10. Bölüm

191 29 1
                                    

Gözünü açtığında yatağındaydı. Odada kimse yoktu. Her zaman olduğu gibi yine büzüldü, karnı ağrıyor midesi bulanıyordu bir yandanda titriyordu. Odaya giren Gülsüm'ü hayal meyal seçebildi...

Bu kez başında hem Ahmad hem Gülsüm vardı.
" Ateşi düştü ama titremesi hala geçmedi Dudu ebeyi çağıram mı ağam?" Dedi Gülsüm.
"Git çağar, hele bi iyileşsin ben biliyom yapcamı"

Gülsüm bir koşu gidip yanında yaşlı ebeyle döndü eve. Dudu ebe yanında getirdiği küçük kavanozun içindeki macunumsu karışımdan bir kaşık alarak, bir bardak sıcak suyun içine koydu ve karıştırdı. O şey her ne ise kötü koktuğu kesindi.
"Uyandırında bunu içirek, bir saate sıtması geçer inşallah" dedi

Kaşık kaşık içirdiler, ardından Ahmad'ı odadan gönderip, Hayat'ın üzerindeki kıyafetleri çıkardılar. Sirkeli pamukla turşu yapar gibi tüm vücudunu sirkeyle ovdular. Daha sonra banyoya götürüp kafası dışında kalan vücudunu soğuk suyla dakikalarca yıkadılar.

Hayat kendine gelmişti ama bu kez sıtmasan değil, suyun soğukluğundan titriyordu...

Yatağa yatırdılar ve bol karabiber ve zencefilli tarhana çorbası içirip uyuttular. Dudu ebe giderken getirdiği kavanozu Gülsüm'e bıraktı ve yine aynı şekilde ateşlenir ve titrerse, bugün yaptıklarının aynısını yapması için tembihleyerek gitti.

Ertesi sabah Hayat kendine gelmişti. Karnı yine ağrıyordu ama bu ağrı farklıydı. Her ay düzenli yaşayacağı ritmik ve geçici bir ağrıydı bu.

Ahmad odaya girdiğinde Hayat'ı uyanık ve kendinde görünce hemen ayağının dibine oturdu. Öyle bir bakışlarını vardı ki, kızcağız ağrıyı falan unutmuş, korkmaya başlamıştı.
Ahmad neden kaçtığını nereye gittiğini ardı ardına sıralarken, kızın cevap vermesine fırsat sunmadan " neden gonuşmuyon lan" diye daha çok bağırıyordu.

"Çok korktum ve bana bir daha yanaşma diye tezek ahırına saklandım" diyebildi.

"Neyy, ne demek yaklaşma lan, para saydım sana, hem para verdim hem abin olacak deyyusa garı verdim, srni kendime aldım benim malımsın ne istersem yaparım. Çocuk verecen bana" diyor başka bir şey demiyordu.
Kızın üstüne çullandığında, regli olduğunu farkedince;
"Allah belanı versin lan" diye bağrıp odadan çıktı.
Hayat anlayamamıştı. Adamın gitmesiyle derin ve rahat bir nefes alırken, neden sinirlenip beddua ederek gittiği bilmiyordu. Ertesi gün  Gülsüm onunla konuştuğunda sebebini anladı. Artık krndini korumak için sayılı günde olsa bir bahanesi vardı.

Aradan geçen bir hafta sonunda Hayat eski sağlığına kavuşmuştu. Elindeki kovaya tezek doldurmaya giderken evin yukarısında Mustafa'yı gördü. Elinde bir sopa kendi kendine konuşuyor, karın üzerine bir şeyler çiziyordu. Birden Mustafa arkasını dönünce Hayat korkarak ahıra girdi...

Gülsüm;
"Gel gele Hayat, artık mutfağa el atmanın vaktidir. Geleli iki ay oldu, senin bana hizmet etmen gerekirken maşallah ben sana baktım ama artık buraya kadar. Koca sadece benim değil, o zaman üstüne düşeni yapasın" diyerek Hayat'a yol yordam öğretmeye başladı.

Aradan haftalar geçmiş Hayat artık kadınlığın ne olduğunu iyice öğrenmişti ama her defasında ağlamayı ve kusmayı bırakamamıştı. Bu arada neredeyse hemen hergün Mustafa'yı görür olmuştu. Ne zaman kapıdan çıksa Mustafa evin etrafında bir yerlerde oluyordu...

Eve su taşıma işi Gülsüm'ündü. Ahmad özellikle Hayat'ın köy meydanına inmesini istemiyordu ama Gülsüm yavaş yavaş Ahmad'ın Hayat'a olan ilgisini kıskanmaya başlamıştı. O yüzden ufaktan Hayat'ı kullanmaya başlayıp kendi görevlerinide ona yıkıyordu. Ahmad'ın Numan ağanın yanına gittiği gün, Hayat'ın eline bidonları tutuşturarak su getirmesi için köy meydanına yolladı. Sonra yan komşusuna gidip, Hayat'ın söz dinlemediğini ve kendi rızasıyla su doldurmaya gittiğini anlattı...

Müslüm'ün Gülbeyaz'a vurulduğu çeşmeden şimdi Hayat su dolduruyordu ve ne gariptir ki çeşmenin karşısında bu kez Mustafa bekliyordu!

HAYAT  Where stories live. Discover now