27.Bölüm-Birleşen Kalpler

5K 398 38
                                    

Ranya şaşkın bakışlarla Furkan’ı süzdü. Halen sorusuna bir cevap alamadığı için merak içindeydi. Furkan resmi kitabın arasına koyarak rafa kaldırdı. Sandalyesine oturarak önündeki dosyalara baktı. Ranya’nın yüzüne bakacak yüzü yoktu. Ranya ise Furkan’ın umursamaz tavırları ile sinirleri bozulmuştu.

“Senin sır dediğin, benim küçüklük resmim ve...”

Kapının tıklatılması ile Ranya’nın lafı yarıda kalmıştı. Furkan gel dedikten sonra içeriye Gönül hanımın kızı Gamze girdi. Tatlı, hoş sempatik bir kızdı.

“Furkan bey, Necati bey geldi. Sizinle görüşmek istiyormuş. Ranya hanım müsait olmadığı için salonda bekliyor.”

Ranya, yabancı bir erkeğin geldiğini duyması ile panik yapmaya başladı. Nereye gideceğini bilemeden sağa sola doğru koştu. Ranya’nın halini gören Furkan tebessüm ederek karısının yanına gelip, ellerini tuttu. Ela gözlerine büyük bir tutku ile baktı.

“Sakin ol, sen balkona çık. Oradan salona geçersin. Bahçede kimse seni görmez.”

Ranya, ellerini çekerek bakışlarını kaçırmaya çalıştı. “Tamam” diyerek kendisini balkona attı. Kenarda durarak etrafı kolaçan etti. Furkan ve Necati’nin sesini duyması ile onlara kulak verdi.

“Hoşgeldin Necati buyur otur.”

“Hoş buldum Furkan, fazla kalamayacağım. Sana söylemem gerekenler var. Telefonla demek istemedim.”

Ranya, gitmek yerine onları dinlemeyi tercih etti. Necati’nin diyeceklerini merak etmişti. Onları göremese de seslerini net bir şekilde duyuyordu.

“Ne oldu Necati, yoksa Haldun KAYA dan haber mi var.”

Ranya, duyduğu isimle yerinde kalakaldı. Yüreği öyle hızlı atmaya başlamıştı ki, sanki Furkan duyacak gibiydi. Genç kız derin bir nefes alarak elini kalbinin üzerine koydu. Panik atak geçirmesi an meselesi idi.

“Evet, ihaleden çekilmemiz için düğmeye basmış. Furkan bir şeyler yapmamız lazım, yoksa bu adam sana ve ailene bir şeyler yapacak diye korkuyorum.”

Ranya, Necati’nin dedikleri ile iyice şaşırmıştı. Furkan’ın son zamanlarda neden eve gelmediğini şimdi iyice anlamıştı. Furkan’ın çektiği sıkıntıları düşününce içten içe üzüldü genç kız.

“Evin etrafında korumalar var. Olası her tehlikeye karşı tetikteler. Evden birisi çıktığında özel koruma sayesinde korunarak gidip geliyor. Bana gelince bir şey yapamaz. Sen rahat ol.”

Ranya, neler döndüğünü merak etmişti. Bu halde içeriye de giremezdi. En kısa zamanda Furkan’la konuşması gerekti. Adımlarını zorlayarak bahçeden salona girdi. Rabia hanım gelininin solgun yüzünü görünce telaşla ayağa kalktı.

“Kızım iyi misin. Neyin var.”

“Furkan ile kavga etti herhalde teyze, üstüne gitme bence.”

Ranya, Müge’yi umursamayacak kadar şoktaydı. Rabia hanımda yeğenini duymamazlığa gelerek gelinini koltuğa oturttu.

“İyiyim anne, başım döndü. Tansiyonum düştü herhalde.”

“Yoksa, kızım hamile olabilir misin?”

Ranya, şaşırmış bir halde Rabia hanımın gözlerine baktı. Melike hanımın mutluluğu gözlerinden belli oluyordu. Müge ve annesi Semiha hanım ise öfkeden patlamak üzereydi.

“Söylesene kızım, hamile misin? Hemen doktora gidelim.”

Ranya, afallayarak Rabia hanıma baktı. Tam ağzını açacağı esnada duyduğu ses ile yerine iyice sindi.

“Hamile mi, kim?”

Rabia hanım sevinçle doğrularak sese doğru baktı. Furkan annesinin çekilmesi ile koltukta hasta halde oturan Ranya’ya baktı. Bir şey oldu zannederek telaşlandı.

“Oğlum, Ranya’nın başı dönmüş. Hamile olabilir belki, hemen hastaneye gitmeniz lazım.”

Furkan, afallayarak annesine baktı. Bir baş dönmesinden ne manalar çıkarmıştı.

“Hayır anne, Ranya hamile değil.”

“Nasıl yani, bu kadar nasıl eminsin.” Dedi Müge sevinçle.

Furkan, kırmış olduğu pot yüzünden yüzü düştü. Kendisine hakim olamamanın ceremesini çok çekiyordu. Derin bir nefes alarak Ranya’nın yanına gelerek tebessüm ederek elini tuttu.

“Şimdilik istemiyoruz. Biraz aşkımızı yaşayalım, sonra nasip olursa çocuklarımız olur. Değil mi hayatım.”

Ranya, gözlerine gülerek bakan adama baktı. Midesi kasılıyor, işte şuan başı dönüyordu. Gözlerini kapatıp açtı.

“E-evet” diyebildi zorla. Furkan tüm dengesini alt üst ediyordu.

O sırada içeriye gelen Gamze elindeki kahveleri sunmaya başladı. Furkan ayağa kalkarak fincanını alıp camın önüne geçti. Bu durumu fırsat bilen Ranya ise fincanını alarak hemen Furkan’ın yanına gitti. Yanına gelen Ranya ile, Furkan şaşırmıştı. Resim hakkında soracağını düşünerek kafasından bahane bulmaya başladı. Aslında kendisi de merak ediyordu, küçüklük resmim ile ne demek istediğini, bunu şimdi burada soramazdı.

“Seninle önemli bir konu hakkında konuşmak istiyorum.”

Ranya, sessiz bir şekilde söyledikten sonra bakışlarını bahçede gezdirdi. Nasıl söyleyeceğine karar veremedi. En iyisi fazla düşünmeden pat diye sormaktı.

“Siz, yani sen ve Necati’yi duydum. O adam Haldun seni tehdit ediyormuş. Doğru mu?”

Genç kız usul usul gözlerini kocasına kaydırdı. Furkan bakışlarını uzaklara gömmüş sanki oradan çıkmak istemiyordu. Ranya’nın gözleri Furkan’ın boğazına kaydığında onun yutkunduğunu gördü. Onu zor duruma koyduğunu şimdi anlamıştı. Genç kız bakışlarını tekrar bahçeye çevirdi.

Köşe de bahçe duvarların üzerinde ağaçların sık olduğu yerde bir kafa gördü. Kalbi ağzına gelmiş gibi çok hızlı atmıştı. Görüntüden iyice emin olmak için gözlerini kısarak baktı. Evet! Orada bir adam gördüğüne şimdi daha da emindi. Korumalar dan birisidir diyerek kendisini teselli etmek istedi. Bu seferde korumaların yüzünün kapalı olmadığını hatırladı. Genç kız korkmaya ve vücudu titremeye başlamıştı. Furkan’a demek için ağzını açtığında ise nefes almadığını fark etti. Büyük ihtimal panik atak geçiriyordu. Genç kız bacakları üzerinde durmaya dayanamadan çoktan yere düştü.

Furkan yanı başında hissettiği fincan sesi ve annesinin feryadı ile hızla başını yana çevirdi. Ranya yere düşmüş bayılmıştı. Furkan endişelenerek hızla yanına gitti. Eliyle yüzüne hafifçe vurarak uyanmasını sağladı. Ama ne yaparsa yapsın başarılı olamıyordu.

“Oğlum sen beni dinlemiyorsun ama bir hastaneye gidelim. Ranya senin yanından geldiğinden beri kötüydü.”

Furkan annesinin dedikleri ile biraz önce olanları hızlıca beyninde analiz etti. Büyük ihtimal Ranya korkmuş ve bayılmış olmalıydı. Bilal bu konuda onu uyarmış, Ranya’nın bu konularda hassas olduğunu ve hatta panik atak geçirebileceğini söylemişti. Nasıl düşüncesiz davrandığına ise şimdi içten içe kendisine kızıyordu. En azından karısını rahatlatacak sözler söylemeliydi. Annesinin halen söylediklerini kulak ardı ederek Ranya’yı kucağına aldı. Annesine dönerek hızla konuştu.

“Anne, hastaneye gitmeye gerek yok. Sen doktoru çağır yeter.” Diyerek Ranya’yı yatak odasına götürdü.

Genç kızı yumuşak bir şekilde yatağa yatırdı. Ayakkabılarını çıkararak pikeyi üzerine örttü. Yanına oturarak küçük narin eli, elleri arasına alarak ovalamaya başladı. Bir yandan da kendisine kızıyordu. Evdeki herkes başına toplanmış, Ranya için endişelerini dile getiriyordu.

“S-su”

Furkan, duyduğu ses ile yerinden fırladı. Komidin üzerinde duran sürahiden bardağa su doldurarak Ranya’nın ağzına tuttu. Suyu içirdikten sonra karısının başını yastığa tekrar koydu. Ranya’nın nefes almakta zorladığını görünce annesigili nazikçe dışarı çıkardı. Herkesin çıktığını gören Ranya, Furkan’ın yardımı ile yataktan kalkarak oturdu. Furkan ile aralarındaki mesafe çok yakındı. Lakin ikisi de şuan onun farkında değildi.

Ranya kesik kesik ağlayarak konuşmaya başladı. Halen nefes almakta zorlanıyordu. Elleri ise havada mütemadiyen sallıyordu. Furkan, Ranya’nın ellerini tutup kucağında sabitledi. Ayağa kalkarak Ranya’nın yattığı yerdeki komidinin çekmecesini açarak ilaçları eline aldı. Tekrar bardağa su doldurup Ranya’nın yanına oturdu. İlaçları tek tek Ranya’nın ağzına koyarak her defasında suyu içirdi. Elindekileri komidin üzerine koyarak Ranya’ya döndü.

“Doktor gelene kadar biraz dinlen. Kendini yorma.” Diyerek Ranya’yı kollarından tutarak yatırmak istedi.

Ranya, itiraz ederek genç adamın oturmasını sağladı. Kahverengi gözlerin derinliğinde kaybolmak istercesine baktı. Nefes alış verişleri şimdi biraz daha düzene girmişti.

“B-ben bahçe duvarlarının üzerinde, o ağaçların sık olduğu yerde yüzü kapalı bir adam gördüm. Evi gözetliyordu.”

Furkan, daha da çok ciddileşerek sırtını dikleştirdi. Emin olmak istercesine tekrar sordu. Belki de her şey Ranya’nın zihninin bir oyunuydu.

“İyice gördüğüne emin misin?”

Genç kız tekrar o anları hatırlayarak zorla başını salladı. Korkuyor ve sığınacak liman arıyordu. Furkan karısının tekrar korktuğunu görünce, kolları arasına alarak göğsüne bastırdı. Karısının saçlarından gelen şampuan kokusu ise genzini yakmıştı. Furkan bu kokuda kaybolmak adına karısını iyice sarıp sarmaladı. Belki de bu anın tadını çıkarmak istemişti.

“Şşşş, tamam geçti her şey, ben tüm önlemleri aldım. Korkmanı gerektirecek bir durum yok. Sen biraz dinlen.” Diyerek karısını yatağa yatırdı. Ranya aldığı ilaçlar yüzünden sakinleşmiş, uyumaya başlamıştı. Uyku ve uyanıklık arasında bocalarken gitmeye yeltenen Furkan’ın elini hızlıca tuttu. Şuan tüm yaptıkları ve dedikleri tamamen istem dışı hareketlerdi.

“Gitme, beni bırakma. Ben.. Ben çok korkuyorum. Ama sen olunca kendimi güvende hissediyorum. Yanımda kal.”

Furkan, elini tutan elin düşmesi ile bakışlarını oraya yöneltti. Karısının elini pike içine koyarak üzerini örttü. Karısının söyledikleri hoşuna gitmişti tebessüm etmişti. Telefonunu çıkararak yatak odasının balkonuna çıktı. Doktora mesaj atarak gelmesine gerek kalmadığını söyledi.  Daha sonra ise etrafı kolaçan etmeye başladı. Ranya’nın dediği yere baktığında ise kimseyi göremedi. En iyisi kameralara bakmaktı. Bahçe de dolanan korumaların üstlerini arayarak konağın etrafında adam olduğunu ve dikkatli olmalarını söyledi. Evdeki kameralara ise bakmalarını ve birisi geldi mi söylemelerini istedi. Telefonu kapattıktan sonra karısının yanına giderek, yatağın boş tarafına oturarak Ranya’yı izledi.

**

Rehnüma yatmaktan çok sıkılmıştı. Doktordan geldiği günden beri hep yatıyor, kimse yataktan kalkmasına izin vermiyordu. Sadece namaz vakitleri için yataktan kalkıyordu. Üzerindeki pikeyi sıyırarak yataktan usulca çıktı. Üstünü başını düzelterek odadan çıkarak, yavaşça merdivenlerden indi. Salona girdiğinde Tayfun’dan başka kimse yoktu. Bahçeye çıkmak için salonun bahçe kapısına yöneldiğinde Tayfun’un seslenmesi ile durdu.

“Rehnüma biraz konuşabilir miyiz?”

Rehnüma, genç adamın yüzünü inceledi. Kısa sakalları uzamış ve yüzü zayıflamıştı. Sanki hasta gibi solgun gözüküyordu. Rehnüma, Tayfun’un haline üzülerek tamam dedikten sonra koltuğa oturdu. Kısmen ne diyeceğini tahmin ediyordu.

“Ben Amerika'ya dönüyorum. Madem Alçin bir başkasını seviyor, bende buna saygı duyarım. Bizimkiler bahçe de ama anneannem izin vermiyor. O yüzden ben gidince, herkese uygun dille anlatır mısın?”

Rehnüma, duydukları ile afallamış ne diyeceğini bilemeden bakıyordu. Tayfun’un ayağa kalkması ile kendisine geldi. Ayağa kalkarak önüne geçti.

“Neden gidiyorsun, hemen pes mi ediyorsun. Tayfun gitme, aileni düşün.” Diyerek durdurmaya çalıştı. Ama bir türlü duracağı yoktu Tayfun’un.

Genç kadın kapıdan çıkıp giden Tayfun’un arkasından çaresizce baktı. Bir yolunu bularak Tayfun’u durdurmalıydı. Hemen bahçeye çıkarak Saadet hanımın yanına gitti. Rehnüma’yı ayakta ve telaşlı gören Saadet hanım ve Duru bebeğe bir şey oldu zannederek ayağa kalktılar.

“Babaanne hemen gitmeliyiz.”

“Neden ne oldu kızım, yoksa bebeğe bir şey mi oldu.” Dedi yaşlı kadın korku ile.

Rehnüma, yanına giderek tansiyon hastası olan kadının ellerini tuttu.

“Hayır bende bebekte iyiyiz.” Deyince Saadet hanım ve Duru rahat bir nefes aldılar. Rehnüma aldırış etmeden devam etti.

“Babaanne Tayfun Amerika'ya gidiyor. Onu durdurmalıyız.”

“Ne! Neden gidiyor. Bana söz vermişti.” Dedi yaşlı kadın üzüntü ile. Kızından kalan son emaneti yanında istiyordu.

“Alçin yüzünden babaanne, buralarda kalmak istemiyor. Çok uğraştı ama Alçin hep tersledi. Oda vazgeçti.”

“Beni hemen Alçin'in kursuna götür. Tayfun’u ancak o kız durdurur.” Diyerek içeriye geçti.

“Ama başkasını istiyor.” Dese de genç kadını duymamıştı. Duru gelininin yanına gelerek koluna girdi. Üzülmesini ve telaş etmesini istemiyordu.

“Sen gitme, bana adresi ver. Ben giderim. Senin yatman lazım.”

Rehnüma, kayınvalidesinin sözleri üzere ona dönerek tebessüm etti. Elinden tutarak gözlerine minnetle baktı.

“Ben iyiyim anne, sen burada kal. Ayşe Nefise okuldan gelince sen ilgilenirsin. Dayısının gittiğini öğrenirse çok üzülür.”

“Tamam kızım, sen merak etme. Kendine dikkat et.” Diyerek gelinini uğurladı.

Rehnüma, Saadet hanım ile birlikte ilk önce kursa giderek Alçin’i sormuşlardı. Genç kızın aynı mahallede sohbet verdiğini duyunca hemen oraya gitmişlerdi. Sohbet yerine gittiklerinde Alçin’in sohbeti ise yeni bitmişti. Saadet hanım fazla beklemeden hızla Alçin’in yanına oturdu. Yaşlı kadını gören Alçin başta şaşırsa da, Rehnüma’yı görmesi ile durumu merak etmişti. Rehnüma'da yanına gelip oturunca yaşlı kadın söze girmek için atıldı. O esnada bir kızın Alçin’in yanına gelmesi ile konuşma yarıda kalmıştı.

“Hocam ben hafta sonu nişanlanıyorum. Sizi de nişanıma beklerim.”

Rehnüma, Alçin ve yanına gelen kızı sabırsızlıkla izlemeye koyuldu. Kız konuşmaya devam etti. Alçin ise memnuniyetle kızı izliyordu.

“Bir aksilik çıkmazsa gelirim inşallah, kiminle nişanlanıyorsun.”

“Hocam, Faruk hoca ile nişanım olacak. Lütfen sizi de bekliyorum. Ben sizi daha fazla tutmayayım. Misafirleriniz var herhalde.” Diyerek ayağa kalkıp uzaklaştı. Alçin ise şok olmuş bir şekilde gözlerini yere kilitlemişti. Rehnüma, durumu bildiği için Alçin adına üzülmüştü. Faruk hoca ile evlenmeyi çok istiyordu. Saadet hanımın sözleri ile kendisine geldi.

“Kızım ben buraya torunum için geldim. Seni çok sevdi ve senin için tekrar Amerika’ya gidiyor. Biliyorum başkasını seviyorsun ama en azından onu durdursan, o bana ölen kızımdan kalan son emanet. Lütfen onu durdur, seni dinler. Bu yaşlı kadın da sana ölene kadar dua eder.”

Alçin, biraz önce almış olduğu haberin şokunu atlatamamıştı. Faruk hoca ile evlenmeyi çok istemişti. Şimdi bir başka adam kendisi için ülkesini ve ailesini terk ediyordu. Ellerini tutan gözü yaşlı kadına baktı. Saadet hanım geçmişte çok hata yapmış olsa da şimdi çok değişmişti. Ailesini kaybetmek istemiyordu.

Alçin bir karar vermeliydi. Sevmek mi? Yoksa sevilmek mi? Diye geçirdi içinden. Ne olursa olsun bir kalbi kırmamalıydı. Tayfun’u çok kırmış ve üzmüştü. Bu sevgiyi kalbine Allah koymuştu. Genç kız ise sanki bunu istemiyor gibi terslemişti. Acı içinde tebessüm ederek yaşlı kadının ellerini tutup zorla konuştu.

“Tamam teyzeciğim sizin için konuşacağım.”

Saadet hanım gözlerini silerek çantasından telefonu çıkardı. Tayfun’u aradıktan sonra gülerek telefonu Alçin’e uzattı.

“Buyur kızım”

Alçin heyecanına hakim olmaya çalışarak telefonu eline aldı. En azından bir insanı Allah içim kazanabilir ve onu Allah yoluna çevirebilirdi. Telefon uzun çalmadan sonra açıldı.

“Efendim anneanne, sakın bana geri dön deme. Artık çok geç, uçağa bindim.”

“Geç mi? Uçağa bindin mi?” dedi genç kız. Nedense Tayfun’un kendisini umursamadan gitmesi zoruna gitmişti. Sanki bir tarafını yitirmiş gibiydi. Sanki artık nefes alamaz olmuştu. Gözlerinden bir yaş yanaklarından süzülüp, dudağının kenarında kayboldu. Alçin elini gözyaşının üzerine koyarak anlam vermeye çalıştı.

“Sen, sensin! Ama nasıl! Anneannem nerde, benimle neden konuşuyorsun.” Dedi genç adam, bir türlü şaşkınlığını üzerinden atamamıştı.

“Ben” dedi genç kız, ne diyeceğini tam karar verememişti. “Ben, halen teklifin geçerli ise ben kabul ediyorum. Lütfen geri dön Tayfun, aileni da beni de üzme.”

Genç kız nefes nefese kalmıştı. Tayfun’un nefes alış verişlerini ise duyabiliyordu. Aklına gelenle kaşları çatıldı genç kızın, hırsla çıkıştı.

“Sen çocuk mu kandırıyorsun. Neden bunu yapıyorsun. Anneannen bilmiyor anlamıyor diye saf mı zannettin. Uçağa bindim de ne demek, uçakta telefon çekmez ki, sen kimi kandırmaya çalışıyorsun. Hemen evine geri dön.” Dedi göz yaşları içinde. Halen neden ağladığını anlayamamıştı.

Anlayamayan bir tek Alçin değildi, Tayfun bile durumu anlamamıştı. Telefon şakası olduğunu zannederek ahizeyi kulağından uzaklaştırarak ekrana baktı. Anneannesinin ismini görmesi ile derin nefes aldı.

“Özür dilerim, ben anneannem üstelemesin dedim. O yüzden öyle söyledim. Teklifime gelince hep geçerliydi, bende hemen geliyorum.” Dedi sevinçle. Alçin tebessüm ederek telefonu kapatarak Saadet hanıma uzattı. Saadet hanım merakla Alçin'e baktı. Konuşmalardan ne olduğunu anlayamamıştı.

“Tayfun ne dedi kızım, gitmeyecek değil mi?”

Alçin tebessüm ederek arkadaşına baktı. Oda durumu anlamış tebessüm ediyordu. Saadet hanımın elini tutarak konuştu.

“Gitmiyor, evine dönüyor. Bizde evleniyoruz anneanne” dedi.

Yaşlı kadın gelişen olaylara çok sevinmişti. Sevincinden ağlayarak Alçin'e sarılarak alnından öptü. Boynunda ki zinciri çıkartıp avuçları içine koydu. Kolyede takılı olan zümrüt taşlı, ince işlemesi olan yüzüğü çıkartıp, Alçin’in ince uzun parmaklarına taktı.

“Ablanla konuşup, en yakın zamanda seni istemeye gelelim. Hayırlı işlerde acele etmek lazım, sonra hemen düğününü yapmak lazım.” Dedi yaşlı kadın. Alçin utanarak başını eğdi. Saadet hanımın elini öperek sarıldı. İnşallah mutlu olacak ve mutlu edecekti. Allah için bir insan kazanacak ve hayra vesile olacaktı...

**

Aradan bir kaç gün geçmişti. Ranya ise kendisini bu dönem zarfında toplamış, eski sıhhatine kavuşmuştu. Furkan ise iyi olması için elinden geleni yapmaya çalışıyordu. Ranya ise Furkan’ın her yardımı ve hareketinde etkileniyordu. Yanından bir an ayrılsa onu özlüyordu.

Bugün ziyaretine Rehnüma gelecekti. Evde de kimse olmadığı için rahat edebileceklerdi. Mutfakta bir kaç ikramlık şeyler hazırladıktan sonra üzerini giyindi. Aşağıya indiğinde Rehnüma'da yeni gelmişti. Ranya kardeşine sarılarak hasret giderdi.

“Nasılsın Rehnüma, bebiş nasıl” dedi karnını severek. Rehnüma kıkırdayarak cevap verdi.

“İkimiz de iyiyiz teyzesi” dedi gülerek.

“Yerim ben onu, hadi gel bahçeye çıkalım.” Dedi Ranya, Rehnüma’nın koluna girip yönlendirirken.

İki kardeş bahçeye geçip oturmuş, sohbete başlamışlardı. Gönül hanım ve kızı Gamze ise masaya ikramlıkları getiriyorlardı. Evlilikten, hamilelikten konuşmuşlar, geçen vakitlere doyamamışlardı. Yıllar sonra bir araya gelmenin acısını çıkarıyorlardı. İki kardeş konuya o kadar dalmışlardı ki, yanlarına gelen eşlerini fark etmemişlerdi.

“Hayatım, doyamadın mı kardeşine” dedi Atilla karısının omzuna elini koyarken.

Rehnüma, yanında kocasını görmesi ile şok olmuştu. Gelmesini beklememişti, şaşkınlıkla ayağa kalktı.

“Atilla geleceğini bilmiyordum. Beni şoför alacaktı.”

“Furkan ile buluştuk, oradan da seni alayım dedim.”

“İyi yapmışsın Atilla enişte, buyur otur bir şeyler ye.” Dedi Ranya sandalye uzatırken.

“Biz gidelim, size rahatsızlık vermeyelim.” Dedi Atilla çekinerek.

“Olmaz lütfen otur, en azından bir bardak çay iç” dedi Furkan, Atilla’yı zorla oturturken. Kendisi de Ranya’nın hemen yanındaki sandalyeye oturdu.

Erkeklerinde gelip muhabbete dahil olması ile baya şen bir ortam olmuştu. “Eee sizden de çocuk bekliyoruz. Arayı fazla açmayın, çocuklarımız kardeş gibi büyüsün.” Dedi Atilla.

Furkan’ın içtiği çay nefes borusuna kaçmış, öksürmeye başlamıştı. Rehnüma, kızarak kocasını dürttü. Atilla acıyan kolunu ovalayarak Furkan’a baktı. Furkan ve Ranya arasında bir şeylerin olduğunu sezinliyordu. Şimdi Furkan’ın verdiği bu tepki kendisini haklı çıkarmıştı.

Furkan’ın öksürmesi geçince Ranya’ya baktı. Bir çocuk fikri hoşuna gitmiyor değildi ama Ranya ile çok farklı durumdalardı. Ranya ise başını eğmiş, parmakları ile oynuyordu.

“Hayırlısı Atilla, herkes ister evladı olmasını, bizde çok istiyoruz.” Dedi tekrar Ranya’ya bakarak.

“Neyse bacanak, bize müsaade biz gidelim.” Dedi Atilla ayağa kalkarak. İkisini de daha fazla zora koymak istemedi. Rehnüma’nın kalkmasına yardımcı olarak, kapıya götürdü. Furkan ve Ranya ile görüşerek arabaya bindiler. Ranya ve Furkan giden arabanın arkasından baya bir müddet baktılar. Furkan elini Ranya’nın koluna değdirerek seslendi.

“Hadi bizde içeriye geçelim. Hava serinledi.”

Ranya başıyla onayladıktan sonra bahçe kapısına doğru yürüdü. Havanın kararması ile hava soğumuş, gerçekten üşümüştü. Dalgın adımlarla yürürken duyduğu silah sesi ile çığlık attı. Daha sonra kendisini yerde buldu. Furkan üzerine kapaklanmış, korumalara bağırıyordu. Ranya korkudan ağlamaya ve nefesi daralmaya başlamıştı. Furkan Ranya’nın üzerini kontrol edip, bir şey olmadığını görünce kucağına alarak eve girdi. Yatak odasına çıkarak, Ranya’yı yatağın üzerine yatırdı. İlacını içirip, başındaki şalı çıkardı.

Bir müddet sonra Ranya’nın nefes alıp vermesi düzene girmiş, ağlaması ise dinmişti. Furkan yanına gelip oturdu. Ellerini avuçları arasına alarak konuştu.

“Nasılsın Ranya, iyi misin. İstersen hastaneye gidebiliriz.”

Genç kız yataktan doğrulup oturdu. Furkan’ın ellerini tutarak konuştu. Bir yandan da gözyaşları inci tanesi gibi süzülüyordu.

“İyiyim, ben.. Ben çok korktum. Ne olur beni yalnız bırakma.” Dedi ve Furkan’a sarıldı. Genç adam kendisine sarılan genç kızın narin ve ince bedenini kolları arasına aldı. Biraz sakinleştikten sonra ayırıp, elleri ile yanaklarını sildi.

“Tamam ben buradayım. Seni asla yalnız bırakmayacağım. Sen benim eşimsin, her şeyimsin. Seni nasıl yalnız bırakabilirim ki?”

Ranya, duyduğu sözlerle tüm korkusu uçup gitmişti. Gece lambasının açık olmasından güç alarak Furkan’a yaklaştı. Nefesleri birbirinin yüzüne değiyordu. İkisi de bu durumdan çok etkilenmiş, zorla yutkunuyorlardı.

“O resmin hikayesini anlatacak mısın?” dedi Ranya. Halen kendi çocukluk resminin Furkan’da neden olduğunu anlamamıştı.

Furkan, içinde bulunduğu durumdan etkilenerek zorla yutkundu. Gözlerini Ranya’nın dudaklarından çekerek, ela gözlere sabitledi. Kalbi nerdeyse ağzında atıyordu.

“Adını bilmiyorum, anneannemin yanına gittiğimde o kızla düğünde tanıştık. Kızla çok ilgilendim, hoşuma gitmişti. Herkes bana büyüyünce sizi evlendirelim, siz yakıştınız dedi. Bende çocuk aklı ile o kızla evlenmeyi aklıma koydum. Ama kızın izini kaybettim. Yani çocukluk aşkımdı.”

Ranya, derin bir nefes alarak verdi. Kalbi bu yaşadıklarına dayanamayacaktı. Furkan’ın gözlerine bakarak konuştu.

“O resim deki kız çocuğu benim. Ama seni hiç hatırlamıyorum. Büyük ihtimal halamın yanına geldiğimiz zaman oldu.” Dedi çekinerek. Furkan’ın çocukluk aşkı olması hoşuna gitmişti.

Furkan yıllardır aradığı resmin sahibi asıl evlendiği kız olduğunu öğrenince gözlerine kadar sevindi. Tebessüm ederek elinin tekini Ranya’nın yanağı üzerine koydu. Yanağını okşayarak fısıltı ile konuştu.

“Seni ilk gördüğümde kalbimin hızlı hızlı atmasından anlamalıydım. Seni tanıyamadım, özür dilerim Ranya. İzin verirsen seni sevmek ve senin gerçekten kocan olmak istiyorum. Herkes çocuk ne zaman, dediklerinde onlara cevap vermek istiyorum.”

Ranya, hızlı atan kalbine rağmen nasıl konuşacağını bilemedi. Tüm kadınlık hormonları ayaktaydı. Furkan’a cesurca yaklaşarak dudaklarına doğru fısıldadı.

“B-bende istiyorum.” Dedi ve iki kalbin bir arada atmasına izin verdi...

****

Tarihi kurgum olan kitabım susarak sevdimi karakter analizini yayımladım. Bölümleri manken bittikten sonra başlayacak. Tek istediğim beni orada yalnız bırakmamanız..

Şimdiden hatalarım varsa affola...

Yorum ve votelerinizi bekliyorum. Allah razı olsun...

MANKEN-(Hayat Serisi-2)(tamamlandı)(Düzenlenecek) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin