8.BÖLÜM "ACI"

8.1K 465 19
                                    

Düzenlenme tarihi: 29 Kasım 2016.

Acı.

Tüm bedenimi ele geçiren bir acı vardı. Acı bir yanardağ misali, merkezinden tüm vücuduma lavlarını salıyordu.

"Deren!" Yağız'ın dehşet dolu nefesi yüzüme çarptığında, acı yüzünden yaşlarla dolan gözlerimi yavaşça kırptım. Şaşkınlığı kısa sürdü ve yavaş hareketler ile beni kucağına çekti. Şaşkınlık ile dolmuş bakışlarını benden aldığında anında öfkeye düşen gözlerini etrafı dolaştırdı. Yeniden bana baktığında, güç almak adına kollarına daha sıkı tutundum. Sol kolum tamamen uyuşmuştu. Bir elini acının kaynağından çekmezken, boşta olan elini cebinden telefonunu çıkarmak için kullandı. Kısık ve yaşlı gözlerle onu incelerken, bakışları bendeydi.

"Selçuk! Hemen arka tarafa orman yoluna birilerini gönder,"

Yağız'ın gür sesi telefondan Selçuk'a ulaştığında, gözlerimi kapatmamak için direniyordum.

Sinirle soludu, "Deren vuruldu!"

"Bilmiyorum, önüme atladı ne olduğunu anladım bile! Hemen birilerini yolla ve evi korumaya al anladın mı? Evi izliyorlar."

O an acımı unutturan şey, Beren oldu. Kızıma bir şey olacak korkusu acımdan daha fazla içimi sarınca Yağız'ın sıkı sıkı tuttuğum ya da tuttuğumu sandığım kolunu sıktım. Sol kolumu artık hiç hissetmiyordum. Bakışları anında beni bulduğunda elindeki telefonu bıraktı ve yüzüme dökülmüş terden nemlenmiş saçlarımı geri çekti.

"Beren..." diye fısıldadım. Konuşurken bile canım yanıyordu. "Şşt, korkma. Selçuk orada, hiçbir şey olmayacak."

Gözlerimden süzülen yaşları, elleri ile sakince silince boğazımdan derin bir inleme yükseldi. Hıçkırarak ağlamak istiyordum ancak aldığım nefes bile zor geliyordu.

"Aptalsın! Nasıl atlarsın önüme? Aptal!" Yağız'ın bu durumda bile yine beni suçlayacak bir şey bulmasına gülmek istedim. "Seni kurtardım," dedim kısık sesimle.

"Kurtarma!" Bilincim yavaş yavaş kaybolurken, kurumuş dudaklarımı araladım ancak konuşacak gücü kendimde bulamadım. Yağız bunu anlamış gibi kaşlarını çattı. "Konuşma!" dedi sinirli sesi ile. "Zorlama kendini."

"Nasıl bu kadar dikkatsiz olurum, nasıl! Anlamam gerekiyordu, korumasız gezmemeliydim!" Yağız'ın öfke ile ağzından dökülen sözlerin bu kez hedefi ben değildim. Bana sinirlenmediğini biliyordum. Öfkeliydi, kendine kızıyordu. Dikkatsizlik ve kaybetmek ona göre değildi.

Kulağıma adım sesleri dolduğunda, biraz daha kendimi bırakmıştım.

"Deren! Deren kapama gözlerini, Deren!" Yağız benimle konuşurken elini yaramdan çektiğinde yaraya temas eden soğuk hava canımı yakmıştı. Dudaklarımdan acı dolu yeni bir inleme döküldüğünde, aynı anda Yağız bir elini sırtıma diğerini bacaklarıma koydu ve yerden havalandım. Başım göğsüne düşerken, bir anda bastıran uykudan Teyzem sıyrılır gibi oldum. Gözlerimi araladığımda, gördüğüm şey sayamayacağım kadar fazla koruma oldu. Gözlerimin önünde beliren siyah benekler ile bayılacak gibi hissediyordum. Soluduğum soğuk hava canımı yakarken, yüzümü Yağız'ın göğsüne sakladım.

"Yağız bey, siz iyi misiniz? Deren hanımı ben taşırım efendim, bana verin. Sizin güvenli bir yere gitmeniz gerekiyor, lütfen." Uzun boylu, iri kıyım koruma kollarını bana doğru uzatınca Yağız'ın kazağına tutundu elim. "Hayır," diye mırıldandım. Biraz daha hareket edersem, kendimi kaybederdim.

İKİ YABANCIWhere stories live. Discover now