15.Bölüm...

20.8K 2.2K 388
                                    

15...

IRMAK,

Evet, itiraf ediyorum...

Annem, dün akşamki attığı tokada rağmen beni öpüyordu...
Annemin öpücüğüyle uyanmaya çalışsam da gözlerimi nedense tam açamadım. Kamaşan kırpık kırpık olan gözlerimin sebebi geceden kalma oluşumdu tabii... Bunu anneme çaktırmamam gerekti, bu yüzden gözlerimi zorla da olsa açık tutmaya çalışarak anneme baktım.

"Irmak uyan hadi! Hey, ne oldu kızım hasta mısın?"

Kafamdaki şüpheler devam ederken ve dünkü yediğim şamara rağmen hiçbir şey olmamış gibi davranmalıydım.

"Yok, anne hasta değilim. Sadece uyanamadım. Dün geceden bu yana kendimi çok yorgun hissediyorum," dedim sızlanarak.

Annemin odamdan çıkmasıyla onunla ilgili şüpheler zihnime yeniden çöreklendi. Bununla birlikte karnımdan gelen gurultular ve boğazımdaki dayanılmaz kuruluk ile yataktan fırladım. Ne elimi yüzümü yıkadım ne de duş aldım, paytak paytak doğru mutfağa yöneldim. Annem, benim için özenle hazırlamış olduğu kahvaltı masasında bana gülümsüyordu. Gülümsemesine karşılık vererek doğru buzdolabından aldığım su şişesini kafama diktim. O kadar susamıştım ki şişenin dibini gördüm, desem yeridir.

Annemle yaptığımız sessiz kahvaltının ardından, sıcak bir duş için banyoya yöneldim. Soyunup tam duşa girdiğim sırada annem banyonun kapısına geldi.
"Ben vakfa gidiyorum, ama istersen bugün gitmeyip seninle kalabilirim," diye seslendi.

"Yok, tatlım sen git, ben de zaten hemen hazırlanıp işe gideceğim. Ha bu arada akşam sekiz de bir iş yemeğim var. Beni merak etme, ona göre."

"Tamam bebeğim. Yine de geç kalma," dedi ve ortam tekrar sessizliğe büründü.

Duştan akan suyun sesinden başka ses duymuyordum artık...

O gün benim için geçmek bilmedi. Kızlarla birkaç iş üzerine yaptığımız ufak toplantıda bile sanki uyurgezer gibiydim. Zaman ağır ağır aktı, hatta aşağı salonda yoga dersimde bile öğrencilerime neler yaptırdığımı hatırlamıyorum.

Neden o gün odaklanma zorluğu çektim? Ben de bilmiyordum. Gözüm devamlı kolumdaki saatteydi. Saatin sekiz olması bugün neden bu kadar uzadı? Demir'in yemek davetini kabul etmiş olmamdan dolayı mı odaklanamadım hiçbir şeye?

Onun hala tuhaf biri olduğunu düşünüyordum, ama yok belki de o bunun çok ötesindeydi. Belki de amcamın sözünü dinleyip onunla görüşmemem lazımdı. Saatin yedi olduğunu görür görmez silkelenmemle birlikte bir anda heyecan ve telaşa kapıldım. Öğrencilerime, "Çocuklar bugün dersi erken bitiriyoruz," dememle ayağa kalkmam bir oldu.

Hemen hazırlanmam gerekiyordu ki kendimi o an itibariyle spor salonumun duşuna nasıl attım bilemedim.

Gerçekten Demir'le yemeğe çıkacaktım değil mi?

On dakika içinde duştan çıkarak saçlarımı kendi halinde kurutmaya başladım. Saçlarım kurur kurumaz sabah yemek için evden getirdiğim yeşil mini elbisemi giyinme odasında hızlıca üzerime geçirdim.

"Beni nereye götürecekti? Yoksa bu elbise çok mu abartılı? Of ya nereye gideceğimi bilmeden giyinmek fena sıkıcı..."

Elbisem oldukça mini, resmen bacaklarım gözler önündeydi. Üstelik sırt kısmı neredeyse belime kadar açıktı.

Kendi kendime, "Lanet olsun bu elbiseyi nereden seçtim? Yoksa işe giymiş olduğum pantolon ve gömleğimi tekrardan mı giysem?" diye kendi kendime sorsam da hemen bu fikrimden vazgeçtim ve hızlıca üst kata çıktım.

YASA DIŞI/ RaflardaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin