Yıldızları Süpürürsün Farkında Olmadan

1K 81 21
                                    

Rökkurró - Fjall

Dipsiz dipsiz uçurumlarımız arasında solan hikayemizin anısına.

-Baekhyun

.

Nasıl başlamalıyım yahut başlasam sonuna erebilir miyim, bilmiyorum. Sesim yeter mi, duyabilir mi birileri beni, emin değilim. Bazı şeyler ağır geldi sadece ve ben artık çok çok yoruldum. Bir kırıklık, kırgınlık, gücenmişlik, alınmışlık var sanki üzerimde, omuzlarımdan bir türlü atamıyorum. Gitmeden evvel de birkaç zincirin ucunu kırmak için burada, bir süredir vaktimin tamamını birkaç mumla erittiğim o çiçekli, sarı kanepede, gecenin ışıklarını izlerken bu işe soyundum.

Dediğim gibi, bir ağırlık var üzerimde. Ayaklarım beni taşıyamıyor artık. Ruhum sırtımdan sızlıyor sürekli, sırtımdaki birkaç izde atıyor kalbim. Sonra o izler hatırlatıyor bazı şeyleri, hatırlayacak yok başka başka birileri. İşte sanırım bunun yükü en fazla. Bu yüzden ben, sanırım bu yüzden anlatacağım.

Anlatmak, yazarak anlatmak, en kolayı. Yazarken daha bir konuşkan olurum hem ben. Ama ellerim kalem tutamayacak kadar fazlaca titriyor. Bu yüzden birkaç kaset ve eski bir ses kayıt cihazı işimi görecek.

Ses kaydetmekse buradaki yalnızlığımın tek yoldaşı olan ve her daim cızırdayan radyodan edindiğim bir fikir.

Şu kayıt cihazını almak için dışarı çıkmam gerekti ve bu yordu hasta kalbimi. Ama yolda gelirken bir kasımpatı buldum. Benim kapımın önündekiler açmıyor. Bu yüzden koparıp eve getirdim çiçeği. Şimdi karşımda duruyor, bana birini, birinin ellerini, kaybettiğim bazı şeyleri hatırlatıyor. Şikayetim yok ama. Hepsini anlatacağım zaten, hatırlamaktan yana yok şikayetim. Hatta dudaklarıma bir tebessüm oturdu. Eminim gamzem de belli oluyordur. Hayal meyal hatırladığım annem söylerdi bir gamzem olduğunu. Bir o görebildi gamzemi bir de yüreğimde sızı olan sevdiğim. İkisi de gittikten sonra bir daha göremediğim gamzem hayal meyal oldu ya zaten, avcuma erimiş mumların dibindeki kibritlerle aradığım mutluluğum gibi yitti gitti.

Sanırım farkında olmadan başlayıverdim hayatımdan bir şeyler anlatmaya. Anlatacağım. İlk annemden başlamam iyi oldu ama. Bir ondan bahsedeceğim en çok, ruhuma iliştirdiğim birkaç kişiden daha ve en çok ciğerlerimin arasında hissettiğim, içime işlediğim, titreyen ellerim, tenimdeki her izim olan sevdiğimden bahsedeceğim.

Ama en başından başlamak gerek. Uçurumların ucunda yazılmış hikayemin kapağının ilk açıldığı andan başlamak gerek.

Soğuk bir kış sabahı, gün daha ayamadan doğmuşum ben. Hayal meyal annem öyle anlatırdı. "Az daha bekleyemedin," derdi. "Kargalar kahvaltılarını yapmamıştı."

Kapalıymış tüm yollar. Babam yok zaten. Komşular yetişmişler yardımına. Adıma da beni doğurtan komşuyla beraber karar vermişler hatta. Hava da çok soğukmuş. Hayal meyal annem öyle derdi. Bizim oralar hep soğukmuş.

Bir de savaş vardı bizim oralarda. Savaşları bile üşütürdü, kemiklerimden hatırlarım.

Evimizde hep insanlar olurdu. Kolları, bacakları yaralı, acıdan inleyen insanlarla dolardı evimiz. Sayısız can solmuştu her zaman oturmaya çekindiğim, şimdilerdeyse vaktimi çokça geçirdiğim o çiçekli, sarı kanepenin üstünde. Annemse son anında acılarını dindirebildiği her kişi için şükrederdi tanrısına. "Onlara borçluyuz, kuzum," derdi hayal meyal annem. "Onlar feda etmeseler kendilerini halimiz ne olurdu?"

Svanur •Chanbaek•Where stories live. Discover now