sluggish; yoongi + seokjin

4.3K 595 284
                                    

Herkes, bu bir saat içinde görevlerini uyguluyordu. Jimin ve Taehyung'un ki bittikten hemen sonra Yoongi ve Seokjin'in görevleri başlamıştı.

Biri sorgulayacak,
diğeri yalan söyleyecekti.

Yoongi odasından çıkıp Seokjin'inkine yöneldi.
Kapıyı açtı ve yatağını düzelten büyüğüne nefretle baktı. Eğer Seokjin'i sorgulama görevi verildiyse, asıl bombacı oydu. Eğer bu görev bir polise verildiyse, asıl bombacı kesinlikle oydu.

"Yoongi?"

Büyük olan hala onun yüzüne bakmamışken sormuştu sorusunu.

"Benim."

Yoongi ona cevap verdikten sonra odanın bir köşesinde duran sandalyeyi çekmiş, oturmuştu.

"Taehyung'un odasından gelen sesleri sende duydun mu?"

Seokjin de kendi yatağına oturmuştu.

"Onları boşver. Muhtemelen bizim anlamadığımız şu şakaları yapıyorlardır. Peki sen nasılsın?"

"İ..." dedi Seokjin ve duraksadı. "İyiyim."

Ne olursa olsun, içeriği fark etmezdi. Ona yöneltilen her soruya karşılık yalan söylemeliydi.

"Hatta mutluyum."

Yoongi duygularını belli etmek istemiyordu ona. Suçlulara, onlardan şüphelendiğinizi belli ettiğiniz anda kaçış planı yapmaya başlarlardı. İşinin uzamasını istemiyordu.

"Ölmek üzereyken nasıl mutlu olabiliyorsun ki? Kıyafetlerinin altında patlayıcılar, odanda kameralar ve yanındaki altı kişinin arasında bir hain varken, nasıl olabiliyorsun?

Seokjin uzun soruya karşılık derin bir iç çekti önce. Ardından cevapladı.

"Pozitif düşünüyorum. Kıyafetlerimin altındaki patlayıcılara ve odamdaki kameralara artık alıştım, hain olanın da haklı sebepleri olabileceğini düşünüyorum."

Fakat aslında, oldukça rahatsızdı. Kameraları severdi, göz önünde olmayı, ama böyle değildi. Bu berbattı. Aralarındaki hainin de mümkün ise acıdan kıvranıyor olmasını diliyordu. Aksi halde çıktığı zaman, Seokjin onu kıvrandıracaktı.

"Sana bazı sorular sormama izin ver hyung." dedi Yoongi. Sorgulamaya başlaması gerektiğini düşünüyordu.

"Tabii."

Seokjin karşılık verdi.

"Öncelikle bir şeyi merak ediyorum uzun zamandır. Benden daha yaşlı gözükmüyorsun. Yaşın kaç?"

"Yirmi üç."

Yirmi dört idi.

"Aynı yaştayız öyleyse. Hyung demem doğru olmaz."

Seokjin gülümsedi. Saygısız konuşmalardan nefret ederdi fakat katlanması gerekiyor gibi gözüküyordu.

"Demen hoşuma gidiyor."

Yoongi kaşlarını çatıp gözlerini dikti Seokjin'e bir süre. O çok garipti.

"Her neyse, hiç bahsetmedik ama buraya nasıl geldiğini biliyor musun? Kim getirdi? Neden getirdi?"

"Hatırladığım tek şey maskeli bir iki kişinin beni şu dizilerdeki gibi ilaçlı bez ile bayılttıkları. Sonra burada uyandım."

Esasında bombacı tarafından tehdit edilmiş ve buraya kendi rızasıyla gelmesinde ikna olmak zorunda kalmıştı.

Evet, Seokjin onun kim olduğunu biliyordu.
Yine Seokjin, aralarındaki o hainin gözlerine hep nefretle bakıyordu.

Şimdiye kadar bakışları kimse tarafından şüphe ile karşılanmamıştı. Fakat bundan sonra, sanki Yoongi onu dikkate alacakmış gibi gözüküyordu.

"İçimizden biri mi peki bu bir iki kişi?" diye sordu zamanları dolmak üzereyken.

Seokjin ona omuz silkmişti yalnızca.

"Bilmiyorum ama sana bir sır vereyim."

Keşke söyleyebilseydi.
Keşke koca bir aydan sonra buradan kurtulma imkanı olabilseydi.

Yapamazdı.

"Görevime bakılırsa, bombacı benim."

Ele verdiği an,
Hain hepsinin mezarını kazardı.


×

Ayo + Jello

tasks for puppets #btsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin