Kısılmış gözleri aralanıyor ve koltuğuna yaslanıp başını sallıyor. "İyi bir seçim yaptın. Sana güveniyorum."

"Peki, nerede bu çocuk?"

"İşte işin en zor kısmı da bu." diyor başını cam duvara çevirerek. "Öldürmesi kolay ama bulması zor." derince soluklanıp bana dönüyor. "Annesi, onun hakkındaki planlarımı öğrendiğinde çocuğu kaçırdı. Henüz yeni doğmuştu ve cinsiyetini bile hatırlamıyorum. Onu her yerde aradım ama bir türlü bulamadım. O çocuğun hayatta olduğu her an başıma kötü şeyler gelmeye devam etti. Sonunda bir kâhine başvurup benim için koruyucu bir büyü yapmasını istedim. Bu sayede işlerim biraz yoluna girdi, etraftaki iğrençlikleri fark edip bu örgütü kurdum. Fakat kahin bana bu büyünün en fazla birkaç yıl dayanabileceğini söyledi. Bu yüzden büyü tamamen bozulmadan önce çocuk ölmeli."

The Dark şu ana dek tanıdığım en mantıklı düşünen insanken az önce sarf ettiği sözlerle tüm düşüncelerimi yerle bir etmiş oluyor. Sanki söylediği şeyler çok mantıklıymış gibi konuşmuştu fakat... Büyü mü? Kâhin mi? Bunlar saçmadan da saçma!

"Annesinin adı Sally Clark. İngiliz." diyor ve masasının çekmecesinden eskimiş bir fotoğraf çıkarıp önüme atıyor. Fotoğrafta kısa dalgalı saçlı, gülümseyen ve yabancı uyruklu olduğu belli olan güzel bir kadın var.

"Hakkında tek bildiğim şey bu. Normal görevlerini yaparken, diğer yandan da araştırmanı yap. Öğrendiklerini bana rapor et."

Başımı sallayıp fotoğrafı alıyor ve yerimden kalkıyorum. The Dark'a başımla selam verdikten sonra büyük ofisten çıkıyorum.

Demek Aeda haklıymış. Gerçekten de kendi çocuğunu öldürtmek istiyormuş. Üstelik saçma sapan batıl inançları yüzünden... Onun böyle biri olduğunu kim bilebilirdi ki? Gözümde örnek alınacak bir idol seviyesindeyken şimdi hızla alçalarak yere yapışmıştı. Örnek alabileceğim biri değildi artık. Bunca zaman boyunca inandığı şeyler saçmalıktı, muhtemelen zamanında bu kâhin ve fal işleri yüzünden iflas etmişti.

Bir Killer olabilirim ama benim kitabımda hiçbir suçu olmayan masum bir insanı öldürmek yazmaz. Ben sadece ölmeyi hak edenleri öldürürüm. Bu kişi her kimse onu bulup, babasından korumam gerek.

Ekip salonuna girdiğimde tüm başlar bana çevriliyor. Stain ayaklanıp yanıma geliyor. "N'oldu? Ne dedi sana?"

Bir süre durup düşünüyorum. Bunu onlara anlatabilir miyim? Onlar The Dark'a güvenen insanlar. Belki de benden daha çok. Bu dediklerimi ve asıl amacımı anlatırsam içlerinden biri bunu ona söyleyebilir.

En çok güvendiğim Jin hyung bile.

Eğer anlatabileceksem bile bana kesinlikle inanacağına emin olduğum birine anlatabilirim. Bu örgüte ait olmayan birine, ve en baştan beri The Dark'tan şüphe eden birine.

Aeda.

"Size dahi anlatamayacağım özel bir görev verdi." diyerek ikili koltuğun başına oturuyorum. Diğerleri masanın etrafında toplanmışlar. The Dark bazen kişiye özel gizli görevler verdiğinden bu dediğime şaşırmıyorlar.

"Peki şu çocuk öldürme olayı ne? Bir şey öğrenebildin mi?" diyor Nemesis merakla.

Başımı sağa sola sallıyorum. "Hayır."

"Aeda gidip kulaklarını yıkat, fazla paslanmışlar. Öyle ki artık olmayan şeyler duyuyorsun." diyor Hope alayla.

Aeda sinirle oturduğu sandalyeyi geri ittiriyor. "Umrumda değil, tamam mı?! Kimseyi bir şeye inandırmak zorunda değilim. Gerçek olduğu zaman kendiniz görürsünüz!" diyor ve hışımla salondan çıkıyor.

• Bᴀᴅ Bᴜɴɴʏ Π Jᴇᴏɴ Jᴜɴɢᴋᴏᴏᴋ •  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin