2.Bölüm ''Tesadüf''

7.4K 357 165
                                    

ANONİM 2.BÖLÜM

Zihnimin içinde İzmir'de yaşadığım güzel okul anıları yeniden perdelenirken şimdiden oradaki arkadaşlarımı, ortamımı özlediğimi hissediyordum. Güzel günler geçirmiştim. Ve bu güzel günleri Ankara'da geçirip geçirmeyeceğim meçhuldü.

Büyük ihtimalle ben arkadaş bulup, Ankara'daki ortama alışana kadar okul bitecek ve diğer senede sınava hazırlanacağım için Ankara'da sıkıcı ve boktan iki sene geçirmiş olacaktım.

Bunu istemiyordum.

Ama böyle olacaktı.

Yatakta saatlerdir bir taraftan bir tarafa dönüp duruyordum. Uyuyamamıştım. Vücudum geç yatmaya alıştığı için mi uyuyamamıştım yoksa stresten mi bilmiyordum. Tek bildiğim şey İzmir'i delicesine özlediğimdi.

Normalde Ankaralıydım. Ankara'da doğmuştum ve üç yaşına kadar Ankara'da yaşamıştım. Bütün akrabalarım burada yaşıyordu ve bu yüzden ben dışında herkes mutluydu. Belki de zamanla alışır burayı da en az İzmir kadar severdim. Belki de birkaç ay sonra buradan da taşınmak istemeyecektim.

Yattığım yerden doğruldum ve saate baktım. Annemin beni uyandırmasına daha yarım saat vardı.

Annemin dün ütülediği formayı dikkatli bir şekilde üzerime geçirdim. İzmir'deki okulumda okul kıyafeti serbesti, burada ise siyah pantolon ve okul armasının olduğu bordo tişört zorunluydu.

Formamı üzerime geçirdikten sonra tişörtü içime soktum ve siyah hırkamı üzerime geçirdim. Hava hafif esiyor gibiydi ve önlem almaktan zarar gelmezdi değil mi?

Banyoya geçip elimi yüzümü iyicene yıkadıktan sonra dalgalı uzun siyah saçlarımı taradım. Normalde okula giderken saçımı taramazdım. Yataktan çıktığım gibi giderdim. Ama bugün özenli olmak istiyordum. Hatta hafif makyaj bile yapabilirdim.

Ama annem makyajı gördüğü takdirde sildireceğini bildiğim için ikinci kez düşünme gereği duymadan banyodan çıktım.

''Uyandın mı?'' Arkamı döndüm ve uykulu gözlerle bana bakan anneme göz devirdim. ''Yok, anne hala uyuyorum.''

''Geveze geveze konuşma Çağla.'' diye azarlardı. Kıkırdadım ve odama geçip yatağımı topladım. Acaba yeni sınıfımdaki insanlar nasıldı? Sude gibi herkese karşı cana yakın davranan biri var mıydı? Ya da Ilgın gibi sizi gerçek anlamda dinleyip sorununuza çare bulan biri?

Yatağımı topladıktan sonra telefonumu elime aldım ve Ulaş'ın instagram hesabına girdim. Şuan atacağım bir mesaj her şeyi değiştirebilirdi. Atmalı mıydım? İçimdeki bir ses sabırlı olmamı ısrarla söyleyip duruyordu. O ses kulak vermeli miydim, yoksa atmalı mıydım?

Sanırım içimdeki sese kulak verecektim.

İnstagramdan çıktım ve telefonumu şarja takıp mutfağa doğru ilerledim. Burnuma omlet kokusu geliyordu ve bu hayatta en çok sevdiğim şeylerden biri peynirli omlet olabilirdi. Hatta Bellamy'den bile daha çok seviyor olabilirdim.

''Ah, omlet mi yaptın sen!''

''Evet, hadi geçte ye. Aç gitme okula.'' Masaya oturdum ve hayvan gibi omletimi yemeye başladım. Kesinlikle Bellamy'den daha çok seviyordum peynirli omleti.

''Okula seni ben bırakacağım. Okul çıkışı da dolmuşla gelirsin. Serra'da sizin okulda biliyorsun. Bir şeye ihtiyacın olursa onun yanına gider sorarsın.''

Serra adını duyar duymaz küfür etme isteğiyle doldum. Serra en nefret ettiğim, en gıcık duyduğum kuzenimdi. Adını duymak bile tüylerimi diken diken ediyordu. Ve ben 9 ay boyunca Allah'ın her günü onu çekecektim.

AnonimWhere stories live. Discover now