"Haklısın abi, işin bu tarafını görmeme yardımcı olduğun için sana minnettarım. Haklısın!"

Sıkı tuttuğum o el birden geri gitti ve bu sefer yanaklarımı kavradı.

"Demir oğlum! İnan seni oğlum olarak görüyorum. Ustandan gelen fotoğraflarla büyümeni adım adım izledim. Şu anda aile albümümün devamını senin resimlerin süslüyor. Bana baba demeni ne çok isterdim. İnan bunu bilemezsin... Sen, büyütemediğim evladımsın. Sen ve annen şu an benim tek ailemsiniz."

Karşımda, o çok güçlü duran adamın resmen gözlerinden birkaç damla yaş aktı.

Yalnız benimki de öyle oldu ve ağzımdan gayri ihtiyari o söz nasıl çıktı?

"Baba." Durdum.

"Salih baba haklısın. İkimizde farklı acıların kurbanı olarak birbirimizi anlamalıyız, ama her şeye rağmen annemi bana en azından bir kere, ama bir kerecik olsa da göstermelisin. Eğer seni gerçekten baba olarak görmemi istiyorsan, annemi göster bana. Bunun için sana yalvarabilirim, bunun için önümde diz çök desen, çökerim. İnan ne istersen yaparım, yeter ki bir sefer olsun annemi göster bana. Tamam, o henüz beni bilmesin. Tehlikeye girmemesi için onu kucaklayamasam da görmek şu an en çok ihtiyacım olan şey. Ne olur beni anla!"

Karşı tarafın hüzünlenen gözleri karşısında benim gözyaşlarım sel oldu. O an dokuz yaşında ağlayan bir çocuktum. Salih baba ayağa kalktı bana sımsıkı sarıldı.

"Bundan sonra sana sadece oğlum diyeceğim ve anneni görme isteğini de yerine getireceğim, ama bir şartla; bunun zamanını ben ayarlayacağım ve sakın beni bu konuda sıkboğaz etme. Uygun ve anneni tehlikeye sokmayacak bir vakitte onu sana göstereceğim, ama uzaktan. Şunu unutma ki annen senin yaşadığını biliyor, zaten bu yüzden ayakta ve bir gün onu sana getireceğimi de çok iyi biliyor. Bana gönderilen fotoğraflar onda da var. O kâğıt parçaları onun yaşam kaynağı. Dolayısıyla seni gördüğü an hemen tanıyacaktır ki bu da onu tehlikeye sokar. Şayet işler kötüye giderse Rasim anneni rahatsız edecek ve senin yaşadığına karşın onu sıkıştıracaktır..."

Of yeter!

"Tamam, tamam anladım. Salih baba bu kadar aptal değilim, artık neyin ne olduğunu çok iyi biliyorum. Yeter ki bu iş bitene kadar bir sefer bile olsa onu göreyim. İnan bir fotoğrafı bile bana yeter, yalnız bu fotoğrafı ben çekmek istiyorum."

Salih baba, tam odadan çıkacakken birden gerisin geriye döndü, "Oğlum, sana bir öğüdüm daha olacak," dediğinde merakla gözlerinin içine baktım.

"Şu anki görevin olan kız çok güzel ve görev icabı bile olsa, Young'un söylediğine göre ilk defa bir kıza karşı yakın oluyormuşsun. Oğlum, sakın bizden başka kimseye güvenme ve sakın âşık olma, hele de Rasim'in kızına. Bunu bir iş olarak düşün ve asla duygularını bu işe karıştırma. Sakın, ama sakın. Şayet..."

Ve an itibariyle yine sözünü kestim...

"Böyle bir şey olmaz. Olamaz! Bu konuyu konuşmak istemiyorum. Merak etmeyin ben her şeyin farkındayım."

Gece aydınlığa yerini bırakırken; hala gözlerim açık ve sadece annemi düşünüyordum, boğuk geçmişimden kalan anılarımın içindeki kadını.

Acaba bu on bir yıl onu nasıl değiştirmişti? Siyah saçları yine simsiyah mıdır?

Acılar insanı erken yıpratırmış...

Ben dokuz yaşımdan sonra birden büyüyen bir adamdım. Evet, çocukluğum ne yazık ki dokuzumda bitti ve ben hiçbir çocuğun bu kadar kısa sürede olgunlaşamayacağı kadar olgunlaştım.

YASA DIŞI/ RaflardaDonde viven las historias. Descúbrelo ahora