12- SÖYLENMEYEN ŞARKI

23 25 3
                                    

Ilık bir kış sabahı, güneş uykusundan kısa süre önce uyanmış boş sokakları seyrediyordu. Dükkanların, butiklerin, küçük mağazaların, marketlerin bulunduğu caddeye gelene kadar tüm sokaklar bana, ''ne kadar yalnızsın'' der gibiydi. Ana caddeyse hareketlenmeye başlamıştı. Saat henüz 9:50'ydi. Okula gitmek için 2 saatten fazla vaktim vardı. 12 gibi orda olursam, bir çay içtikten sonra ısınma hareketlerini kimse gelmeden rahat rahat yapabilirdim. Otobüse binmeyecek, sabah yürüyüşünün tadını çıkaracaktım. Etrafı seyrederek, yavaş yavaş yoluma devam ettim, köşedeki kasabın önünde bir karton parçasının üzerine kıvrılmış kahverengi bir İrlanda seteri dikkatimi çekti. Uzun kıvırcık kulakları yere değiyordu. Keyfi yerinde gibiydi. Kadife tüylü bu köpeğe mahallenin esnafı bakıyordu. Kış soğuğunda kuru bir köşe ve yiyecek bir şeyler bulması iyi bir şey. Şanslı olduğu bile söylenebilir diye düşündüm.


Kaldırımdaki ıhlamur ağacının dibinde şalını düzelten yaşlı bir hanımın yanından geçtikten birkaç dakika sonra, okula giden uzun caddeye ulaşmıştım. Soğuk havanın dürtüsüyle birbirine sokulmuş sevgililer geçmişti yanımdan. Aheste yürüyüşümle caddenin kalabalık hızına tezat oluşturuyordum. Yol üzerindeki vitrinlere bakarak biraz oyalanmak istedim. Birkaç mağaza sonra vitrininde beyaz şık bir gömlek, siyah dizlere kadar gelen sade ve güzel bir etek giymiş bir manken olan başka bir mağazanın önünde durdum. Dalmış bakıyordum vitrine, yanıma yaklaşan polis memurunu fark etmemiştim bile.

''İş görüşmesi için oldukça ideal bir kıyafet diyen bir sesle dünyaya döndüm. Kafamı çevirip baktığımda aydınlık yüzüyle gülümseyen genç polisle karşılaştım. Ama konuşan o değildi, polisin hemen sağında duran bir delikanlıydı benimle konuşan. Mağazanın çalışanı olduğunu yaka kartından anladım. Neden bu vitrinin önünde durup bu kıyafete bakakalmıştım bilmiyorum.

''Şey... ben... sadece bakıyordum'' dedim şaşkınca. Dalgınlığım, şaşkınlığım polisi eğlendirmiş gibiydi, hala gülümsüyordu. Mağaza çalışanı ısrarcı davranmayıp içeri geçti ben de polise 'iyi günler' deyip oradan ayrılacaktım ki önümdeki basamağa takıldım, neredeyse düşecektim. Bu sakarlığım genç polisi daha da neşelendirdi, küçük bir kahkaha attı ve ''dikkat et küçük, bu kadar dalgın olma'' dedi. Gerçekten komik görünüyor olmalıydım; satın almayacağım bir giysiye dalgın dalgın bakmam, sonra nerede olduğumu bilmez bir şekilde afallayıp tökezlemem... Gerçekten kendime gelmem, toparlanmam gerekiyordu. Bu halim bana da komik gelmişti; ''Kesinlikle olacağım'' dedim gülerek. Başımla bir selam verip yoluma devam ettim. Yürüdüğüm cadde derinleşerek uzanıyordu. Isınmaya çalışan kumrular kaldırıma konmuş ekmek parçalarının başına toplanmıştı. Onları rahatsız etmemek için kaldırımdan inip çevrelerinden dolaştım. Hunharca parçalanıp atılmış bir gülün üzerinden geçerken içim buruldu. Kim bilir hangi sevgilinin öfkesiydi bu narin gülü yere seren. Belki de bambaşka...

Okula girince nedense kendimi güvende hissettim bir an. Kaloriferler içeriyi sımsıcak yapmıştı. Sınıfa girip paltomla birlikte üzerimi kaplayan soğuk havayı da çıkarıp askıya astım. Kimse gelmemişti. Önce biraz dinlenmek istedim; bu uzun yürüyüş beni yormuştu. Aslında 40 dakikada yürünebilecek bu yolu bir buçuk saatte nasıl gelmiştim, nasıl böyle oyalanmıştım bilmiyorum. Kafeteryadan bir fincan çay alıp sınıfa döndüm, çantamdaki kitabı çıkarıp çayımı içerken göz atmaya başladım. Kocaman sessiz sınıf sanki bir arkadaştı bugün bana. Evimde, çalışma masamda oturuyor gibi rutindi her şey. Çayımla birlikte 20 sayfa okumuştum. Yürürken gerilip yorulan bacaklarım dinlenip gevşemişti. Çayım da bittiği için kitabı kaldırıp çantama koydum. Hala gelen giden yoktu, saate baktım henüz 11:37 idi. Çok erken gelmiştim. Yavaş yavaş ısınma hareketlerine başladım. Çalışırken her şeyi unutuyordum; dans bedenimi de düşüncelerimi de sarıp gerginliğimi alıyordu. Isınma hareketlerinden sonra koreografiyi çalışmak için müziği açmaya gittim. Kendimi müziğin ritmine bırakmak istiyordum. Giriş kısmını dinledim, sırayla ilkbahar, yaz ve sonra sonbahara gelince kendi hareketlerimi -partnersiz de olsa- birkaç kez tekrar ettim. Hızlı, yavaş ve tekrar hızlanan bu bölümde hareketlerimizin geçişlerine çok dikkat etmemiz gerekiyordu.

Elyesa Cennetimde DansWhere stories live. Discover now