-20-

24.6K 2.4K 1.5K
                                    

"Bunun açıklamasını bekliyorum!"

Jungkook korkudan ve sinirden sararmış yüzüyle müdürün önünde tir tir titriyordu.

"B-bunların hepsi uydurulmuş Bay Lee!"

Bay Lee okul bahçesinde bulduğu broşürleri sertçe masaya vurdu;

"Sizinle bir tartışma daha yaşamak istemem Bay Jeon."

"Bakın, bunun öğrencilerin uydurması olduğu çok belli! Tanrı aşkına, kendi öğrencimle ilişkiye girecek kadar düşük karakterli miyim ben?!"

"Uzaklaştırıldınız Bay Jeon."

Ve bu, Jungkook için bardağı taşıran son damla olmuştu. Sinirden sesi titrerken alaycı bir yüz ifadesiyle sordu;

"Anlamadım?"

"Okul içi huzursuzluk ve öğrenciye taciz yüzünden uzaklaştırıldınız."

Gözlerini kapattı ve sabır dileyen bir nefes çekti ciğerlerine. Tüm bunlar bir kabus olmalıydı, fazlasıyla kötü bir kabus. Gözlerini tekrar açtığında yatağında uyanmış olmayı diledi fakat yine aynı yerdeydi. Bu lisede harcadığı senelerde aklına gelince, sesinin yükselmesine engel olamamıştı;

"Siz ne dediğinizin farkında mısınız?!"

"Asıl siz nelere sebep olduğunuzun farkında mısınız?! Tüm okul bu olayı konuşuyor, veliler çocuklarını okuldan aldırdı. Sizin yüzünüzden okulun adı çıktı!"

Jungkook konuşmak için ağzını açtığı sırada, Bay Lee broşürleri Jungkook'un yüzüne savurdu ve parmağıyla kapıyı işaret etti;

"Kimse sizin bu rezil halinizi görmeden çıkın buradan, derhal!"

Karşısındaki bedene saldırmak istedi, fakat bu sadece işleri daha da zorlaştırırdı. Yeri delecekmiş gibi adımlar atarak odadan çıktı ve sertçe kapıyı çekti ardından. Hayatının tüm düzeni, iki üç broşür ile dağılmıştı. Zamanında Bay Lee ile yaşadığı büyük tartışma yüzünden bunun başına gelmesinden hep korkmuştu. Şimdi ise korktuğu başına gelmişti. Tek gelir kaynağı elinden alındığı için buğulanan gözleriyle yavaş yavaş okuldan çıkmaya çalıştı. Tabii asıl ağlama sebebi para falan değildi. Onu en çok görebildiği alan okulken, şimdi onu burada yalnız bırakmıştı.

Jimin olaydan sonra iki gündür okula gelmiyordu, gelirse linç edileceğini biliyordu. Jungkook'un ona en azından mesaj atmasını istemişti fakat Jungkook hiçbir şekilde onunla iletişime geçmemişti. Yine de beklemeye devam ediyordu, onun umudu kolay kolay tükenecek türden değildi.

Jungkook şu ruh halindeyken tek ihtiyacı olan şeyin Jimin olduğunu düşündü. Jimin ve sevgisi. Jimin ve küçük elleri. Jimin ve duygularını ele veren o eşsiz gülüşü. Tüm bunları düşünerek onu aramaya karar verdi. Titreyen elleriyle telefonu kavradı ve numarasını tuşladı. Telefon ilk çalışta açılmıştı, tam tahmin ettiği gibi. Karşı taraftan gelen güçsüz ve kırık ses tüm bedenini titretmişti;

"A-alo?"

"Kayalıklara gel Jimin."

"Jungkook iyi mi-"

"Lütfen, sadece gel."

Jimin'in bir şey demesine izin vermeden telefonu kapattı ve yine aynı kayaya oturdu, beraber oturdukları kaya. O gün Jimin'in oturduğu kayayı okşadı yavaşça. Tüm sinirleri, dengesi, her şeyi iflas halindeydi. Mantıklı düşünemiyordu. Onlar senelerce birbirlerini kurtarmışlardı. Jimin bilerek, Jungkook bilmeden. Eğer üç sene önce o kavgada Jimin olmasaydı, Jungkook mesleğini şimdi değil o zaman kaybetmişti.

On beş dakika kadar bir süre sonra, Jimin ev kıyafetleri ile koştura koştura gelmişti yanına. Saçları dağınık ve taranmamıştı. Gözlerinin etrafında mor halkalar baş göstermişti.

"Bu hal ne Jimin?"

"Sesin kötü geliyordu, olabildiğince hızlı olmaya çalıştım."

Jungkook gülümsedi. Onu seviyordu, sevgisini seviyordu.

Yanını göstererek gülümsedi. Jimin de zorlukla gülümsemesine karşılık vererek yanına oturdu. İkisi de birbirinden yorgun görünüyordu, hem ruhen hem bedenen. Sönük bakıyorlardı birbirlerine, sanki hayattan bıkmış gibi. Jimin Jungkook'un konuşmasından korkuyordu, dudakları iyi bir haber vereceğe benzemiyordu. Söyleyeceği şeyi daha kolay söyleyebilmesi için sırtını sıvazladı. Ona aktardığı güven duygusu birazda olsa cesaretlendirmişti.

"Uzaklaştırıldım."

"Ne?!"

"Okuldan uzaklaştırıldım Jimin."

Jimin uğradığı şokla ağzını elleriyle kapatmış ve dolu gözlerle hızla kalkmıştı oturduğu yerden.

"Benim yüzümden..."

Elini ağzına kapattı, bacakları titremeye başlamıştı. İçine yüklenen suçluluk duygusu o kadar ağırdı ki çığlık atmak istiyordu.

"Seni mesleğinden ettim!"

Jungkook'un eli ayağına dolaşmıştı. Suçlamak için çağırmamıştı oysaki. Anında ayaklandı ve kollarını sardı Jimin'e. Jimin çırpınıyor, kendini yapılı bedenden kurtarmaya çalışıyordu.

"Hepsi benim suçum!"

Çırpınırken hızla hareket ettirdiği elleri Jungkook'un yüzüne çarpıyor ve konuşmasını engelliyordu. İnadına daha da sıktı kendi bedeni arasında kaybolan küçük vücudu. O sıktıkça Jimin daha da çırpınıyordu. Sonunda yorgun düşüp kendisini yavaşça kayaya bıraktığında Jungkook kucağına aldı kırılgan vücudu. Ağlıyordu, hiçbir şey diyemeden sadece ağlıyordu sevdiğinin kollarında.

"Sen yapmadın Jimin."

Gözyaşlarını sildi narince, sanki biraz baskı uygulasa kucağında can verecekmiş gibi.

"Broşürler senin suçun değil."

"Ben olmasaydım işinden atıl-"

"İşim umrumda değil."

Kucağında yatan, yüzünü koynuna saklamış bedenin sırtını sıvazladı hafifçe.

"Benim tek ihtiyacım olan sensin."

Bir hıçkırık koptu küçükten. Sevmek öyle güçsüzleştirmişti ki onu, hiçbir şeye karşı koyamaz hale getirmişti.

"Okuldan uzaklaştırılmış olmam benim için o kadar bir şey ifade etmiyor."

Başını göğsüne yaslattı, turuncu saçlarının arasına öpücük kondurdu.

"Sana sahibim, sevgilim."

Kucağındaki beden titremişti, üşüdüğünü sanarak kollarını sıvazladı. Sakinleşmesini beklerken, yıllardır ihtiyacı olan sevgiyi veriyordu ona.

"Ve seni asla bırakmayacağım."

Jimin gözyaşlarının arasından gülümsedi ve kucağında doğrulup, yanağını öptü.

"Söz ver."

"Söz, sen de söz ver."

Sıkıca sarılıp kokusunu içine çekti ve fısıldadı;

"Söz veriyorum, ömrümün sonuna kadar yanında olacağım Jeon."

Porn Link | Jikook Where stories live. Discover now