3. Bölüm

330 38 3
                                    

İşi biten Müslüm istemeye istemeye çıktı Numan ağanın evinden.
Köyüne dönmeye hiç niyeti yoktu çünkü sesini duyduğu adamı merak ediyordu. Onunla konuşması gerekliydi. Gülbeyaz için kendini sunacaktı ona hatta sunumun yanında Hayatla...

Aradan iki saat geçmişti, soğuktan neredeyse donmak üzereydi ama Numangillerden hiç kimse dışarı çıkmıyordu. Müslüm beklemeye devam ettikçe sabırsızlanıyor, bildiği tüm küfürleri sırasıyla yuvarlıyordu. Ümidini kestiği sırada kapıya yaklaşan iki kişiyi farketti. Biraz kulak kabartınca, sesini duyduğu adam olduğunu hemencecik anladı!
Numan Ahmad'la giderayak tekrar aynı konuyu konuşuyordu;

"Yav gardaşım merak etme o iş bende. Senin işini olmuş bil ama sende konuştuğumuz işi çözeceksin!
"Eyvallah ağam sen merak etmeyesen"
...
Ne işiydi bu. Numan neler çeviriyordu ki?
Amaan neyse neydi. Önemli olan Adını bile bilmediği o kızdı. Kızın kalçaları gözünün önüne geldikçe, kendini daha fazla tutamadı ve Ahmad'ın karşısına dikildi!

"SelâmunAleyküm efendi,

" Vealeykümselam"

"Benim adım Müslüm'dür. Karşı köyde yaşarım. Buraya Numan ağam için gelmiştim fakat sizi görüpte hakkınızda bazı şeyler duyunca tanışıp konuşmak ve anlaşmak istedim!"

" hayrola genç ne duydun ne gonuşmak istersin de bakam!"

Müslüm her zaman yaptığı gibi direk yalana başvurarak;

"Numan ağam geçenlerde senin yiğenine iyi bir kısmet aradığını söylemiş etrafa haber salmış. Kızın güzel olduğunu, kesenin ağzını kim açarsa, iki tarafında karşılıklı mutlu olacağını söylemiş. Haber banada ulaştı. Karşı köyümüzün ağası olan Sıtkı beyim beni pek bi sever. Git bi kendini göster dedi" ve sırıtarak devam etti.
" Numan ağam ise sadece başlıklı olmayacağını, seninde kendine ikinci bir kadın aradığını söyledi. Valla efendi çok gençsin, heybetli bir yiğitsin sana karı çoktur burda, amma velakin eğer yiğenine karşı Berdel ( karşılıklı değiş tokuş ) düşünürsen, benden başka çaren yoktur derim" diyerek omuzlarını geriye doğru atıp, başını hafifçe yukarı kaldırdı. Bu kendinden emin haliyle, karşısında duran adamın ilgisini çoktan çekmişti bile...

"Bak Müslüm gardaşım, sana anlatılanlar doğrudur lakin şöyle bir husus var ki ben kendime alacağım kadını hem körpe hemde doğurgan isterim. Benim ilk karı dölsüzdür. Bu sebebten ötürü bana en az beş çocuk vermeli, eline yüzüne bakılır olmalı. Şöyle önüme katıp gezdirdiğimde görenler bana imrenmeli. Anladın mı!"

" O zaman yaşadın, senin derdine deva bizim evdedir" bu arada adını söylemediğini hatırlayarak;

"İsmini bağışlar mısın?" Diye dordu Müslüm. Adının Ahmad olduğunu duymuştu biliyordu ama adamın bundan haberi olmadığı için her şeyi usulünce yapıyordu. İyi bir yalancıydı.

" adım Ahmad yiğidim" diyerek elini Müslüm'ün omuzuna koydu. Ne de olsa bu genç iki köyün ağasınıda tanıyor, demekki sevilen sayılan biri, iyi iyii" diye geçirdi içinden...

Müslüm leş kargası gibiydi. Adamın bu elini omuzuna koyuşu ilk büyük adımdı ve Müslüm ikinci adımı şimdi yapmalıydı!

"Ahmad ağam, de bana hele, sen nasıl karı arıyon. Gerçi anlatmana gerek bile yok. Bizim evdeki gibisini ne duymuş ne de görmüşsündür eminim. Sana boy boy evlat doğurur. Bizim sülanrnin karılarına beş çocukta neymiş. Anamlar Onbir kardeş"

Adamın gözleri açılmıştı. Eliyle Müslüm'ün omuzunu sıkar gibi yapıp, konuşmadan etkilendiğini resmen itiraf etmişti. Bunu gören Müslüm, anında adamı zorlamaya başladı;

" Ben açık konuşacam Ahmad ağam, yiğenini kendime istiyom, karşılığında ise onikisine daha bu sabah girmiş, her işe gık demeden koşturan, ela gözlü, bığday tenli, ağzı var dili yok, eli hızlı, her yanından farklı meziyet akan, görenlerin beni paraya boğduğu bacımıda sana verecem yalnız....

"Müslüm anlattıkça, Ahmad kırılmaya hazır fay hattı gibi yerinde duramıyordu, yirmilik karısı olmasına rağmen açtı, bir sırtlan gibi aç, akbaba gibi pusuda, vampir gibi henüz görmediği kızın kanını emmek için delirmeye başlamıştı. Aynı Müslüm'ün Gülbeyaz için arzuladığı ne varsa, Ahmad'ında hayalindeki şey buydu."

"Yalnız yiğeninle takas karşılığı gardaşım için ayrıca yirmibin isterim"

"Senin ağzın ne söyler kulağın duyar mı hiç! Hem kızı alıcan hemde üstüne yirmibini ha! De get yoluna haydi"
Diyerek uzaklaşırken, Müslüm bağırdı,

" sen hele bi gör kızı, yirmi değil yüzyirmi verirsin, altmışbin veren oldu ama ben yiğenini beğendim o yüzden teklifim bu, işine gelirse" diyerek tok gözlülük yapıp köyüne doğru uzaklaştı.

Müslüm attığı blöfün işe yarayıp yaramayacağını düşünerek yola koyuldu. Tek çare beklemekti.

Numan ağaya bu durum garip gelsede ertesi gün Numan ağa aracılığıyla adam, Müslüm'ün yanına gönderilmişti.

Tekrar görüştüler ve Müslüm; "görmeden karar verme, madem buraya kadar geldin, eve haber salayım yemeğe gel hemde kızı gör" dedi
Müslüm Gülbeyaz için her şeye hazırdı ama neden üstüne de bir kaç bin kazanmasındı. Adam Hayat'ı beğenirse üstüne değil yirmibin, beş bin bile verse razıydı, Ahmad'a bunu belli etmemek için para konusunda kararlıymış gibi davranıyordu...

Eve haber salındı. Akşama misafir vardı...

Eve girdiklerinde sofra çoktan hazırdı ama Hayat ortalarda yoktu. Ahmad sofraya ilişirken, karnı tok ama ruhu bedeni açtı! Pis bakışlarıyla evin her köşesini incelerken, eğildi ve "Hani gız nerde" dedi. Müslüm " Anaaa Hayat'la bize biraz daha ayran yolla" diye seslendi. Annesi Hayat'ın tezek almak için ahıra gittiğini söyleyerek, elinde ayranla yanlarına geldi ve sofraya bırakırken, aç kurt gibi bakan adamla bir anlığınada olsa bakışları buluştu. Hemen kafasını çevirip hızlıca odadan çıktı.
Bu adamda neyin nesiydi, hiç tejin birine benzemiyordu, Müslüm yine ne işler karıştırıyordu.
Az sonra elinde tezek kovasıyla içeri giren Hayat, Görücüye çıktığını bilmeden narin elleriyle sobaya tezek atarken, Ahmad çoktan fantezilerini süsleyen kıza hayalinde sahip olmuştu...

HAYAT  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin