Kopya yöntemiyle Nikah

3.3K 155 0
                                    


Oyun bitmiş gelin ve damat ilk tanışma anını yaşadıktan sonra masalarına oturdular. Sıra nikah kıyılmasına geldi. Maho ağa yine silahını gizliden gizliye Gül'e gösteriyordu .

Önce Gül'e sordu nikah memuru. Gül önce dedesine daha sonra çevresindekilere en son olarak Selim'e baktı. Selim sanki orada değildi. Bakışları bulanık öylece duruyordu. Gül, Selim'in yüzüne bakarak " evet" dedi. Ama neden o kelimeyi söylemişti bilmiyordu. Onu korkutan dedesinin silahımıydı, evet onun etkisi vardı ama sebep o değildi. Kalbi niye böyle aptal aptal atıyordu ki şimdi. Elini istemsizce kalbine götürdü. O kalpte korku yoktu ama kalbinin verdiği tepkinin anlamı neydi peki?

Selim'in cevabından sonra herkes derin bir nefes almıştı. Onlara göre nikah kıyılmış barış gerçekleşmiş bulunuyordu. Ah o hali birde evlenenlere sorsalar idi. Düğününde komutanından,valisine kadar herkes vardı. kolay değildi yıllardır süren bir kan davası bitiyordu. Gül bir ara yolunu bulsam da şu komutana kaçırıldığımı anlatsam mı diye düşünmüştü ama imkansız olduğunu biliyordu. Dikkat çekmemesi imkansızdı. Üzerinde o gelinlikle herkesten farklı olduğu ap açık belliydi. Komutan da zaten tebrik için elini bile uzatmamıştı, direk Selim'in elini sıkmıştı. Ne olurdu yani Gül'ün elini de sıksaydı. O zaman adamı kendine doğru çeker ve İmdat sirenine basardı. Ama işler yine istediği gibi olmadı.

Saat iyice gece yarısı olmuştu. Zaten nikah kıyıldığına göre, düğünün de pek bir ehemmiyeti kalmamıştı. Herkes usul usul dağılmaya başlamıştı.Hatice kadın kızı Berfin'in yanına gitmişti. "Kızım, gel bana yardım et azcık, şu kızı hazırlamamız gerek" dedi. Masa da tek başına oturan Gül'ü işaret ederek.

Gül ise dağılan insanlara bakıyordu. Ne olacaktı şimdi. Herşey bitmiş miydi yani? Tek başına çaresiz, kimsesiz kala kalmıştı. Ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Evleniyordu be! Evleniyordu, ama yanında hiçbir sevdiği yoktu. Hatta kocası bile sevdiği adam değildi. Yapayalnız kimsesiz bir masanın başında kala kalmıştı. Kimsesizlik ne kadar da zordu öyle. Oysa o sadece yetimdi. Ailesinin diğer fertleri niye yoktu ki yanında. Dolan gözlerini, elindeki mendille kuruladı. Ağlayamazdı, her ne olursa olsun, ağlamayı yasaklıyordu kendine. Güçlü durması gerekiyordu, zayıflık ona göre değildi. "ama çok yalnızım" dedi kısık bir sesle.

Hanımağa ile Berfin uzaktan Gül'e bakıyorlardı."Anne, ben gelmesem olmaz mı?" dedi Berfin çaresizce. Arkadaşıyla yüzleşmeye hazır değildi.

"Berfin, beni delirtmeyesin, gece gece. Ne demek gelmesem? Yukarıda herkes bizi bekler, İmam nikahı kıyılacak, şu uğursuz kızla sen uğraş beni muhatap etme kızım" dedi sinirli bir şekilde.

Ne uğursuzu? Gül uğursuz falan değildi. Üstelik çok iyi bir insandı. Ama bunu annesine söyleyemezdi. Çaresiz bir şekilde annesiyle gelin'in olduğu yöne gittiler.

Gül karşısındakilere bakıyordu. Özellikle Berfin'e saldıracakmış gibi bakıyordu. Şu duvağı icat eden çok güzel bir buluş yapmıştı doğrusu. Yoksa zavallı gelinler nasıl gizlerlerdi insanlardan ruh hallerini. Özellikle bu gece Gül'e çok yardımcı olmuştu duvağı. Ayrıca niye duvağı hala yüzündeydi. Bildiği bütün düğünlerde nikahtan sonra gelin'in yüzü açılırdı. Yeni fark ediyordu yeni müstakbel kocası yüzündeki duvağı açmadan çekip gitmişti. Hoş sanki kendisi çok meraklıydıya ille de beyefendi duvağını açsın diye yalvaracaktı sanki.

Berfin bir şey demeden arkadaşının koluna girdi. Hanım ağa kararlı bir ses tonuyla "beni takip edin"demişti ve kendisi çoktan konağın merdivenlerine doğru yönelmişti.

Berfin annesinin uzaklaşmasını fırsat bilerek. "Gül, sakın beni yanlış anlama yalvarırım, benim hiç suçum yok"demişti.

Gül arkadaşını kolundan uzaklaştırmaya çalışarak acı acı güldü. "evet bunu görebiliyorum, o kadar masumsun ki, şu anda beni zorla bir yerlere götürüyorsun, söyle şimdi nasıl bir ceza bekliyor beni. En azından bu iyiliği yap bana"diyerek yüzünü arkadaşına döndü.

BİR GÖNÜL 'E AŞK  GiRINCE(TAMAMLADI)Where stories live. Discover now