18. Bölüm...

17.9K 2.2K 372
                                    

18...

O gün ben, ben değildim...

Hayat kimilerine bazen çok acımasız...

En sevdiklerimizden elbet bir gün ayrılacağız, ama bu ayrılık ani ve kanlar içinde olunca dayanılmaz bir acı saplanıyor yüreklere.

Mutfakta Irmak için sıcak bir şeyler hazırlıyorken kapı çaldı, gelen Rasim'di. Kapıyı açar açmaz selam sabah dinlemeden içeri daldı. Ona aldırmadan mutfağa doğru yöneldim, o da arkamdan geldi.

"Evlat, sana ne kadar güvenmesem de kızıma destek çıktığın için sağ ol. Ama artık ben buradayım. Gitsen iyi olur."

Onu yalnız bırakmayıp kolladığım için bana teşekkürlerini iletip bir an önce evden ayrılmamı isteyen bu adama içimden lanetler okuyarak baktım. O benden gelecek herhangi bir cevabı bile beklemeden mutfaktan çıkıp Irmağın odasına doğru gitti. Önce hemen gitmek istemedim. Özellikle bazı şeyleri sormam gerekiyordu, ama adamı böyle bir zamanda kızdırmanın alemi yok, diye düşünerek Irmağa görünmeden evden ayrıldım.

Taksiye bindiğimde içimden, 'Of nasıl bir geceydi? Peki, şimdi Irmak ne halde acaba?' gibi sorular geçti. Böyle bir kaybı yaşayan biri olarak onun felaket bir halde olduğunu tahmin ediyordum. İçimdeki garip duyguların eşliğinde mekanıma girdim. Salih baba ofis kısmında beni bekliyordu. Ofisimdeki koltuklardan birine yığılırcasına oturduğumda, Salih baba da masadan kalkarak yanımdaki koltuğa oturdu.

Buruk bir ses tonuyla, "Evlat, ne yazık ki hayat herkese eşit davranmıyor. Irmağın annesinin ölümüne çok üzüldüm. Halbuki onun yerine Rasim ölmeliydi."

Ellerini saçlarından geçirerek, "Lanet adam sanki dokuz canlı!" dedi.

Yüzümü ona döndüm, "Salih baba, Rasim'i bir kurşunla ya da bir yumrukla yok edebilecekken, biz ne yapıyoruz?" diye sordum.

Buruk bir tebessümdü cevabı...

"Tamam, anladım ben seni... Ama bu yol yüzünden masumlar gidiyor. Halbuki izin verseydiniz, Rasim'i ortadan kaldırsaydım, zaten böyle bir olay olmayacak ve bir anne hayatta kalacaktı. Peki, sonra! Şimdi ne olacak, Rasim'i avlayana kadar bu sefer Irmağa mı sıra gelecek?"

Salih baba yanıma yanaşarak omzuma elini koyduğunda başım öndeydi...

"Demir oğlum, elimizden geldiğince o kızı koruyacağız tabi, ama Rasim'e giden yolda o bizim en büyük kozumuz. Bunu sakın unutma!"

Kalktı, tam kapıdan çıkacakken tekrar bana döndü.

"Ve şunu da asla unutma, tekrardan Demir Atahan olmak istiyorsan bu yoldan başka bir yola sapmamalısın."

O gün ben, ben değildim ve o günü nasıl geçirdiğimi hatırlamıyorum...

Ustam Khan Chang' in dediği gibi, zaman bütün yaralara ilaç olabilir mi?

Bu olaydan sonra içime bir pişmanlık ve acı oturdu. 'Olayı önleme şansım var mıydı? Silahlı adamları fark eder etmez üstlerine yürüyebilir miydim?' gibi soruları çok fazla sordum kendi kendime.

Acaba hissettiğim bu suçluluk duygusu zamanla geçebilecek mi?

Ertesi gün Irmağın yanına gitmek istedim, ama Rasim'in onu kendi evine kapadığını öğrendiğimde oraya gitmekten vazgeçtim. Bununla birlikte aynı gün annemi görmek için Salih abiye resmen yalvardım, ama nafile adam o kadar yalvarmama bile acımadı. Annemi ancak zamanı geldiğinde görebileceğimi söyleyip durdu.

YASA DIŞI/ RaflardaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin