Gözlerin haykırışı

3.1K 131 5
                                    

Selim, oğlunu kucağından indirmek bile istemiyordu. Bir saattir onunla ilgileniyor, onun bir rüya olmadığına inanmaya çalışıyordu.

Gül, kahvaltı hazırlarken baba oğlu izliyordu bir yandan da. Selim'in oğlunu ilk dakikadan benimsemesi hoşuna gitmişti. Açıkçası Selim'in daha büyük tepki vereceğinden korkuyordu. Hatta kendisinden bir bebeği olduğu için bebeğe nefretle bakacağını falan düşünmüştü. Ama korktuğu gibi olmamıştı. Selim ilk andan beri oğlunu benimsemişti. Bundan sonra hayatları ne yönde ilerleyecekti bilmiyordu ama şu anda sadece bu anın tadını çıkarmak istiyordu.

"Kahvaltı hazır"

Diyerek, Selim'in kucağındaki oğlunu kendi kucağına aldı.

Selim kucağında oluşan boşluktan dolayı kendini huzursuz hissetmişti.

"Gerek yok. Sen ye yemeğini."

"Merak etme yemeğimde zehir yok. Sadece biraz daha konuşuruz yemek sırasında diye düşündüm. Ne yapacağını bana söylemedin de"

"Düşünüyorum. Bu işi çözmek o kadar kolay değil. Kaçıp gitmeye benzemez bunlar."

Gül, ima ile söylenen sözlere aldırmamaya çalışıyordu. Her ne derse desin bugün dayanabileceği kadar dayanacaktı bu adama.

"Tamam. Ben beklerim. Bir an önce bir yol. Ben beklesem bile Baran ile Berfin bekleyemez."

Diyerek kahvaltı masasına oturdu. Oğlunu da kendi mama, masasına oturtmuştu. Biberonunu ağzına vermiş oğlunu besliyordu.

Selim, bir süre onları izledi. Hala inanası gelemiyordu. Gül ile kendisinin bir bebeği vardı ve ikisi de tam karşısında duruyordu. Rüyasında görse inanmazdı böyle bir şeye. Gül haklıydı bu bebek onların barışıydı. Belki oğlunun sayesinde Gül kendisini de görürdü. Sandalyeyi çekip masaya oturdu. Hafifçe tebessüm etti. Gül, kendisiyle evlenmek istemişti. Belki sevdiği için değildi ama yine da Gül yine onun karısı olacaktı. Gül'ün kuma olmak isteyeceğini kırk yıl düşünse aklına gelmezdi. Hayatındaki ikinci kadın olacaktı ama Gül hiç bilmeyecekti ki o gönlünde hep birinci kadın olacaktı. Gül'ü zor bir hayat bekliyordu bunun farkındaydı. Ama bu defa zorlama yoktu Gül, kendi isteğiyle gelmişti kapısına. Bakışlarını onlardan çevirdi ve kahvaltı masasına çevirdi gözlerini. Onunla aynı masada kahvaltı yapacaktı. Üstelik oğulları da kendilerine eşlik ediyordu.

"Bir yol var aklımda!"

Gül, Selim'in sözünden sonra bakışlarını oğlundan çevirip Selim'e baktı. Merakla ne diyeceğine bakıyordu.

"Nasıl bir yol bu?"

"Bize bu konuda tek bir kişi yardım edebilir. Onun yanına gideceğiz."

"Kim yardım eder ki bize?"

"Mercan ağa!"

"Mercan ağa mı? O da kim?"

"Mercan Karahan. Karahan aşiretinin ağası. Karahan aşireti Urfa'ın en büyük aşiretidir. Üstelik Mercan Karahan'ın sözünün üstüne söz söylenmez buralarda. Başaranları da Hancıoğullarını da dizginleyebilecek tek kişi odur buralarda. İki aşirette Mercan ağanın kararına karşı gelemez. Zaten seninle olan evliliğimizin nedenide o dur. Barış teklifini o yapmıştı. İki aşirette karşı gelememiş yıllar sonra tekrar barış yapmaya kalkışmıştı."

Gül, kendini suçlu hissederek başını yere eğdi. Diyecek bir sözü yoktu. Her ne kadar kendisini kaçtığı için haklı görse de kaçışının bedelinin bu kadar ağır olacağını bilemezdi ki? Üstelik bu barış'ın iki aşiret için önemini ise daha yeni yeni anlıyordu.

BİR GÖNÜL 'E AŞK  GiRINCE(TAMAMLADI)Where stories live. Discover now