21. BÖLÜM "FEDA"

Start from the beginning
                                    

"BIRAAAKKK! Kızım yok, nerede belli değil!  Nasıl tutarsınız beni, nasıl uyumama izin verirsiniz. Saatlerdir nerede benim çocuğum! Ya zarar verirlerse ona, BIRAK!" Asrın yanımızdan kalkıp hızla odadan çıktığında Eliz bileklerimi bırakmak zorunda kalmıştı.

Hızla ayağa kalktığımda sendeleyerek olduğum yere düştüm. "Kızımı aldılar benden, neredesin Beren!" Sarsılan omuzlarım her defasında daha ağır bir yükle doluyordu. Ayaklanmak isterken kolumda hissettiğim baskı ile kafamı doğrulttum. Asrın elinde bir iğne ile kazağımı sıyırmaya çalışıyordu.

"Onu nereden buldun?" Eliz'in endişeli sesi odayı doldurduğunda Asrın ona bakmadan yanıtladı. "Arabamda her zaman çanta taşırım. İhtiyaç olmadığını söyleyemezsin."

Ona engel olmak için çırpındım ancak geç kalmıştım.

"Özür dilerim Deren, yapmak zorundayım." diye mırıldanan Asrın'ın sesi son duyduğum ses olmuştu.

•••

Kendime geldiğimde hava aydınlanmış, sabah olmuştu. Eve geri dönmüştük. Odamda yatıyordum, üzerimde Beren'in battaniyesi vardı. Ne zaman, nasıl geldiğimiz hiç hatırlamıyordum. Muhtemelen Asrın'ın yaptığı o iğne yüzündendi. Gözlerim yeniden dolarken, başucumda bekleyen Yağız'ı gördüm.

"Yağız..." diye ağlamaya başladığımda kızarmış gözlerini gözlerime dikti. "Kızım nerede?" diye sorduğumda Yağız yine sessiz kalmıştı. Doğrulmaya çalıştığımda başıma saplanan ağrı ile geri yattım.

Ağlamam şiddetlenirken, "Yağız konuş." diye mırıldandım. "Yalvarırım bir şey söyle, kızımı buldun mu?"

"Bulamadım." diye konuştu Yağız. Sesi berbat geliyordu. "Ama bunu kimin yaptığını biliyorum."

"Kim?" diye sorduğumda o an aklıma gelen kişiyle donakaldım. Tabii ki oydu, başka kim olabilirdi ki?

"Babam değil mi? O kaçırdı kızımı."

"O orospu çocuğunu bu kez öldüreceğim." Yağız öfke ile soluduğunda ben hıçkırarak ağlamaya başladım. "Allahım, sen Beren'i kurtar onun elinden. Ne olur yardım et, öldürecek kızımı."

"Hiçbir şey olmayacak, onu bulacağım. Kızımıza bir şey olmayacak. Ağlama, güçlü ol." Yağız ellerini yüzüme götürdü ve gözyaşlarımı sildi.

"Yağız, o biz olmadan ne yapar? O çok küçük, savunmasız. Uyanınca beni göremezse çok ağlar. Günlerce onunla ilgilenmedim, onu çok yalnız bıraktım. Kaç gece benden ayrı kaldı, uzaklaştı benden. Onca dert varken, savunmasız bir eve götürdüm hepimizi. Kızımı apaçık tehlikenin ortasına attım. Düşüncesiz davrandım..."

Yağız doğrularak yatağa yanıma oturdu ve beni göğsüne çekerek saçlarımı öptü. "Hayır, asla böyle değil. Sen onunla hep ilgilendin, gördüğüm en güzel en ilgili anne sensin. Senin anneliğin herkesten daha fazla Deren, sakın! Sakın kendini suçlama, bulacağım kızımızı. Getireceğim sana."

Ağlamaya devam ederken, Yağız bıkmadan saçlarımı öperek beni sakinleştirmeye çalıştı. Ağlayışım iç çekmelere döndüğünde, odayı Yağız'ın telefon sesi doldurdu. Hızla cebindeki telefonu çıkarıp kulağına götürdü.

"Söyle?"

"..."

"Geliyorum hemen. Ben gelmeden sakın bir şey yapmayın."

Yağız yataktan kalktığında bende peşinden ayaklandım. "Ne oluyor? Haber mi var?"

"Evet güzelim, babanın gizlediği bir evi olduğunu öğrenmişler oraya gidiyorlar. Bende gideceğim, kızımızla geri döneceğiz."

İKİ YABANCIWhere stories live. Discover now