KS - 5. Bölüm: EVLAT HASRETİ

Start from the beginning
                                    

"Teklifiniz için teşekkür ederim ama ben hallederim," adam bu inatçı kız karşısında daha fazla ısrar edemedi. Kabul etmiyorsa zorlamanın âlemi yoktu. O üzerine düşen görevi fazlasıyla yerine getirmişti.

"Ben üzerime düşen görevi yaptım, sen bilirsin kızım. Başınız sıkışırsa bakkala git benim adımı söyle o bana ulaşır."

"Tabi, teşekkür ederim." Gülfem ihtiyacı olsa da gitmeyeceğini biliyordu. Bu devirde hangi adama güvendiyse sırtına bir bıçak fazladan yemişken, tanımadığı yabancı bir adama güvenmezdi. Adamın arkasından bakarken esen rüzgâr ile titredi ve içeriye girdi.

"Ne için gelmiş o adam abla?" Dilruba'nın onları dinlediğini bilse de belli etmedi genç kadın. Merak ediyor olmalıydı, sonuna kadar haklıydı. Olanları kısaca anlattıktan sonra işlerini bitirip çıktılar evden. Şimdilik birkaç parça eşya işlerini görürdü. Etrafa sora sora ikinci el eşya satan dükkânlardan aldıkları eşyaları dükkân sahibinin arabası ile eve getirdiler.

"Abla bunlar kim?" Bahçede toplanan kalabalığa bakarken hızla indi arabadan.

"Siz kimsiniz? Ne işiniz var burada?" Sesi bahçede yankılanırken gözleri evini tarıyordu. Kapısı açık, içeriden adamlar çıkıyordu. İçeride eşyası yoktu ama bu korkmasına engel değildi.

'Allah'ım başımıza nasıl bir bela aldık biz?' içinden söylenirken yüzü sarılı Ali ve onu döven adamı gördü. Bu mahalleli laftan anlamıyor olmalıydı? Yardım istemediklerini söylemişken bu ısrar nedendi?

"Ali hatasını telafi etmek istedi bende onu getirdim," muhatap alacağı adam belli olmuştu işte. Öne çıkan adamın karşısında dik durdu ve yüzüne sert sert bakmaya başladı.

"Hikmet Bey ile konuşmamızda yardım istemediğimi söylemiştim. Gerçekten bu olanlara hiç gerek yok. Biz başımızın çaresine bakarız..."

"Siz bakarsınız hanımefendi ben bakamazsınız demedim ki? Benim problemim sizinle de değil. Ali cezasını çekiyor."

"Cezasını başka bir yerde verin lütfen. Ben istemiyorum bunları," evden ayrılalı daha ne kadar olmuştu ki bu kadar ilerlemişlerdi? Üç kişi çatının tepesinde, dört kişi temizledikleri evin içinde dolaşıyordu. Çıldırmamak mümkün değildi. Sinirle dişlerini sıktı, ellerini yumruk yapmış bu laftan anlamayan adama ne demesi gerektiğini düşünüyordu.

"Sizden izin almıyorum. İşleri bittiğinde güvenle oturabileceğiniz bir yer olacak. Arkanıza yaslanın ve olanları izleyin."

"Ne demek izin almıyorum? Bu ev benim, kendi evim hakkında kararları ben veririm. Size yardımınızı istemiyorum diyorum neden anlamıyorsunuz? Evimin içinde ne yaptığı belli olmayan insanları görmek istemiyorum. Çıkın gidin lütfen." Eli ile dışarıyı gösterdiğinde Cihangir elini takip edip baktı o yöne. Sabır diliyordu Rabb'inden. Gülfem de farkındaydı bu hareketin adamı kızdırdığının.

"Hanımefendi ben sabırlı bir adam değilim. Şimdi bu sözlerinizi kızgınlığınıza veriyor ve susuyorum lakin ne yaptığı belirsiz falan bu sözler yakışmıyor. Ben alttan alabilirim ama bu çocuklara söylersem pek anlayışlı olacaklarını düşünmüyorum," dedi tehditkâr bir ifade ile. Gülfem gözlerinin içine bakan adamın sözleri ile olduğu yere sindi. Ne kadar cesaretli olacağına dair kendisine söz verse de küçük yaşından itibaren hayatındaki erkeklerin kendisine uyguladığı şiddetten dolayı sindirilmiş bir kız çocuğuydu. Şimdi elini kaldırıp ona bir tokat atsa belki karşı gelmeye çalışırdı ama daha sonrasında olduğu yere çöker ve darbelerin bitmesini beklerdi. Üstelik tek başına da değildi, yanında kız kardeşi vardı. Kendi her şeyi kabul ederken Dilruba'yı da bu sıkıntıların içine çekemezdi. Dikkatleri üzerine çekmeden bir yaşam sürmek istiyordu.

AHÛZAR SERİSİ (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now