12🔯

12.6K 549 62
                                    


Bütün ezberin bir anda bozuluverir . Tek cümleyle hayatın akış yönü değişir . Belki daha önce hiç hissetmediğin duygular yerleşir içine .Kaldığın yerden devam etmen zorlaşır. Kendi kendinle mücadele etmeye başlarsın.

Bir haftadır iş ev arasında mekik dokurken akşamları da Çağrının yanına gidip kitap okuyordum. Kuzu kendi isteğiyle kurdun ayağına gidiyordu. İçimde ki 'yanlış birşey yaptığımı 'bangır bangır bağıran ses artık fazla konuşmuyordu.

O gün sadece yüzüne bakmakla yetinmiştim . Suratımın ne halde olduğuna hiç bir fikrim yoktu . Bana 'bişey söylemek zorunda değilsin ' demişti . Benim ise tek tepkim ayağa kalkıp eve gitmek olmuştu . Boynuna atlayacak değildim . Tamam güzel şeyler söylemiş olabilirdi . Ama onun hayatıma nasıl girdiğini hatırlıyordum. Ve bir hafta boyunca o konudan bir daha söz etmemişti . Sadece kitap okuyup uyuduğu zamanda evime dönüyordum. Bazen oturup dakikalarca onu izlerken buluyordum kendimi.

İşte ise her şey normal (!) gidiyordu . Saçlarımın rengini veya kokumu değiştirmemiştim . O patron bozuntusu istiyor diye kendi zevklerinden vazgeçecek değildim . Bazen patron olan Çağrıyı bizim psikopat çağrıyla kıyaslarken buluyordum kendimi . Patron da son iki gündür iyi davranmaya başlamıştı .
Yarım saat sonra önemli bir toplantı yapılacaktı . Bunun için şık bir restorantta görüşeceğimiz müşterileri bekliyorduk . Çağrı Ateşdağlı'nın soğuk tavırlarına alışmıştım artık . Kendini beğenmiş zengin züppesi diye geçiştiriyordum .

Uzunca bir sessizlikten sonra 17-18 yaşlarında bir erkek garson geldi . Ateşdağlı bana sormadan iki kahve söylemişti bile . Ben ise sesimi dahi çıkartamıyorum . Neden ? Çünkü çok saygı değer patronum (!) olduğu için. Garson çocuk elinde iki kahveyle geri döndü . İlk kahveyi benim önüme koyduktan sonra diğer kahveyi de masaya koyacakken kahve bir anda Ateşdağlının üzerine döküldü . Çocuk yaptığı şeyin şaşkınlığıyla bir yerden patronun üzerini silerken bir yandan da özür diliyordu. Ben ise o havalı patronun iki bacağının arasına dökülen kahveyle gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırıyordum Ama içimden kahkahalarla gülüyordum . Ateşdağlı bir anda salonu inletecek şekilde kükredi . Ben bile iki adım geriye atmıştım

"Dikkatsiz ! Seni kim aldı işe !! Bırak dokunma aptal !..."

Adamın içinden resmen canavar çıkmıştı . Ne var yani çocuk isteyerek dökmemişti . Çocukta benim gibi şaşkın bir şekilde Ateşdağlının tepkisini izliyordu. Bir anda restoranın sahibi olduğunu anladığımız adam geldi

"Çok özür dileriz efendim . İşe daha yeni girdi deneme süresindeydi . Ve şuan o an süre bitti . Emin olun icabına bakılacaktır . Tekrardan çok özür dilerim "

Ne yani bir insanı gözden çıkarmak bu kadar kolay mı ! Çocuk başını yere eğmiş ellerinide önünde bağlamış dolu gözlerle yere bakıyordu . Ateşdağlıya baktım . Onun sorun değil devam edebilir gibi cümleler kurmasını beklerken

"Yoldan bulduğunuz herkesi işe alırsanız böyle olur . Hemen icabına bakılsın !"

Duyduğum şeyle bütün hücrelerimi öfke kapladı . Kafamı çocuğa çevirdiğimde aynı pozisyonda duruyordu . Alt dudağını dişlerinin arasına almış gözünden çenesine kadar bir damla yaş süzüldü .Daha fazla seyirci kalamazdım

"Çocuk isteyerek dökmedi kahveyi , bir insanı işten çıkarmak bu kadar kolay mı ayrıca bir kahve döküldü diye ne bu hakaret ! "

Söylediğim şeyle bütün bakışlar beni buldu . Restoran sahibine dönüp

"Önünde neredeyse diz çökeceğiniz adam sizden bilmem kaç yaş küçük . O kovmaya çalıştığınız çocuk bileğinin hakkıyla para kazanmaya çalışırken siz paranın önünde eğilip bükülüyorsunuz !..."

Sözümü kesen Sayın Çağrı Ateşdağlı'nın gürlemesiydi

"Kes sesini ! Sana konuşma hakkını kim verdi !"

Sıçarım işine de geri kalanına da ! Bu adam ne sanıyordu kendini . Etrafa emirler yağdırmaya iyi alışmış

"Kimseden konuşmak için izin aldığımı hatırlamıyorum !"

Garson çocuk bana minnet dolu gülümsemesiyle bakarken masadaki dosyaları alıp yere attım . Artık kim tutar beni . Hadi kızım Hazal ! Onun konuşmasına fırsat vermeden

" İstifa ediyorum ! Bir hafta sana fazla bile dayandım . Bu ne be ! Öyle herkese emirler yağdırıp her dediğini yaptıramazsın Ateşdağlı ! Ohh be !"

Deyip çantamı da alıp kapıya doğru yöneldim. Ama bunu yapmazsam olmazdı . Arkamı dönüp yeniden onlara doğru yürüdüm. Hala hepsinin gözleri bendeydi. Garson çocuk gülümsemesini genişletti ve yapacağım şeyi anlamış gibi gözlerini kocaman açmıştı . Masada ki kahveyi alıp bir yudum içtim . Aynı onun ilk iş günü bana yaptığı gibi . Ama sonu farklıydı . İçtiğim kahvenin geri kalanını Sayın Çağrı Ateşdağlı'nın üzerine fırlattım . Pantolonu ile birlikte gömleği de boydan boya kahve lekesi olmuştu . Hızlı hızlı adımlarla arkama bile bakmadan oradan uzaklaştım. Bu manyak herifin her an ne yapacağı belli değildi . Hızlı hızlı yürürken oradan uzaklaşmıştım ki arkamdan koşarak gelen ayak seslerine doğru yönümü döndüm . Üzerindeki önlüğü çıkarmış kocaman gülümsemeyle garson çocuk yanıma geldi .

"Abla çok teşekkür ederim hem beni koruduğunu için hemde içimden gelen şeyi yaptığın için "

O kadar sevimli duruyordu ki , nefessiz ve heyecanlı bir şekilde anlattığı şey karşısında gülümsedim .

"Şimdi ikimizde işsiz kaldık be abla . Belki de o çıkışı yapmamalıydın . Benim yüzümden..."

"Senin yüzünden diye bir şey yok . Bir haftanın birikmişiydi. Eğer bugün yapmasaydım. Belki de yarın yapacaktım . "

"Benim ismim Arda "

Uzattığı elini tutup tam cevap verecekken benim yerime bir başkası Arda'nın elini tuttu . Elin sahibine baktığımda hem şok oldum hemde histerik bir kahkaha attım . Bizim psikopat beni takibi bırakmamıştı anlaşılan . Çağrı kızgın gözlerle çocuğa bakarken

"Bende Çağrı . Pek memnun olduğum söylenemez"

Sesindeki tehditli imaya ben bile ürkmüştüm. Arda ise elini sertçe sıkan çağrıya 'aha boku yedim ' der gibi bakıyordu . Onların bu haline daha çok güldüm . İkisi birden bana bakınca ben devam edin der gibi elimi salladım . Çağrı çatık kaşlarla bu sefer bana bakmaya başladı . Arda ise elini çağrının elinden kurtarmaya çalışıyordu . Çocuk kıpkırmızı olmuştu . Çağrının koluna elimi koyup ardadan ayırdım . Arda teşekkür edercesine baktı . Çağrıya bakıp konuştum .

"Ne arıyorsun sen burada ?"

Çağrı bana bakıp umursamaz bir şekilde

"Unuttun mu ben senin sapığınım . Ve iyi bir sapık olarak görevimi yerine getiriyorum . Seni takip ediyorum . "

Ben bu cümleye şaşırmasam da Arda'nın ağzı sonuna kadar açıldı . Bu cevabı duyunca iki adım geriye gitti . Bense onun bu tepkisine gülüyordum .Sonunda beni de kendisine benzetmişti psikopat. Çağrı bu tepkime karşılık Ardanın da duyabileceği şekilde biraz eğilip konuştu

"Ne o çok mu hoşuna gitti . Bu çocuğu öldürmemem için tek bir neden söyle?"

Yüzüne 'ciddi misin ? ' der gibi baktım . Gerçekten ciddiydi. Ben hala ne yapabilir ki diye düşünürken çağrı bir anda Arda'nın yakasına yapıştı . Sahil kenarındaydık. Ve Arda denize bizden daha yakındı . Çağrı yakasından tutmuş ardayı denize doğru itmeye başladı .Oha bu çocuk ne yapmaya çalışıyordu böyle !. Hemen gidip koluna yapıştım.Kaçık herif !!!

"Çağrı !"

"Çağrı bırak onu "

"Ya çocuk denize düşecek "

Aptal hala dediklerimi duymuyordu . Arda ise yalvar yakar bırakması için dil döküyordu. Çocuğa gerçekten acımıştım. İlk önce egoist bir müşteriden azar yedi ardından işten atıldı . Şimdide psikopat bir herif onu denize atmak üzere . Kafanı çalıştır Hazal ! Kafanı çalıştır ! Bir anda dilimden dökülen kelimelerle çağrı donup kaldı .

"Ardayı bırak ! ...sevgilim !"

PORTAKAL ÇİÇEĞİ -HAZALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin