-16-

26K 2.5K 1.6K
                                    

İki adam karanlık ve havasız depoda bir günlerini daha ziyan etmişlerdi. Jimin, Taehyung'un ona verdiği sakinleştiriciler yüzünden bağırıp çağıramıyor, sadece titriyordu. Sabit bakışlarını Taehyung'a çevirdi;

"H-hava karardı mı?"

Kapalı alanda tüm gününü geçirdiği için zaman kavramını yitirmişti Jimin. Burada kaç gününü geçirdiğini bile bilmiyordu.

"İki gün oldu ve hava daha kararmadı. Şimdi kapa çeneni."

"O gelecek."

Taehyung oturduğu yerden doğrularak titreyen bedene doğru yaklaştı.

"Ne saçmalıyorsun sen?!"

"O be-benim için ge-gelecek."

"Yazık."

İğrenircesine baktıktan sonra boş kovaya soğuk su doldurdu. Stokladığı buzları da suya ekledikten sonra kovaya korkarak bakan çocuğun üzerine yürümeye başladı.

"N-nolur yapma şunu Tae-"

O daha sözünü bitiremeden bir kova su daha başından aşağı döküldü. Sabahtan beri her ağzını açtığında bunu yapıyordu. Jimin artık sinirden delireceğini anladığında, bağlı ayaklarını olabildiğince kuvvetli hareket ettirerek Taehyung'a sert bir tekme geçirdi. Taehyung bu hareketle acıyla bağırıp geriye doğru sendelemişti. Bunu fırsat bilerek düğümlenmiş ellerini birbirine sürtmeye başladı. Taehyung yüzünün hizasına gelip saçlarını sinirle çekiştirdiğinde, ellerini sıkan iplerin yere düşme sesi depoda yankılandı.

"Ellerim çözüldü."

"Ne?"

"Diyorum ki, şimdi sıçtın."

Taehyung daha ne olduğunu anlayamadan suratına yediği sert yumruk ile geriye doğru sendeledi. Kısa olan hızla oturduğu yerden kalkıp adımlarını hızlandırdı. Günlerdir hareket edemediği için biraz zorlansa da artık sabrı taşmıştı, bu yüzden de bu durumu gözardı ediyordu. Acıyan elleriyle Taehyung'un yakasını kavradı ve sertçe çekiştirdi. İkisi beraber yere yuvarlandıklarında Jimin günlerdir içinde tuttuğu sinirini yumruklarına yansıtmıştı.

Üzerine çıkmış sert yumruklarını suratına teker teker geçirirken Taehyung yumrukların arasından bağırdı;

"Alın şunu üzerimden!"

Jimin gözü dönmüş bir şekilde Taehyung'a vururken not defterini anımsayıp duraksadı. Ellerini yavaşça kaydırıp Taehyung'un arka cebinden not defterini aldı ve fark ettirmeden kendi cebine tıkıştırdı. Canı pahasına bile olsa, o not defterine kendisinden başka kimse dokunamazdı.

Bir yumruk daha atacakken ellerinin aniden durdurulması ile yerinde sıçradı. Taehyung dağılmış suratı ile gülümsedi;

"Kaşınıyorsun velet."

Jimin kendisini tutan ellerden kurtulmaya çalışsa da çabaları boşa gitmişti. Kafasına sert bir darbe yemesiyle gözleri karardı, fakat bayılmamakta kararlıydı. Darbe dolayısıyla neye uğradığını şaşırdı, acıyan kafası yüzünden daha da sinirlenirken kollarını tutan eller sıkılaşıp onu deponun arka taraflarında kalan kapıya sürüklemeye başladı.

"Bırak beni iğrenç herif!"

Kaslı beden karşısında deli gibi çırpınsada hiçbir faydası olmuyordu. Kapı açıldığında içeriye göz gezdirdi Jimin. Fazla karanlıktı, o karanlıktan korkardı.

Daha arkasını bile dönmeden kapanan kapı ile iliklerine kadar titredi. Etrafına göz gezdirdi, dar bir odaydı. Dar, karanlık, havasız ve korkunç.

Bir köşeye sindi ve bacaklarını karnına çekti. Gözlerini kapatıp onu düşünürse belki korkusunu unuturdu. 9. sınıfı düşündü;

"Sanırım sizden etkilenmeye başladım Bay Jeon."

10. sınıf;

"Sizden hoşlanıyorum Bay Jeon."

11. sınıf;

"Bunu size bir türlü açıklayamıyorum Bay Jeon."

Ve son olarak, ona en yakın olduğu seneyi düşündü, bu seneyi.

"Seni seviyorum."

Gözlerini kapattı ve tekrar onu düşündü.

"Bugün seni tekrar sevdim Jungkook."

Boş zeminde ellerini gezdirmeye başladı.

"Her gün olduğu gibi, bugünde varlığının mükemmelliğini düşünerek hafızamı süsledim."

Taehyung'dan zar zor kurtarabildiği not defterine temiz ve yeni bir sayfa açtı. Tellerine tutturduğu kalemi çıkardı ve yazmaya başladı;

Güneş şu an batıyor mu, yoksa hala sabah mı? Eğer batıyorsa, bugün seni düşünerek günbatımını izleyemedim sevgilim. Özür dilerim, kızılın en güzel tonlarında seni düşlemek varken karanlık bir depoda kurtarıcım olmanı beklemek istemezdim. (16.05.17)

Gözyaşları eşliğinde not defterini kapattıktan sonra nefesini düzene sokmaya çalıştı. Karanlık üzerine geliyordu ve bu onu korkutuyordu. Daha önce bu denli karanlık olduğu zaman annesine telefon açar ve korkusu geçene dek onunla konuşurdu. Annesi ona karanlığı unuttururdu fakat bu seferkinde, unutturmak yerine her tonunu ezberletiyorlardı.

"B-bari küçük bir fener verseydiniz!"

Kendi kendine söylenirken ayaklarını sertçe yere vurdu. Bir süre ayakta volta attıktan sonra tekrar köşeye oturdu ve not defterine sarılarak uyumaya çalıştı.

"Geleceksin ve beni kurtaracaksın değil mi sevgilim? Bana hep umudun olduğunu söylemiştin."

Not defterini tutan ellerini daha da sıkılaştırdı.

"Zaman kavramım birbirine karışmış olsa da, seni hep burada bekliyor olacağım Jungkook."

---
"Nerede bu çocuk?!"

Hoseok neredeyse dakikada bir Jimin'i arıyor fakat telefon bir türlü açılmıyordu. İki gündür deliler gibi her yerde onu arıyorlardı. Jinyoung atıldı;

"Ya kendine zarar verdiyse?"

Hoseok bu ani ihtimalle gözlerini sıkıca yumdu ve kendisini yeni bir beyin fırtınasına hazırladı.

"Öncelikle, Jimin'in kendine zarar verme ihtimali sıfır. Evden kaçtı desek, sadece kendisinin yaşadığı evden niye kaçsın?"

"Jungkook'ta bilmiyor."

"Ya Jungkook bir şey yaptıysa?"

"Saçmalama Jinyoung. Niye bir şey yapsın?"

Hoseok oturduğu koltukta arkasına yaşlandı ve sıkıca gözlerini yumdu.

"Kafayı yiyeceğim!"

"Okuldaki kimsenin yokluğunu fark etmemesi de ayrı bir ironi."

Hoseok aniden ayağa kalktı;

"Polisi aramalıyız!"

"Daha tam olarak ne olduğunu anlamadan polise söylemek saçma olur. Belki de kendisi gelir."

Jinyoung yerden çantasını aldı ve gitmek için hazırlandı;

"Belki biraz kafasını dinlemek istemiştir."

Porn Link | Jikook Where stories live. Discover now