Bölüm 2

630 237 111
                                    

Selam!

Multide Derin Hançer

iyi okumalar :)

Derin'den

Hava limanından çıktıktan sonra ileride müşteri indiren bir taksi gördüğümde adımlarımı o tarafa yönelttim. Taksinin bagajına içinde birkaç parça eşya, kitap ve yastığımın bulunduğu bavulum, arka koltuğunaysa ben yerleştim. Taksiciye Ankara'ya her geldiğimde ilk gittiğim yer olan Ekrem abinin adresini verdim. Ekrem abi, küçük bir kitabevinin sahibiydi. Son derece mütevazı, babacan, iyi bir adamdı.

Toprak abiyle buluşmak için onun evine gitmeyi düşünmüyordum çünkü kendi evinin adresi bende yoktu. Annesi Sevim teyzenin adresi vardı ama şimdi eğer ona gidersem neden geldiğimi, niye kendi abimi değil de Toprak abiyi aradığımı soracaktı. Sonra cevaplasan bir türlü, cevaplamasan başka türlü... Madem evine gidemiyorum, kafesine giderim diye düşündüm. Ama önce Toprak abiyle konuşmam gerekiyor. Daha sonra Toprak abiyi aramak geldi aklıma. Ama telefonumu Mersin'de bırakmıştım özellikle. Ekrem abiden alabileceğimi düşünüp kendimi rahatlattım.

Saat beş buçuk altı aralığındayken Ekrem abinin dükkânının olduğu sokağın başındaydı içinde bulunduğum taksi. Taksiciye parasını ödedikten sonra arabadan indim ve bavulumu alıp Ekrem abinin dükkânına doğru yürümeye başladım. Muhtemelen dükkânını kapatmak üzereydi. Ankara, Mersine göre oldukça soğuktu. Eğer soğuk insanı olmasaydım, muhtemelen şimdiden Ankara'dan nefret etmiştim. Her ne kadar soğuğu sevsem de bünyem soğuğu benim kadar sevmiyordu. Biraz soğuk kapmamak biraz da Ekrem abi dükkânı kapatmadan yetişebilmek için adımlarımı hızlandırdım.

Ekrem abi benim aralıksız her şeyimi bilen tek insandır. Her ne kadar Toprak abiye bol bol akıl danışsam da, Mersin'deki en yakınım olan Doruk benim hakkımda bazen benden çok şey bilse de, olayları benim duygularımla birlikte bilen tek kişidir Ekrem abi. Her zaman derdi duygularını gösteremeyenler duygularını en derin şekilde yaşayanlardandır diye. Koşulsuz inanıyorum buna. Hele ki Burak'ın ölümünden sonra dinlediğim o ses kaydından sonra daha da inanıyorum bu söze. "Duygularını gösteremeyenler duygularını en derin şekilde yaşayanlardır" diye mırıldandım boş sokakta.

Kafamı kaldırdığımda önümdeki yazıya baktım ve fazla oyalanmadan gözlerimin rotasını dükkanın içi olarak değiştirdim. Dükkanın içine baktığımda gözündeki gözlükle kitaplarla uğraşan Ekrem abiyi ve Ekrem abinin masasının önündeki deri, eski sandalyede oturan tanıdık beden gözüme çarpan ilk şeylerdi. Konuşmuyorlardı. İkisi de kendi işiyle uğraşıyordu. Siyah lens olan gözlerimle Ekrem abiye bakıp gülümsedim. Babacan olduğu kadar çalışkan bir insandı da. Sandalyede oturan adamın sırtı bana dönük olduğu için tanıdığıma emin olamamış bir şekilde dükkanın kapısını araladım. Bakışlar bana döndü ve dükkandaki sessizlik bozuldu.

"Hoş geldin kardeşim, dedi Ekrem abi gülümseyerek. Ona hafifçe gülümseyip cevap verecekken gözlerim sandalyede oturan adama kaydı ve beni gülümsetecek o suratı gördüm. Ona hiçbir şey söylemeden Ekrem abiye döndüm ve "Hoş buldum abi. Nasılsın görmeyeli? Furkan nasıl?" diye sordum. "İyiyim çok şükür abim. Bir yaramazlık yok. Toprak da senin Ankara'ya geleceğini bilmiş, buraya gelmiş." dedi.

Bu söyledikleri üstüne kafamı sandalyede oturmuş, bana bakan Toprak abiye çevirdim ve Ekrem abiye cevap verdim. "Öyle yapmış abi," dedim ve kafamı tekrar Ekrem abiye çevirip "Ben sana sonra uğrayım abi. Bu sefer uzun süre buradayım gibi görünüyor," dedim dudaklarımı dalgın dalgın kıpırdatarak.

Ekrem abi anlayışla gülümsedi ve "Olur tabi kardeşim. Ne zaman istersen kapım açık." dedi. Ona gülümseyip sandalyede oturan Toprak abinin yanına gittim ve kolundan tutup kalk demeye getirdim. Sandalyeden kalkıp Ekrem abiye hitaben "Kolay gelsin," dedi.

Toprak abinin koluna girdim ve beraber Ekrem abinin dükkânından çıktık. Taksiden indiğim yere kadar konuşmadan geldik. Yüzümü ona çevirdim ve yan profiline baktım. Toprak abi gerçekten yakışıklı adamdı ama abim gibi her gün farklı kız takılmazdı. Hatta lisedeki bir yarasından sonra hiçbir kıza bakmamıştı. Kızı tanımıyordum ve ismini bilmiyordum ama Toprak abinin onu çok sevdiğini biliyordum. Hatta o kızın en sevdiği şeyinin saçları olduğunu biliyordum. O kız Toprak abiyi terk ettikten sonra Toprak abi hiçbir kıza bakmadı. Her ne kadar bakmasını isteyen çok olsa da hiçbir kıza o şekilde görmediğini biliyordum. Güzel adam o kadar güzel seviyordu ki her ne kadar terk edilmiş, aldatılmış, aldanmış olsa da başka bir kıza bakmayacak kadar sadık bir aşıktı o. Sadık bir sırdaş olduğu gibi...

"Aşık oldun herhalde," diye dalga geçti kafasını bana çevirmeden. "Evlenme teklif etmeyi düşünüyorsan, hiç kendini boşa yorma. Evlenmek için daha çok gencim." dedi ve gülen suratını bana çevirdi. Bende onunla dalga geçerek "Yapma yaa. Çünkü ben EKKK'yım. Hemen evlenmem lazım." dedim gülümseyerek. "E ka ka" diyerek kısaltmamı tekrar etmeye çalıştı çatık kaşlarıyla. Daha sonra pes edip zamir kullanmaya karar verdi. "O dediğin ne?" Gülerek "EKKK. Evde kalmış kız kurusunun kısaltması. Sen bilmezsin. Zorlama boşuna." dedim.

Birden ciddileşip "Kaan abiyle konuştum. Abinle en yakın zamanda konuşman gerekiyor. İllaki sorgulayacaktır geliş sebebini. Kaçmamalısın." dedi. Sondaki 'kaçmak' fiili her ne kadar beni rahatsız etse de yıllardır yaptığım şeyin bu olması beni susturdu. Babamdan Toprak abiye her şeyi anlatmasını ben istemiştim. Abimle konuşurken yardımcı olabilirdi.

"Artık kaçmak yok abi. Hemen gidip abimle konuşacağım." Söylediğim şey üzerine kocaman gülümsedi ve burnumun ucunu sıkıp hafifçe okşadı. Bundan hoşlanmadığımı biliyordu. "yaa" diye cırlayıp elimi burnumun üzerine götürmemi umursamadan mutlu bir şekilde konuşmaya başladı.

"Doğru karar vermişsin. Abin bugün benim barda. Hadi git konuş. Hem yeni birini işe aldım şarkı söylemesi için. Bir kalite tespiti yaparsın artık." dedi. Konuşurken bir taksiyi durdurmuştu benim binmem için. Abimin oraya genelde geceleri gideceğini tahmin etmek zor değildi. Toprak abininki kafe bar tarzı bir yerdi. Gündüz hiçbir tehlike yokken geceleri tam bir bar olanlardandı.

Toprak abi taksinin kapısını açarken "Sen gelmiyor musun?" diye sordum beklenti içinde. Toprak abi cevap vermeden önce dudaklarını birbirine bastırarak kafasını iki yana salladı ve konuştu. "Bunu kendin başarmalısın Derin."

Arabaya binmeden önce dudaklarımı kıpırdatarak "Peki," diye mırıldandım. Duyduğuna bile emin değildim. Ben taksinin arka koltuğuna yerleşirken o ön koltuğun kapısını açtı ve taksi şoförüne adresi verdi. Bavulu bagaja koymuştu. Bana bir şey söylemeden taksiciye para uzattı. Taksici parayı aldıktan sonra yüzünü kocaman bir gülümseme yayıldı. Muhtemelen oraya vardığımızda taksimetrede yazacak olan rakamın birkaç katı kadardı verdiği para.

Taksi hareket etmeye başladığında derin bir nefes aldım. Abimle konuşmak, annem ve babamla yüzleşmekten daha zor olacağını hissediyordum. Annem ve babamla yüzleşirken yanımda her olayı bilen Doruk vardı ama şimdi kimse olmayacak destek olacak. Aslında Toprak abinin yanımda olacağını düşünmüştüm ama...

Taksinin yavaşlamasıyla geldiğimizi anladım ve taksiden inip bavulumla birlikte mekana doğru yürümeye başladım. Etrafımdaki insanlar bana tuhaf bakışlar atarken hiçbirini umursamadan mekanın kapısına doğru ilerledim. İnsanların bana olan bakışlarını garipsemiyordum. Sonuçta her gün elinde bavul ve üzerindeki spor kıyafetlerle bara gelen kız görmüyorlardı. Ama eğer şimdi Mersin'de kullandığım gözlükler gözümde olsaydı daha da masum görünecektim. Neyse ki takmışım şu lensleri.

Tam mekanın kapısından gireceğim sırada her barın önünde duran şu dev adamlardan birisi önüme geçerek geçmemi engelledi ve sert, itici bir sesle "Pardon?" dedi.

Kafamı kaldırıp adama baktığımda gerçekten deve benzediğini fark ettim. Ben de kendimden emin bir sesle tek kaşımı kaldırarak "Pardon?" dediğimde afalladı. Birkaç saniye sonra yüzü sinirli bir ifadeye büründü.

Adam tam ağzını açmış cevap verecekken bakışları omzumun biraz üstünü buldu. Her ne söyleyecekse söylemekten vazgeçip arkama bakmaya başladığında boynumda soğuk gecedeki sıcak nefesi hissettim.

***

Eleştirilerinizi bekliyorum efendim. Eğer derseniz ki 'Eleştirilecek bir şey yok,' yıldıza dokunmanız bunu kısa yoldan ifade etmeniz içindir.

Seviliyorsunuz :)

Uçurum KenarındaWhere stories live. Discover now