3. Bölüm ''Kavga"

Start from the beginning
                                    

Bir el kolumu sertçe kavradı ve ben neler olduğunu anlamadan beni kendisine doğru çekti. Ardından ağzımı kapattı ve beni kendisine yaslayarak sürüklemeye başladı. Çırpınmaya başladım. Kalbim göğüs kafesimi yırtarmışçasına atmaya başladı. Korkuyordum bu yüzden hamlelerim daha kuvvetliydi. Ama beni sürükleyen çocuk bundan etkileniyormuş gibi gözükmüyordu.

Müzik sınıfının önüne geldiğimizde kapıyı açtı ve beni içeri doğru itip kapıyı kilitledi.

''Ne işim var benim burada?'' diye tısladım sinirle.

Cevap vermedi ve açık kahverengi gözleriyle yüzüme bakmaya devam etti. Bende onun yüzüne bakmaya başladım. Ve anında tanıdıklık hissi tüm vücudumu yayıldı.

Bu çocuk az önce Ulaş'la sohbet eden çocuktu. Ulaş'ın arkadaşıydı.

Merakım birden üst düzeye çıkınca bağırarak, ''Beni buraya niye getirdin?'' diye sordum. Ağzımdan kelimeler fazlasıyla sert bir şekilde çıkmış olacak ki surat ifadesi değişti.

Gözlerim hemen yanımdaki süpürgeye kaydı. Madem güzel yolla anlamıyordu bizde ona anladığı bir yolla anlatırdık değil mi?

Süpürgeyi elime aldım. Ve yüzüne bakmaya devam ettim. Kaşlarını çatmıştı. Ne yapacağımı anlamaya çalışıyordu. Oysaki fazlasıyla açıktı. Süpürgeyle ona vuracaktım.

Anlamış olacak ki kendisini savunmak amacıyla birkaç adım geriledi ve ''Yo, hayır,'' diye mırıldandı. Birkaç adım yaklaşıp süpürgeyi kafasına tüm gücümü kullanmaya çalışarak geçirdim.

''Beni neden buraya getirdin?'' diye sordum bağırarak. Yeniden vurdum. İnledi ve ellerini yüzüne kamufle etti.

''Ya bir sakin ol! Sana kötü bir şey yapmayacağız.'' Dedikleri bir kulağımdan girip bir kulağımdan çıkarken bir kez daha kafasına geçirdim. İnledi ve benden birkaç adım daha uzaklaştı. Beni neden buraya getirdiğini söylemeden buna son vermeyi düşünmüyordum.

Bir kez daha geçireceğim sırada sınıfın kapısı açıldı ve ardından kapandı. Ne olduğunu anlamak için gözlerimi sarı kafadan çekip kapıya doğru çevirdim.

Kalbimi tanıdık bir his kaplarken boğazımın düğümlendiğini hissettim. Şaşkınlık tüm vücudumu ele geçirmişti birden. Gözlerim gördüğü şeyi kabullenirken kalbim ısrarla bunu reddediyordu. Gözlerimi kapatıp açtım ve mavi gözlerimi Ulaş'ın ela gözlerine kilitledim. Bakışları fazlasıyla anlamlıydı. Ama nasıl bir anlam olduğunu çıkaramıyordum. Kalbimi dün dolduran his bugün de doldurmaya başlamıştı. Kaşlarımı çattım ve surat ifademi bozmadan, ''Neden beni buraya getirdiniz?'' diye sordum bağırarak.

Ulaş bana doğru birkaç adım attı. Aramızda çok az bir mesafe kalmıştı ve bu durum bile beni fazlasıyla heyecanlandırıyordu. Beynimde onunla konuşmalarımız perdeleniyordu. Birkaç gün önce onu canlı bir şekilde göreceğimi söyleseler gülerdim. Ama şimdi tam karşımdaydı. Ve benimle konuşacaktı.

''Sadece seninle konuşmak istiyoruz.''

Bana ilk ses kaydı attığı zaman üç saat o ses kaydını dinlemiştim. Dedikleri zihnimin içine kazınmıştı ve ses tonu hiçbir zaman aklımdan çıkmamıştı. Sıkıldıkça dinlediğim bile olmuştu.

O günkü sesi kulaklarımda yeniden yankılanırken sesinin daha da kalınlaştığını fark ettim. Erkeksi ve huzur veren bir sesi vardı.

''Ne konuşmak istiyorsunuz?'' diye sordum sert bir şekilde. Hissettiklerimi dışa yansıtmadığım için kendimle gurur duyuyordum açıkçası. Çünkü içimde fırtınalar kopuyor ve sırtımdan soğuk terler akıyordu. Heyecandan damağım kurumuştu. Ama buna rağmen sert bir ifadeyle ela gözlerinin içine bakıyordum.

AnonimWhere stories live. Discover now