17.bölüm-Gerçeklerden kaçış

5.7K 402 46
                                    

Genç adam oturduğu yerde ayakları ile ritim tutmaya başladı. Halen aklı almıyordu, sevdiği kızın ölmesine. Bu bir şaka olmalıydı, birileri kendisi ile oyun oynuyordu. Sanki kafenin kapısından her an içeriye Rehnüma girecek ve sürpriz diyecekti. Öyle bir şey olsa genç adam asla sevdiğine kızmayacaktı.

Ellerini son kez saçlarından geçirip, yüzünü sıvazladı. Aklı almıyordu, başını karşısındaki masaya çevirdi. Hayat teyzesini annesi, Umut amcasını da babası teselli ediyordu. Herkes bir tarafa dağılmıştı. Kızı Ayşe Nefise durmadan ağlıyordu. Annemi istiyorum diyor başka bir şey demiyordu.

O sırada içeriye Alçin girdi. Genç kız gözleri ile kardeşi Sude’yi bulunca yanına gitti. Ağladığı kızaran gözlerinden belli oluyordu. Tayfun kucağındaki yeğenini teselli ederken, bir yandan da Alçin’i izledi. Alçin oralı olmadan direk Sude’nin yanına gitmişti.

“Sude ne oldu, bu olay nasıl oldu? Bir arkadaşımızı daha mı kaybettik. Rehnüma benim canımdı, bu çok zor bir acı” diyerek kardeşine sarıldı.

Sude, çarşaf giydiği için ablası Alçin ile küstü. Ama şimdi dayanacak birisine ihtiyacı vardı. Ağlayarak ablasına sarıldı.

“Abla, gitti Rehnüma’yı kurtaramadık. Ellerimizden kaydı gitti.”

Alçin, kardeşine sarılarak teselli etmeye çalıştı. Zoraki yutkunarak konuştu.

“Allahtan geldik, yine Allah'a döndürücüleriz. Rehnüma için dua etme vakti” dedi.

Alçin, kardeşini oturtarak masadan su verdi. Saatlerdir ağladığı için perişan olmuştu. Sude kızarmış ve şişmiş gözleri ile ablasına baktı.

“Abla, akşam akşam nasıl duydun. Nasıl geldin buraya” diyerek şaşkınlığını dile getirdi.

“Teyzem aradı kursu, hocalar haber verdi. Taksiye atladım geldim, saatten haberiniz yok herhalde, sabah olmak üzere. Saat beş”

Atilla duyduğu konuşma ile uzaktaki asılı duvar saatine baktı. Gerçekten baya zaman geçmişti ve kimsenin haberi dahi olmamıştı. Haberi aldıklarından beri hastanenin kafesinde oturuyorlardı.

Okyar, kafeye girerek, Atilla’nın yanına geldi. Yanına oturarak elini Atilla’nın omzuna koydu. Atilla perişan halde arkadaşına baktı.

“Atilla, cenaze işlemlerini halletmemiz gerekiyor. İmzalaman gereken belgeler var. Sonrası ile ben ilgilenirim. Siz eve gidin, cenaze saatine kadar dinlenin” dedi çaresizce.

Atilla, her cenaze lafı geçtiğinde içi paramparça oluyordu. Gözlerini kapatarak elini yumruk yaparak sıktı. Dayanamıyor, yere göğe sığamıyordu. Sevdiği kız hakkında cenaze denilmesine tahammül edemiyordu. Onun ölmesine halen hazmedemezken, kalkıp öldüğüne dair kağıt imzalamak istemiyordu.

Atilla’nın kulakları uğuldamaya başladı. Başı dönüyor, gözlerinin önü kararıyordu. İçi bir derya gibi coşuyor, dışına taşıyordu. Morg ta olmasına inanamazken, onu toprağın altına vermeye yüreği el vermiyordu. Atilla daha fazla dayanamadı ayağa kalkarak, yumruk yaptığı elini cam masaya hızlıca vurdu.

Büyük cam büyük bir ses ile yere buz halinde düşerken, herkes büyük bir şok içinde Atilla’ya bakıyordu. Durumunu anlamaya çalışıyorlardı. Genç adamın içindeki volkanı kimse anlayamazdı. Atilla'nın yüreği taşıyor ve bir çağlayan gibi çağlıyordu.

Hayat ve Umut, acılarını unutarak korku ile Atilla’ya baktılar. Kızlarından sonra bir acıyı asla kaldıramazlardı. Emrah’ın acı ve feryat dolu sesi ile herkes şoktan çıkarak, Emrah’ın dediği yere dikkat kesildiler.

MANKEN-(Hayat Serisi-2)(tamamlandı)(Düzenlenecek) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin