver Ahmad sever"

"Hayat, suları doldurmayı unutma"

...

Gülsüm yine işleri sıra sıra dizmişti. Her şeyi yapıp suları taşıdıktan sonra tam azıcık oturup dinleneuim derken kocası geliverdi. "Lan biriniz tez sıcak suyu lifi getirsinde hele az ayaklarımı ovsun. Çok yoruldum bugün"

"Hoşgeldin ağam, bende çok yorulmuşam, bidon bidon su taşıyıp sana yağlı çökelekli pişirdim, Hayat yıkayıversin mi?"

~

Gülsüm iyi niyetli temiz kalpliyli ama ne olduysa her şey tepetakla olmuştu. O ezilen mağdur kadın gitmiş, yerine her gün daha fazla benzediği Ahmad gelmişti sanki. Yavaş yavaş Hayat'ı şikayet ediyor, paylaşmak zorunda kaldığı pisliğin önde gideni zorba kocası kendine kalsın istiyordu. Ahmad'ın ise iş güç umurunda değildi. Kadınları onu sadece tek bir noktada üzmesin, her şeye he desin yeterdi!

"Tabi suyu sen taşıyacan, o senin görevin" dedi birden. Gülsüm sesini çıkarmadı...

Bir kaç gün sonra Hayat yine elinde bidonlarla çeşmenin yolunu tutarken, arka yoldan Ahmad ansızın eve gelipte Hayat'ı sorunca olan oldu.
Gülsüm;  " ah ağam söz dinlemez oldu bu cahil, senin işin değil dedim amma dinletemedim"

"Ee kısa kes Gülsüm de bakam nere gitti"

"Ağam tam kapıdan çıkıyordum ki elimdeki bidonları çekti aldı"

"Nee!"

"Sıkılmışmış, havamı ne alacakmış, brn karşı çıkınca da bidonu bacağıma vurdu gitti"

"Ulan sen çok oldun güçük yosma!" Diyerek fırladı evden Ahmad...

~

Kocaman bidonları doldurup taşımak o kadar zordu ki Hayat için. İki bidonu toplasan kendi kilosu kadardı. Beli ağrır olmuştu artık.

Bidonu çeşmenin ağzına dayadı. Bir eliyle belini tutarken diğer eliylede çeşmenin sıvalı duvarına dayandı. İşte yine karşıda duran Mustafa onu izliyordu. Bu çocuktan korkmaya bsşlamıştı Hayat... korkmadığı ne vardı ki!

Her şey birden bire oldu. Birden bire...

Hayat'ın sırtına inen yumruk, dengesini kaybedip yere düşen Hayat ve Ahmad'ın üzerine atlayan Mustafa...

Mustafa ve Ahmad yerde boğuşuyordu.

"Yapmayacaktın, yapmayacaktın. Sen kötüsün ona elini sürmeyeceksin!"

"Ee de get deli Mıstağ bide senle uğraşmayam"

"Sus sus sus, kötüsün kötü"

"Yeter ulan! " diyerek Üzerindeki Mustafa'dan kurtulan Ahmad, çocuğu bir kenara fırlatarak tekrar Hayat'a döndü ve ona bağırmaya başladı.

"Ulan çeşmeye sen gelmeyecen demedim mi"

"Ağam ben istemedim ki"

"Seni gavurun dölü seni, kime guyruk sallamaya iniyon gız sen"

Bu arada köyden üç beş kişide çeşme başına gelmiş,  film izler gibi onları seyrediyorlardı.

Ahmad var gücüyle Hayat'a tokatı yapıştırdı.

Bunu gören Mustafa;

"Aaaaa diye bağırarak tekrar Ahmad'ın boynuna sarılıp sırtına çıktı. Çok acayip sesler çıkarıyordu Mustafa. Rengi kırmızıya dönmüş, deli gibi sadece Aaaaa  diye bağırıyordu. Ayırmaya gelenleride tekmeleriyle savurup attı.

"Deli gücü var bunda, değmeyin dokanmayın" sözleri etraftan duyulmaya başlandı. Yılan gibi birbirine dolanan iki adam sendeleyip etraftaki kişilere çarparak yere düştüklerinde Ahmad olanca gücüyle bağırdı;

Bu deliyle mi kırıştırıyon yoksa gız, seni gahbe, öldürücem seni!"

"Suus suuuss" diye durmadan bağırdı Mustafa!

"Öldürücem" diye ortalığı inletti Ahmad!

Her yer dönmeye başladı Hayat'ın etrafında, sesler netliğini kaybetti, uğultular başladı ama sanki onlarda çook uzaktan geliyordu. Sonra birden serinlik ve karanlık...

Hayat'ı kim nereye taşıdı ne Ahmad gördü ne de deli Mıstağ...

HAYAT  Donde viven las historias. Descúbrelo ahora