7 - Hallucination

1.8K 140 125
                                    


Yorum yapın dememe gerek var mı?

Shawn'ın yüzünü yüzüme dokundurmasıyla uyanıp gözlerimi açarken eli belimden karnıma doğru yol almıştı. Yanağıma güzel bir öpücük bıraktıktan sonra belimdeki eli beni kendine biraz daha bastırdı. Dudaklarını yanağımdan çekmeden derin bir nefes alırken gözlerimi tekrar kapatıp uyumaya devam ettim.

Yanağımdaki tatlı baskı son bulduktan sonra başını boynuma gömen Shawn oraya da uzun bir öpücük bırakırken içimde tutmaya çalıştığım nefesimi kesik kesik odadaki havaya karıştırdım. Boynumdaki dudakları gerilirken gülümsediği belli oluyordu ama her sabah kahvaltıya yetişmek için kendini parçalayabilecek olan Shawn bu sabah olabildiğince yavaş hareket ediyordu. Şikayet etmek yerine sadece keyfini çıkarmaya çalışıyordum. Magcon turları boyunca bunu sıklıkla bulamazdım ve bu nimet değerinde bir şeydi.

Kıvrılan dudaklar boynumdaki baskısını azaltıp tenimdeki temasını kesmeden enseme geçerken elimin altındaki yorganı sıkmam gerekti. Shawn'ın bunu yapmayı kesmesini asla istemiyordum ve ben kıpırdarsam büyü bozulacakmış gibi hissediyordum.

Enseme konan öpücükten sonra dudakları tenimdeki teması kesti ve karnımdaki eli yavaşça belime doğru kayboldu. Gözlerimi açıp daha fazla devam etmeyeceğini anladığımda uyanmak için yatağın içinde gerindim ve oturur pozisyona gelip hala yanımda yatmakta olan Shawn'a uykulu gözlerle gülümsedim.

"Günaydın." deyip elimi yanağına uzattığımda bileğimi kavrayıp beni aniden üzerine çeken Shawn'ın üzerine düşerken neler döndüğünü anlamıyordum. Elleri belimi yeniden sıkıca kavrarken biraz doğrulup etrafıma bakındım. Ben bir şey diyemeden Shawn dudaklarıma küçük bir öpücük bırakıp "Günaydın." diye mırıldandı. Gülümseyip Mahogany'i soracağım anda Shawn tekrar dudaklarıma uzandı.

Magcon turlarını severdim. Özellikle Mahogany ile birlikte kaldığım oda amaç dışı kullanılmaya başladığında... Bir anda Mahogany ortalıktan kaybolur ve ben Shawn ile birlikte bu odada yalnız kalırdım. Bahsettiğim amaçsızlık ise odanın bir anda Shawn'ın amaçlarıyla dolmasıydı. Küçük öpücükler, sevilen dokunuşlar, bitmesini istemediğim okşamalar ve her ne kadar kendimi tutmaya çalışsam da kaçırdığım inlemeler...

"Kahvaltı?" diye sorduğumda dudaklarımdan çekilip biraz doğrulan Shawn bir yere bakışlarını sabitlediğinde meraklanıp bende o tarafa baktım. Genelde makyaj malzemelerimizi taşıması için odaya konulmuş tek masanın üzeri iki kişilik bir kahvaltıyla doluyken aklıma gelen soruyu hiç düşünmeden dile getirdim. "Mahogany'nin makyaj malzemeleri nerede? Bulamazsa neler olacağını biliyorsun değil mi?"

"Cameron ve Aaron istediler. Nash'e uyurken makyaj yapacaklarmış." derken kıkırdadığında gözlerimin önüne gelen görüntüyle bende kıkırdadım. "Nash deliye dönecek." dediğimde Shawn'ın yüzündeki gülümseme yavaşça kayboldu. Neler olduğunu sorarcasına suratına bakarken aniden gelip öptü. "Güzel dudaklarına yakışan tek isim benimki Alice." Tekrarlanan bir öpücük daha. "Benden başka kimseye ismiyle hitap etme." Ve bir tane daha. "Senin sesinle hiçbir erkeğin ismini duymak istemiyorum."

Sonrasında konuşmama izin vermeyen öpücükle kendimi yine Shawn'ın kollarında bulduğumda soru sormanın şu anki durumumuzda gereksiz bir ayrıntı veya vakit kaybı olduğunu düşündüm ve kollarımı boynuna sarıp ellerimi saçlarına daldırdım.

Muazzam baş ağrıma geçmişimden kalan küçük bir anım eşlik ederken güneş ensemi yakmaya yemin etmiş gibi yine bütün ışığını bana saçıyordu. Biraz geriye gidip sabah güneşinden kurtulmak istediğimde üzerimdeki yorganın aslında ne kadar saçma sapan bir şekilde üzerimde durmaya çalıştığını hissettim. Açıkta kalan bacağım güneşin dokunmadığı kısımda kalan yorgana dokunurken bu soğukluğu ne kadar çok sevdiğimi bir kez daha anladım.

Kanada'nın aslında soğuk bir ülke olduğunu düşünürsem bu güneşe tapmam gerekiyordu ama biz yaz mevsimindeydik ve bu gereksizdi.

Kendime yatakta yeni bir pozisyon bulmaya zorlarken güneş ışınlarına daha fazla maruz kaldığımı anlayıp bıkkınca ağıyan gözlerimi açtım ve etrafıma bakındım. Yatağımın tam karşışında duran iki kişilik kanepede oturan ve alt dudağını ısıran Shawn'ın gölgede kaldığını gördüğümde kendi kendime bu çocuğun ne kadar şanslı olduğunu düşünüp ofladım.

Gözlerimi tekrar kapatıp yüzümü yastığa tekrar bastırırken aniden durup az önce ne gördüğümü sorguladım.

Odamdaki tek kanepede Shawn mı vardı, yoksa dünden kalma beynim bana halüsinasyonlar mı gösteriyordu?

Gözlerim kapalı bir şekilde yatağımda doğrulup oturur bir pozisyon aldığımda ellerimi yüzüme kapattım. Gözlerimi ovuşturduktan sonra kanepeden tarafa baktığımda kimseyi göremedim. Elimi kalbimin üzerine getirip rahat bir nefes aldıktan sonra neredeyse kalçama kadar çıkıp bacaklarımı kapatma görevine devam etmesi gereken geceliğimi düzelip yatağımdan çıktım.

Ilk işim tabi ki de odamı yakmaya yemin etmiş güneş ışınlarının üzerine bir perde çekmek olmuştu. Sadece psikolojik olarak rahatladığımı hissettikten sonra odamdan çıkmak için arkama döndüğümde boy aynamın yanında dikilen Shawn'ı görmemle kısa bir çığlık attım.

Elim yatağımın başlığa giderken bende bir adım geriye çekilip duvara çarparak durabilmiştim. Shawn ise arkasındaki yasladığı duvardan sakince doğrulup boy aynamın karşısına geçti ve üzerindeki kıyafetleri düzelttikten sonra bana dönüp "O kadar korkunç gözükmüyorum." diyebildi.

Gözlerim şaşkınlıkla açılırken Shawn'ın suratından ukala bir sırıtış geçti. Sinirlenip ondan tarafa bir adım attım ve sinirle soluyup "Ne işin var senin burada?" diye söylendim sesimi kısmış bir şekilde. Ailemin bunu duymasını istemiyordum ki az önceki çığlığımdan sonra buraya çoktan gelmeleri gerekiyordu.

"Seni uyandırmaya gelmiştim ama sonra vazgeçtim." deyip kapıya doğru ilerledi. Omuz silkip kapıyı açarken sakince "Çok güzel uyuyordun." dedi. Bu biraz daha sinirlerimi bozarken "Nasıl girdin sen odama?" diye tekrar söylendim. "Ailemden biri görürse bunu açıklayamam!" diye eklediğimde bu kez kıkırdadı ve odadan çıktı.

Aceleci adımlarla onun arkasından giderken kanepenin üzerinden sabahlığımı alıp üzerime geçirdim ve Shawn'ın arkasından salona girdim. Etrafta aile üyelerimi arasam da kimseyi bulamayacağımı söyleyen kişi yine oydu. "Campbeller işe gitti. Madison ise bizi gördükten sonra aniden evden çıkmak istedi. Yani evde sen, ben ve Aaliyah var ama ona da kahvaltıyı hazırladıktan sonra gitmesini söyledim. Odandaki çığlığına veya buradaki konuşmalarımıza bile çıkmıyorsa o da gitmiş demektir."

Günlerdir konuşmasına izin vermediğim çocuk sanki hiç susmamak için bugünü özellikle planlamış gibiydi ve ben şu an o ve planlarıyla birlikte evimde yalnız başımaydım. Shawn'ın duygudan yoksun gözleri beni baştan boya incelerken üzerimdeki sabahlığa daha sıkı sarınıp uyumak için bu geceliği seçtiğim için kendime içimden küfürler saydırmayı da unutmadım.

Derin bir nefes alıp gözlerini gözlerime getirdikten sonra "Şimdi muhtemelen aklından neden burada olduğum falan geçiyordur." Geçmiyor.

"Geçmiyorsa bile geçecektir. O yüzden o konuya da açıklık getireceğim. Sadece şunu merak ediyorum. 4 yıl önce ayrılmamıza rağmen neden benden kaçıyorsun?"

Bir de yüzsüzce karşıma geçip bunu sorabiliyor muydu? Sanki ondan neden kaçtığımı bilmiyordu...

Baştan aşağı sinirden titremeden önce sabahlığımı sıkmaya başlamış olan yumruklarımı çözüp kapıyı işaret ettim ve sakin kalmaya çalışarak "Hemen evimden çık." dedim.

"Alice..."

"Defol!" diye gürlediğimde şaşkınlıktan küçük bir o şeklini almış kırmızı dudaklarını kapattı. Yanakları kızarırken dudaklarını birbirine bastırdı ve başını olumlu anlamda sallayıp tek kelime etmeden evimden çıkıp gitti.

Manipulate My Decisions // Shawn MendesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin