29. Bölüm - Bir Garip Tanışma

477 40 7
                                    

"Bu gece sakın gelme aklıma! Sigarayı bıraktım ben!"

***

   Efsun, ne yapıp ne ettiyse Egemen'e kendisine inandırmayı başarmıştı.  Barışmış olabilirlerdi ama Egemen bu olayın peşini bırakmamaya kararlıydı. 

"Bu kızı benimle ne zaman tanıştırmayı düşünüyorsun Egemenciğim?" Perihan Hanım'ın söyledikleri Egemen'de şok etkisi yaratmıştı.

"Cidden onunla tanışmak mı istiyorsun anne?"

"Elbette! Oğlumun aklını başından alan kişiyi bilmeyi çok isterim." Çaktırmadan da olsa dişlerini sıkarak konuştuğunu belirtmek isterim.

"İyi, peki! Ben  bir konuşayım da."

   Perihan Hanım'ın bu tepkisi Egemen'i şaşırttığı kadar mutlu da etmişti. Tabir-i caizse uçarak gidip bunu Efsun'a anlatmıştı.

"Ah, hayır! Heyecanlanırım ben! Hem kesin bir sakarlık da yaparım!" Egemen'in heyecanına  karşılık iki kat heyecanla yanıt vermiş olsa da, kurduğu cümlenin olumsuzluğu Egemen'in heyecanını bir nabze kırmıştı.

"Ama neden? Annem ilk kez açık açık tanışmak istediğini söyledi. Bu fırsatı kaçırmamamız gerekiyor. Lütfeen!" Son kelimeyi gereğinden fazla uzatarak yavru köpek bakışlarıyla süsledi yüzünü. Efsun bu manzaraya nasıl karşı koyabilirdi ki?

"Off, iyi tamam! Ama ya bana ailemle ilgili bir şeyler sorarsa?  Deliler hastanesine kadar yolu var bu konunun. Ne diyeceğim?"

"Sıkıntı yapacağını zannetmiyorum ama rahatsız olursan ben konuyu değiştiririm." Egemen tekrar yavru köpek bakışlarını takındı ve, "Geliyorsun değil mi?" dedi.

"İyi, gelirim."

***

   Miray bu tramvayı zor atlatacak gibi  görünüyordu. Saatlerce odadan çıkmıyor, kollarını bacaklarına sarıp öylece sağa sola bakınıyordu. 

"Yapma böyle canımın içi. Kendine gel artık."

"Terketti! İkinci kez, aynı yerde! Öylece bıraktı ve gitti." Bir tür şok içindeymiş gibi tane tane konuşuyordu.

"Ben yanındayım ama bak! Ve söz, bırakmayacağım seni. Gitmeyeceğim hiçbir yere."

   Miray çıldırmış gibi ağlayarak bağırmaya başladı. "Söz verme! Söz verme bana, sen de gideceksin bir gün." Miray, yanında oturan Uraz'ın göğsüne vura vura ağladı. Uraz kollarını Miray'ın hareketlerini kısıtlayacak şekilde bedenine sardı ve sakinleşmesini sağladı.

"Uraz, gitme. Lütfen!"

"Gitmeyeceğim! Senin hem annen, hem baban, hem abin, hem de sevgilin olacağım. Sana söz veriyorum."

Uraz, göğsüne yaslanan kafayı kendinden uzaklaştırarak Miray'ın yüzüne baktı ve ıslak yanaklarını  sildi.

"Sinemaya gidelim mi? Belki biraz da alışveriş yaparız."

"Beni mutlu etmeyi iyi biliyorsun."

***

   Saat akşam üstü dört civarı  Egemen ve Efsun sallana sallana sahil yolunda yürümeye başladılar. Elleri kenetlenmişti. Hafifçe esen melteme karşı koymaya çalışan saçları podyumdaymış gibi hissettiriyordu Efsun'a. Uzun süre kapalı kalınca özgürlüğün ne kadar önemli ve değerli olduğunu anlıyordu. 

   Yaklaşık yarım saatlik yürüyüşten sonra lüks, iki katlı bir evin önüne geldiler. Buranın Egemen'lerin evi olduğunu düşünmek onların zengin olduğu fikrini getirmişti Efsun'un aklına. Açıkçası biraz ürkmüştü. Zengin olan sınıf arkadaşlarını, ve onu nasıl eziklediklerini hatırlattı Efsun'a. Böyle olmamasını umarak gülümsemeye çalıştı.

"Burada mı yaşıyorsunuz?" Bahçe kapısından geçerken kendine hakim olamadan sordu Efsun.

"Ben değil. Annem ve Giray Abi burada kalıyor. Ben yaklaşık altı ay önce eve çıktım."

"Aa, kendi evin mi var?" Şaşkınlıkla bunu söyledikten sonra cevap beklemeden ikinci sorusunu yönlendirdi. "Giray Abi kim?"

"Üvey babam." dedi Egemen tuhaf ve çarpık bir gülümsemeyle. "Annem, babamdan ayrılıp onunla evlendi." dedikten sonra Efsun'un duyamayacağı şekilde fısıldayarak, "Benim fikrimi sormadan..." diye mırıldandı.

   Bahçe yolunu aşıp eve girmek üzereyken çalılıkların içinden bir sesle irkildi Efsun. "Bunu duydun mu?"

"Neyi?"

"Şuradan ses geldi. Biri mi var?"

"Ben duymadım, kedidir herhalde." Efsun bunun üzerinde durmadı ve omuz silkerek Egemen'in peşinden gitti. Egemen kapı ziline bastığında Efsun geri kaçmak istedi ama bunu dile getirmek için geç kaldığının da farkındaydı.

   Kapıyı güzel giyimli orta yaşlı bir kadın açtı. Gözlerindeki sinsilik Efsun'un içini titretmişti.

"Hoşgeldiniz," dedi Egemen'in annesi olduğunu tahmin ettiği kadın. Böyle bir evde hizmetçi yoksa büyük ihtimalle de annesiydi.

"Hoşbulduk anne," Egemen sağ kolunu annesinin sırtına uzatarak pek de samimi görünmeyen bir şekilde sarıldı.

   Basit bir misafirlikteymiş gibi ağırlanmıştı Efsun. Sanki oraya Egemen'in kız arkadaşı olarak değil de yatıya kalmaya gelen proje ödevi arkadaşı gibiydi.

"Ee, demek Egemen'in arkadaşı sensin," konu açmaya çalıştığı çok belliydi. Efsun ona verilen çaydan bir yudum aldı ve zorlukla yutarak "Evet," diyebildi.

"Nerede yaşıyorsunuz Efsuncuğum? Ailenle mi yaşıyorsun?"

   Bu sorunun geleceğini çok iyi biliyordu Efsun. Bir süre kalakaldı. Yandan bir bakışla Egemen'in konuyu değiştirmesini bekledi.

"Anneciğim, ailesi şehir dışında yaşıyor, buraya çalışmaya geldi."

"Efsun'a sormuştum!" diye ters tepti annesi. Efsun müdahale etmesi gerektiğini anladı.

"Ben buraya gelirken biraz heyecanlıydım da, Egemen o yüzden lafa atladı." diye Egemen'i savundu. Ortalığa bir sessizlik bastırdığında Efsun kaçış yolu olarak tuvalete gitmeyi tercih etti. Egemen ise ona tuvaleti gösterme bahanesiyle ikisi birden annesinin yanından uzaklaşabildiler.

"Gördün mü, kötü olacağını biliyordum. Böyle olacağını biliyordum. Buraya gelmek hataydı." Efsun koridorda ufak bir çemberin içindeymiş gibi dolanıp duruyordu.

"Efsun, sakin olur musun? Annem ilk kez bir arkadaşımla tanışıyor. Anlarsın ya, "özel  arkadaş". Biraz daha dayan, sonra buradan kaçmanın bir yolunu bulacağım, söz."

"Pekala, pekala tamam. Ama elini çabuk tut. Annen o kadar sinirli bakıyor ki, sanki biraz daha göz göze kalırsak kafama yıldırım düşecekmiş gibi hissediyorum."

"Böyle hissetmeni istemezdim, özür dilerim."

"Ah, boşver. Hadi artık sen geri git. Gerçekten tuvalete girmem gerekiyor."

***

   Uraz, Miray'ı eğlendirmek için elinden gelenin en iyisini yapmaya hazırdı. Gerçi bir kızı eğlendirmek istiyorsanız, onu  alışveriş merkezindeki Gratis'e götürmeniz yeterli olacaktır. Bunu herkes bilir. Ama herkesin bildiği bir kehanet daha var. O da; sevgilin dahi olsa bir kızı Gratis mağazasında asla yalnız başına bırakma! 

   Miray birkaç ruj aldıktan sonra -ki zaten ruj ve rimelden başka makyaj  yapmıyordu- birkaç parça bir şeyler almak için mağazaları talan etmeye gitti. Uraz başına aldığı belanın farkında olsa da sesini çıkarmıyordu.

   Açık saçık kıyafetlerden uzak tutuyordu Uraz Miray'ı. Kendi seçtiği kıyafetleri almakta ısrarcıydı. Ara sıra tartışsalar da ortak kararla aldıkları kıyafetleri alıp çıktılar. Efsun'a da bir şeyler almıştı Miray. 

   Alışveriş merkezinin içinde dolaşırken bir kuaför gördü Miray. Camında "elaman alınacaktır" yazısını gördü. Uraz'ı durdurdu ve oraya bakmasını sağladı.

"Ne dersin? Belki kaş alamam ama bıyık alabilirim. Çok da güzel makyaj yaparım. Ağda yapmayı... Ah, her neyse fazlasını bilmene gerek yok."

"Yapabileceğini düşünüyorsan neden olmasın?"

Ben Deli DeğilimWhere stories live. Discover now