2- YENİ UMUT

188 61 12
                                    

2-YENİ UMUT

''Lena uyan! Haydi kızım, geç kalıyorsun!'' Yataktan fırlayış, yok böyle bir uyanış! Aman Allah'ım yine geç kaldım! Koş, koş, koş... Ah benim biricik annem, bir bilsen bu acele ne içindi. Elyesamı biran önce görmek için okula ışınlanmak istiyordum, yok hayır bu şekilde olmaz, köpekli pofuduk terlikler ayağımda, turuncu çizgili pijamalar, saç baş darmadağın. Allah'tan en iyi arkadaşım boy aynam beni uyardı. Alelacele hazırlandım ama içim hiç rahat değildi. Elyesa bugün beni hiç beğenmeyecek diye düşündüm . El mecbur gidiyordum işte. Okula geldim, ders henüz başlamış Polat Hoca'nın kızgın bakışları üzerimde. Haklı tabii ki, geç kaldığım için dersi bölmüştüm, ayrıca enerjim düşük olduğundan iyi dans edemiyordum. Elyesa oldukça iyi dans ediyor, bu onun daha ikinci dersi ama özel bir yeteneği var onun. Bana arada bir bakıyordu ama bir yabancı gibi. Pek konuşkan biri değildi, bu yüzden arkadaşlarım onu soğuk buluyordu. Ama ben kendimi ona oldukça yakın hissediyordum, o benim içimdeki sessiz yanım sanki. Düşüncelerin arasından Polat Hocanın sesiyle sıyrıldım. ''Mustafa, sen henüz açılamamışsın, istersen sonraki derse bir saat önceden gel, ısınma hareketlerine biraz daha fazla vakit ayır, hem Lena da öyle yapıyordu, birlikte çalışın.Sahi Lena,sen hiç geç kalmazdın...''dedi imalı imalı.

''Hocam vallahi bir bilseniz neler oldu da geciktim, yol, trafik...'' diye sıralıyordum ki

''Tamam, tamam bahane arama, aynalara ayırdığın zamanı biraz kıssan yeter. Haydi devam, devam. Adımlarınıza dikkat edin. Bir ki üç...''

Yalan söylemeyi de beceremiyorum ki yahu! Of Hocam ne süsü püsü, Elyesa'nın karşısına böyle çıkar mıydım süslensem?

Mustafa; ''Lena, sen saat kaç gibi geleyorsun?''dedi

- Ne, kim?..

- Kaçta geliyorsun çalışmak için?

- Ha evet ben saat 12 gibi geliyorum. Sen de gelirsen birlikte çalışabiliriz.

- Evet çalışalım, çok eksiğim var, hoca beni dersten atmadan arayı kapatmalıyım, yardımcı olursan çok sevinirim.

- Elbette olurum, haydi devam edelim, dersi kaynatmayalım, Hoca bakıyor.

Bakan tek kişi Polat Hoca değildi, Elyesa da bakıyordu ama kızgın kırgın bir ifade vardı yüzünde. Neden ki? Mustafa ile konuşmamı izlediğinin farkındaydım ama bu haline anlam veremedim.Aslında bazen ilgisini hissediyordum sessizce ama olduça silik bir ilgi, sanki beni tanımaya çalışıyor bana sezdirmeden, sanki beni bir sınava almış, bu sınavı geçersem kazanacağım ödül; onun buzdan kalbi. Oysa ben onun yüreğinin sıcaklığından eminim, gizlediği, sakladığı sevgi dolu kalp... Neden bu kadar uzak, soğuk bilmiyordum. Hüzünden mi korkuyor, acıdan mı, yanılgıdan mı? Beni benden habersiz aldığı sınavı kazanacak mıydım? Keşke dışa dönük olsaydı, şu durumda ruhlarımız konuşacak birbiriyle uzaktan uzağa, sözler susacak. Bu aslında bir savaş ve hiç müttefikim yok, yalnızım bu muharebede. Ve benim hiçbir stratejim de yok, bir insan kalbi nasıl kazanılır, beni dünyasına nasıl kabul eder böyle temkinliyken, böyle uzakken? Neden kolay değil uzlaşmak? Emin olmak sevgiden neden zordur? İlgiliyse benimle neden yakınlaşmaya çaba göstermiyor? Bir de kadınları anlamak imkansızdır derler! Erkekleri anlayan var mı? Hem onlar kendilerini anlayabiliyorlar mı peki?

Elyesa'nın bu tutumu biraz rahatsız ediciydi (tabii düşüncesi buysa); sanki eğer kafamdaki kişiye uyarsan aşkını yaşamayı kabul edeceğim, uymazsan senin kalbimde yer etmene izin vermeyeceğim, aşka yenilemem ben, der gibi. Ama ben onun için acı çekmeyi göze aldım. Peki böyle düşünüyorsa bu aşk bencili adamısevmem doğru mu? Ne yazık ki o aşk beni çoktan ele geçirdi, iyi ya da kötü sevdim ve aşkın tek tedavisi onu yaşamaktır.

Ders bitti, bahçeye çıktık, çay molası...Okulun bahçesi küçücük ama oldukça sevimli. İki tane gencecik meyve ağacımız var; biri şeftali diğeri vişne. Bu bahçe beni şehirden uzaklaştıran bir sığınaktı sanki. Oldum olası şehrin ömrü unutturan hızına, ruhu susturan gürültüsüne alışamadım. İşte şehrin ortasına saklanmış bu küçük okul ve bahçesi bana huzur verirkenarkadaşlarım yine yoğun, neşeli bir sohbete daldılar her zamanki gibi ama benim kalbim zamanın içinde değildi, aşk çağının en suskun gününde ve bir umut gelir de ruhumu gülümsetir mi diye beklemede. Elseya da bahçeye çıkmıştı, bizden uzak köşesinde, kendi molasını tamamlayacağını bildiğimden hiç heyecanlanmadım. Ama ummadığım bir şeyler oluyordu sanki, Elyesa bize şöyle bir baktı. Ve inanamıyorum bize doğru geliyordu. Eylül hemen öne atıldı ve ona ''ooo yeni çocuk, ne oldu da yanımıza gelme zahmeti gösterdin?'' dedi. Ama o cevap vermeye bile tenezzül etmedi. Bana dönüp, ''Polat Hoca benim de erken gelip sizinle çalışmamı söyledi, sizin için bir sakıncası var mı?'' diye sordu. Ben kafamda şakıyan kuşları susturup cevap verene kadar bizim Eylül yine sahnede tabii, ''Aman ne kadar naziksiniz Elyesa Bey, izin almak da ne demek, elbette çalışırsınız beraber.''demez mi? Bu kız tavırlarıyla bu çocuğu benden soğutacağa benziyordu, ne yapalım biraz soğuk kanlıysa, herkes şen şakrak olamaz ki! Zaten emin değilim beni beğenip beğenmediğinden. Azcık bir ilgisi varsa bile bizimkiler onu kendilerinden dolayısıyla benden uzaklaştıracak diye korkuyordum. Neden bilmiyorum ama benim için çaba göstereceğine inanmak zor geliyordu. Anlayamadığım, neden gözleri üzerimde? Sevgiye temkini neden? Neyse ki bugün kimsesiz krallığıma uğrayan umudu misafir etmek olağan üstü bir histi. Polat Hoca hiç farkında olmadan bana bir iyilik yaptı bugün, o çalışmalar belki bizi yakınlaştırabilir diye bir umut doğdu içimde. Aklıma takılan diğer bir sorunun yanıtını Polat Hoca'dan almam gerekiyordu, molamız bitmeden hocanın yanına gittim. ''Hocam, neden Elyesa'ya da bizimle çalışmasını söylediniz? O oldukça yetenekli, derslere bizdensonra başladı ama çok hızlı öğreniyor?''

''Ondan sizi çalıştırmasını istedim. Aslında daha önce de biraz dans eğitimi almış, yani yeni sayılmaz.'' dedi Polat Hoca.

''Bunu bize söylememişti...'' dedim şaşırmıştım.

Elyesa pek konuşkan değildi, evet bunu biliyordum ama kendiyle övünmeyen, meziyetlerini öne çıkarmayan biri olduğunu da öğrenmiş oldum. Onu her gün parça parça tanımak aşkımı taze tutacaktı. Aslında ilk görüşte aşkların çabuk bittiğini söylerler. Aşkların eskidiğini de Pelin'den duymuştum. Peki ya ben ruhumun en derininde onu zaten tanıdıysam, henüz bilmesem de tanıdığım için seviyorsam onu. Dilerim, benliğimi saran bu his yanılmıyordur. Dilerim, Elyesa hayatımı paylaşacağım kişidir.

Bu yeni gelişme, onu bana getirdi, inşallah bu büyük bir adım olur ve o da birbirimizi yakından tanıma şansını yakalarız. Bu yeni umut gerçekten ruhumu gülümsetmeye yetmiş olmalı ki kendi kendime güldüğümü gören halk oyunları grubundan Semih takılmadan edemedi. ''Ne o kız, ne gülüyorsun?Polat Hoca dersleri iptal edip sizi sinemaya mı götürecek yoksa?''

''Olurmu hiç Semih, ders iptal olsa ne diye sevineyim? Derste oldukça eğleniyoruz zaten. Gözümde bir anı canlandı ona gülüyorum. Hadi canım dersin yok mu senin!''

''Tamam tamam anladım. Hadi, sen de sınıfına. Ha bu arada gülüşün çok güzel, bana da enerji verdin'' dedi. Semih ile de yakın değiliz ama bu çocuk herkesle kaynaşabiliyor. Keşke Elyesa ile konuşmak da kolay olsaydı. Ama bu, onu o yapan karakteri, ben onu o olduğu için seviyordum. Bugün hüzünlü başladığım günüm Mustafa ve Polat Hoca sayesinde umutla dolmuştu. Her gün neşe, heyecan, umut dolu olur inşallah.

Elyesa Cennetimde DansWhere stories live. Discover now