8. Bölüm

203 28 1
                                    

Hayat

Kar hızını arttırmıştı ve Hayat zar zor yürüyordu. Arkasına döndüp baktığında bir kaç metre ötedeki ayak izleri bile dolmuştu. Yürümeye devam etti. Yürüdü , yürüdü, yürüdü...

Karşıdan gelen bir karartıyla yüreği ağzına geldi Hayat'ın!

*

Mustafa

Yarım akıllı Mıstağ...

Pek safça bir gençti Mustafa. Kim ne dese inanır sürekli kafa sallardı. Köyde onu pek ciddiye alan yoktu, herkes deli gözüyle bakar, çocuklar sopayla kovalardı Mustafa'yı ama o sadece gülüp geçerdi. Aslında zehir gibi bir yiğit olabilirdi. Doğduğunda ebesi;

"Anaamm dişli bu bebek. Dişiyle doğdu maşallah süphânallah, bakışları bi başka" diye etrafındaki kadınları kıskandırmıştı. Altı aylıkken yürümüş yaşına girmeden konuşmuş hatta birbuçuk yaşındayken dört beş kelimeli cümleler kurmuştu. Yani doğduğu an aslında köy halkı tarafından normal kabul edilmemişti. Babası ona ucube gibi bakıyordu. Mustafa; altı yaşındayken gökyüzünü inceler, bulutların yönünü hızını hesaplamaya çalışır ve bir kaç gün sonrasının hava durumunu tahmin ederdi. Hiç susmaz, sorgular ve tatmin oluncaya kadar arştırırdı. Haa bu arada dört yaşında da kendi kendine okuma ve yazmayı öğrenmişti!
IQ suna bakılabilse, belkide parlak zekalı bile olabilirdi ta ki annesinin, Mustafa'nın gözleri önünde kafasına dayadığı silahla intihar ettiği güne kadar!
O günden sonra olmuştu ne olduysa! Ağzını bıçak açmaz olmuş, her şeye kafa sallayıp güler olmuştu nam-ı diğer DELİ MISTAĞ...
Mustafa askerede alınmamıştı!
Hiç kimseye yardım edemezdi kadınlardan başka!

O günde babasının üvey annesini tokatladığını görünce koşarak evden çıkmış, yağan kara aldırmadan kayalıklara doğru gitmişti. Orada tek başına avazı çıktığı kadar bağırmış, köyün yukarı kısmına doğru çapraz olarak yürümeye başlamıştı.
Ufukta cılız bir karartı gördü Mustafa.
Merakla ve birazda çekinerek yürüdü.
Tam beş dakika sonra Hayat ve Mustafa karşı karşıya geldiler.
Hayat korkuyla bağırdı;

"Yaklaşma!"

"Şişşşş sus sus sus, gorkma, gorkma gorkma, benden gorma ben ben ben...
Ben sana zarar vermem gorkma " diye tekrarlamaya başladı Mustafa.
"Sakın gorkma ben zararsızım ben sana zarar vermem, gorkma "

Hayat çocuğun tavırlarından samimi olduğunu anlamakta geçikmedi ama yinede korkmadan edemedi.

" bak göy arkada, bak bak işte daha orda" dedi Mustafa eliyle arkasını gösterek.

" gel göye gidek, evine git bacı, hava soğuk çok soğuk gel"
...

Hayat ve Mustafa yan yana ama hiç konuşmadan köye doğru yürürlerken, Hayat ne yapacağını düşünüyordu. Eve gitmek istemiyordu ama dışarısı Ahmad'dan çok daha tehlikeliydi.
Bu arada kar çoktan, Mıstağ gelmeden önce durmuştu...

Köye girdiklerinde artık akşam olmuştu. Mustafa durdu.
"Haydi evine" dedi.
Hayat kafasını sallayak
"Geldim ağam sağolasan" dedi ve hiç tanımadığı bir evi gösterek
" aha bak burda oturuyom" diyerek Mustafa'dan ayrıldı.
Evlerin arkalarından dolaşarak kendi evinin yanına geldi. Eve giremezdi, dışarıda da kalamazdı. Evin tezek deposunun yani ahırın olduğu yere doğru ilerledi. İçeri girdiğinde burada kalmaya karar verdi ve tezek yığının arkasına geçiverdi. Burası soğuktu ama en azından kuru ve güvenliydi. Bu saatte kimse gelmezdi.
" yarın saklanacak bir yer bulurum" diye düşünerek tezek tepeciğinin arkasında, yorgunluktan uyuya kaldı...

HAYAT  Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora