6

52.6K 2.8K 1.9K
                                    

"İyi misin?" dedim Koray'ın alnına elimi koyarken. Tabiki ateşten anlamıyordum ama annem hep böyle yapardı. Koray elimi itti.

"Sanane!" Dudağımı yukarda toplayıp kollarımı göğsümde birleştirdim. Tunç kollarını Koray'ın boynuna dolayınca Koray hevesle tek kolunu ona sardı.

"Çocuklar hadi bırakın da Koray biraz uyusun." dedi annesi odaya girip. Tunç'la birlikte ayağa kalktık çöktüğümüz yerden.

"Anne! Tunç'la uyumak istiyorum." Kalbim tekledi. Tunç'la uyumalarını mı kıskanayım,  dışlandığım için mi üzüleyim? Kahretsin!

"Onu da hasta edersin oğlum, olmaz." Koray'a zafer edasıyla bakarken Tunç'a döndüm.

"Hadi Tunç." Tunç'un elini tuttum, Koray'a sırıtıp sinirli bakışlarıyla mutlu olurken dışarı çıktım. Tunç da benimle birlikte.

"Daha iyi misin?" dedim alnındaki bezi alıp ıslattıktan sonra tekrar yerleştirerek. Yiğit bir anda ateşlenmişti.

"Hm..." diye onaylarken kalkmaya çalıştı ama sırtını yatağa gömdüm omuzlarına bastırıp.

"Henüz değil ufaklık. Dinlen." Bir homurtu çıkartsa da güçsüz düşüp koluma sarılarak gözlerini kapattı. Gülümseyerek yanına uzanıp bana sarılmasına izin verdim. Normalde yoktu böyle huyları ama hastalanınca böyle yapışırdı bana. Sık hastalanırdı, bünyesi zayıftı. En ufak bir soğuk yeterdi ona. Birkaç kere hastalanınca bana yapışıp 'Anne' dediğini bile hatırlıyordum.

"Gevşedin yine."

"Am...yarım..." Kahkaha attım. Küfür etmeyi bile beceremiyordu.

"Bırak da sana bir şeyler hazırlayayım."

"İstem...yorum." Başımla onayladım.

"Biliyorum ama-" Kapı çaldı. "Kapıya bakmam gerek."

"Gitme... Camdan... Girerler..." Göz devirip ahtapot kollarından kurtuldum ama bacaklarıyla bacaklarımı yakaladı.

"Yiğit dur bi' abicim!" Bacaklarını itiştirip ayağa kalktım, kapıya koştum.

Açtığımda karşımda sırıtan bir Tunç ve somurtan bir Koray vardı. Tunç bira şişeleriyle dolu poşetleri havaya kaldırıp "Sürpriz!" diye bağırınca göz devirip kapıyı kapattım, arkamı döndüm. Sonra iç geçirip tekrar açtım. Aynı ifadeyle bana bakıyordu.

"Yiğit hasta. Alem yapmak için uygun bir zaman mı?"

"Üç kişiyiz? Gürültü yapmayız?" dedi Tunç. Bakışlarımı kapı pervazında gezdirirken içeri aldım onları. Oturma odasına serildiler.

"Yiğit'e bakıp geliyorum." Odadan çıkıp Yiğit'in odasına girdim. Yorganı emmesi dışında bıraktığım gibiydi. "Hey." diye homurdanıp yorganı ağzından çektim. "Emzik ister misin?"

"Açım!"

"Geliyorum çorba yapıp." Homurdana homurdana mutfağa geçip kileri açtım. Hazır mantar çorbasını alıp ocağa geçtim. Mantar çorbasına bayılırdı. Çorbayı karıştırmaya başladım.

Ağırlığımı sırasıyla iki ayağıma aktardığım sırada biri girdi mutfağa. "Mantar çorbası." dedi koklaya koklaya etrafı. Koray'dı. Güldüm.

"Vay, kokudan tanıyorsun."

"Severim."

"Yiğit de sever." Gülümseyerek tezgaha yaslandı.

"Tatlı çocuk."

"Gay gözlerini bebeğimden çek lütfen." dedim gülerek.

"Bebeğin?"

"Gerçek anlamda bebeğim." Tek elimle yüzümü sıvazladım. "Çocuk gibi aynı."

"Çocuk zaten." Beni işaret etti bira şişesini tuttuğu eliyle. "Sen de çocuksun."

"On sekizim." Omuz silkti.

"Bana göre öpüşmenin yanlış olduğunu düşünen küçük çocuktan farksızsın." Kızarmamak için yüzümü kasmaya başladım. Ne mümkün? Sıcak da vuruyordu ocaktan şu haziran ayında... Yüzüm terliyordu.

"Annem öyle söylemişti." Güldü. Elindeki şişeyi uzattı. Şişeye, sonra ona baktım. "İçmiyorum."

"Geçen sefer de öyle söyledin."

"Artık benim sporcumsun. İçmeni yasaklıyorum." Çorba kaynamaya başlayınca altını kısıp tahta kaşığı köşeye bıraktım.

Gözlerini gözlerime dikip şişeyi de dudaklarına götürdü. Eline atıldığımda elimi yakalayıp itmeye çalıştı, bir yandan da içmek için çırpınıyordu. Onu tezgahla arama sıkıştırdığım sırada gülüyordum. Şişeyi yakaladım, ikimizin de ellerine dökülürken kahkaha atarak elini kurtarmaya çalıştı. Bir atakla şişeyi kendime çektim, eş zamanlı olarak o da bana doğru kayarken burun buruna geldik. Kahretsin. Fazla yakındı...

Hızla kendimi geriye çektim. Beni inceliyordu. "Çorba..." diye mırıldanıp çorbaya döndüm, altını kapattım. Raflara uzanıp bir kase aldıktan sonra çorba koymaya başladım. "Sen de içebilirsin."

"Birayla harika gider." dedi boğazını temizledikten sonra soğuk bir sesle. Sonra mutfaktan çıktı. Göz devirip kaseyi bir tepsiye koyup kaşık da aldıktan sonra Yiğit'in yanına geçtim.

*

Salona döndüğümde biraları tokuşturuyorlardı. Sonra sırtlarını koltuğa verip birayı kafalarına diktiler. Karşılarına oturdum. "Bebeği yatırdın mı?" dedi Koray sırıtarak. Ağzımı eğdim. Tunç kahkaha attı. Göz devirsem de ben de sırıttım. Sonra elimi cipse daldırdım.

"Ee yeni salonda güzel kız var mı?" dedi Tunç sırıtarak.

"Koray var." dedim ona gülümseyerek. Koray yanındaki yastığı kafama attı. Kıkırdadım.

"Açtırma ağzımı." dese bile gülüyordu o da. Dil çıkarttım. Üst dudağını bilinçli bir şekilde flört eder gibi bir tavırla yaladığında Tunç'la birlikte kahkaha attık.

Derinlerden gelen bir inleme duydum. "Feza!" Yiğit'ti bu. Hızla ayağa kalkıp odasına koştum. Yatağın yanına kusuyordu. İç geçirip yanına çöktüm, eğilmesine yardım ettim. Öğürdü. Birazını üzerime, birazını ayak ucuma bıraktı. İkili de içeri girdi, girdikleri gibi çıktılar. "Feza canım yanıyor." diye mırıldanarak elini midesine koydu.

"Kalk, doktora gidelim." dedim sırtını hafifçe pat patlatarak. Başı hafifçe geriye düştü. Yavaşça kaldırdım onu ama gücüm yetmedi. Tunç zaten benden de zayıftı. Koray... "Koray!"

"Efendim?" diye bağırdı duvarın ardından. Göz devirdim.

"Gel yardım et." Odaya girdi, kusmuklara kısa bir bakış atıp yüz buruşturduktan sonra basmamaya dikkat ederek bize ulaşıp Yiğit'i kucakladı, omzuna doğru baş aşağı attığında hızla kaşlarımı çatarak ona doğru atıldım. "Aptal! Çocuk kusuyor!" Yiğit hızla kasılıp Koray'ın kalçasına kusunca Koray irkildi, hızla onu yatağa indirdi.
Yiğit inleyerek karnını tuttu.

"İnanmıyorum ya!" diye homurdanarak pantolonunu çıkartıp yatağa attı, homurdanarak yere oturdu. Gözlerimle bacaklarını kısa bir an taciz edip kızararak bakışlarımı kaçırdım. Hafif tüylü bacakları neden bana böyle güzel gelmişti?

"Yardım et de şu çocuğu dışarı çıkaralım."

Geçmişim (Gay)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin