2. BÖLÜM "GÜVEN"

11.7K 590 27
                                    

Düzenlenme tarihi: 3 Kasım 2016

Sabahın ilk ışıkları usul usul pencerenin ardından kendini gösterirken, ben çoktan hazırlanmış Beren'in uyanmasını bekliyordum. Buraya geleli tam 3 gün olmuştu. Ne kadar oyalansam da, artık daha fazla geç kalmamam gerektiğini biliyordum. Eliz çalıştığı için gündüzleri evde Beren'le beraber kalıyorduk. Eliz geldiğinde ise çok fazla eski konuları açmıyor daha çok onun hayatından bahsediyorduk. Bana geçen sene nişanlanıp ardından ayrıldığını söylediğinde şaşırmıştım. Eliz'i tanıyordum, hep güzel bir yuvası olmasını isterdi. Bir çok sevgilisi olmuştu ancak hiç biri için evlilik düşünmemişti. Zaten onu son gördüğümde ikimizde 19 yaşında iki genç kızdık. O zamanlar evlilik zaten çok erken bir hayaldi. Benim için ise hiçbir zaman hayal bile olmamıştı. Evlilik, aşk benim hayatımda bir konu bile olamazdı. Ancak Eliz'i evliliğe ikna eden bu adamı ve nasıl ayrıldıklarını merak etmiştim. Eliz ise anlatmak istemediğini, hala zorlandığını itiraf ettiğinde üzerine gitmeden susmuştum. Hepimizin yaraları vardı. Onu anlıyordum.

Yaklaşık bir saat kadar telefonumdan gideceğimiz yeri ve Yağız Urhan'ı araştırmıştım. Yağız Urhan ülkedeki sayılı genç iş adamlarından biri olarak boy gösteriyordu. Bir çok haber sitesinde haberleri, röportajları vardı. Fotoğrafına bakmak için bir haber sitesine tıkladıktan bir kaç saniye karşıma keskin yüz hatlarına ve kendinden emin sert bakışlara sahip bir adam çıktı. Üzerindeki koyu lacivert kazağın üstüne altındaki beyaz gömleğin yakaları çıkarılmıştı. Koyu renk kot pantolonu ile oldukça spor gözüküyordu. En fazla 26-27 yaşlarında olmalıydı. Büyük yeşil bir alanda verdiği pozda yalnızdı. Kendinden emin duruşu ve yüzüne yakışan ufak bir tebessüm ile kameraya bakıyordu. Tebessümü gözlerine ulaşmış gibi değildi, sanki kibirli bir havası vardı ya da başka bir şey. Adamı incelemeyi bırakarak adreste yazan yerin adını girerek arama butonuna bastım ancak gideceğimiz yer ile hiçbir bilgi yoktu.

Kapının çalınması ile bakışlarım telefondan ayrıldı ve telefonu hızla kapatıp, yatağın üzerine bıraktım.

"Deren, uyandınız mı?" Eliz'in fısıldayan sesine karşılık yataktan kalkıp kapıya yöneldim. Yavaşça kapıyı araladığımda, Eliz'in de benim gibi hazırlandığını gördüm. Gözüm duvardaki saate kaydığında 7 buçuğu çoktan geçtiğini fark ettim. "Canım uyandırmadım değil mi?" diye sordu Eliz. Kafamı olumsuz anlamda salladım. "Hayır çoktan uyanmıştım."

"Ben işe gidiyorum, bugün erkenden toplantımız var. Kahvaltınız masada hazır, bugün biraz erken gelmeye çalışırım. Keyfinize bakın." Eliz'in sözlerine karşılık dudaklarımdan bugün gideceğimizi söyleyecek cümleler çıkamadan onları yuttum. Eğer ona bugün gideceğimizi söylersem, beni bırakmazdı. Zorluk çıkarır, dikkat çekmeme neden olurdu. Benim arkamda iz bırakmadan yok olup gitmem gerekiyordu.

"Teşekkür ederim." diye fısıldadım titrek bir ses ile. Eliz kocaman gülümseyerek dış kapıya doğru döndü. Ancak bir kaç adım atmıştı ki, odadan çıkarak onu durdurdum. Bana döndüğünde, birazdan yapacağım şey ile vicdanımı rahatlatmaya çalışacaktım. Ne kadar başarılı olacağım ise muamma idi. Bir vicdanım bile olduğundan emin değildim.

Kollarımı Eliz'in ince gövdesine sardığımda, küçük bir şaşkınlıktan sonra sarılışıma karşılık verdi. Dudaklarımdan yeniden aynı cümle döküldü. "Teşekkür ederim." Derin bir nefes alıp geriye çekildiğimde Eliz anlamaz gözlerle bana bakıyordu. "Her şey için."

Yeniden gülümsediğinde, gülümseyerek ona karşılık verdim. "Ne demek Deren, sakın bana teşekkür etme. Biz kardeş sayılırız." Eliz sakince kapıdan çıkıp evi terk ettiğinde, tuttuğum nefesimi geri verdim. Saat çok geç olmadan buradan gitmem gerekiyordu. Odaya geri döndüğümde Beren'inde uyanmış olduğunu gördüm. Beni gördüğünde gülümsedi. "Günaydın kızım." dedim yanına doğru ilerlerken. Kollarını kaldırıp, kucağıma gelmek istediğini belli ettiğinde çok bekletmeden onu kucağıma aldım. "Gel bakalım anneciğim, önce senin karnını doyuralım."

İKİ YABANCIDär berättelser lever. Upptäck nu