11🔯

12.9K 587 60
                                    


Eve geldiğimde yorgunluktan ölecek durumdaydım. Kendimi yatağa attığımda çağrı geldi aklıma. Ne yapıyordu acaba ? 'Sana ne Hazal ! Sana ne 'yine çok bilmiş yanım konuştu ve beni susturdu . Saat 7'ye geliyordu. Kalkıp kendime bir çay koydum . Yemek yiyemeyecek kadar yorgundum . Telefonuma gelen mesajla elim eşofmanın cebine gitti . Telefonu açtığımda Çağrının mesajını gördüm .

"Bana bir sözün vardı portakal çiçeği "

Ahh hadi ama bide o vardı değil mi ? Gidip ona kitap okuyacaktım. Bu çocuğun ne tür hayal dünyası vardı böyle . Bu yorgunlukla onu çekemeyecektim bide . Klavyeyi açıp gelemeyeceğim için mesaj atacakken bir tane daha mesaj geldi

"Lütfen portakal çiçeği sözünü tut "

O biraz önce lütfen mi demişti ? . Anlaşılan beni ikna edebilmek için her türlü yolu deneyecekti. Yorgunluğunda verdiği yenilgiyle üzerime montumu alıp evden çıktım . Çok güzel eşofman bol bir ev tşörtü ile onun evine gidiyordum .İçimden bir ses 'Aman sanki hiç görmedi 'diye beni rahatlatmak isterken daha bir tedirgin etmişti . Ama bir şey beni ona çekiyordu . Her ne kadar uzak durmam gerektiğini bilsem de laf geçiremiyordum kendime . Onun kapısının önüne geldiğimde kapı ziline dokunmadan kapı birden açıldı . Yüzündeki aptal sırıtışla karşımda duruyordu. O ne zaman böyle gülse çocuklaşıyordu . Yüzümdeki yorgun ifadeyle onu kapıda bırakıp içeriye girdim . Oda hemen arkamdan geldi. Koltuğa oturunca başımda dikilmeye başladı . Kendimi bir an işten gelmiş karısının dırdırına hazırlayan bir adam gibi hissettim . Başımda dikilen çağrıya baktım .

"Çok mu yordular işte "

Ona anlamayan gözlerle baktım . O benim yeni bir iş bulduğumu nereden biliyordu . Tam bu soruyu sormayı düşünürken ,onun bir psikopat olduğu ve beni takip ettiği geldi aklıma . Ve bu soruyu sormaktan vazgeçtim . Gerçekten hiç işi yok muydu bu çocuğun ? Başımda dikilmekten vazgeçip mutfağa girdi . Orada ki masaya oturup bana bakarak konuşmaya başladı

"Geliyor musun yoksa bütün yemeği silip süpüreyim mi ?"

Az önce yemek mi demişti o ? Açlığım yemek kelimesini duyar duymaz başıma vurmuştu. Yerimden kalkıp hızlı adımlarla mutfağa girdim . Şuan çiğ tavuk verse yiyebilirdim. Önündeki tabağa spagetti koymuş iştahla yiyordu . Yanına gidip elindeki çatalı aldım . Ne yaptığımı çözmeye çalışır gibi beni izlemeye koyuldu. Daha sonra önündeki tabağı da önüme çekip yemeye başladım . Allah'ım bu nasıl bir şeydi böyle ... Bu kadar güzel yemek yapmayı nereden öğrenmişti bu çocuk ?. Tabağın önümden çekilmesiyle kaşlarımı çatıp ona baktım.

"Bu benim tabağım git kendine yenisi koy " kızgın olmaya çalışarak söylediği şeyle kaşlarımı daha da çok çattım.

"Ver şunu !" Hızla yeniden tabağı alıp yemeye devam ettim. Cırladığımı yeni fark etmiştim . Kahkaha atarak suratıma bakıyordu .

"Ne !?"

Ağzımda ki yemekle konuşunca garip bir ses çıkmıştı . Bu sesten sonra daha çok gülmeye başladı . Ona aldırmadan önümdeki şaheseri yemeye devam ettim. Tabağın sonuna geldiğimde karnımdaki baskıyla nefes bile alamıyordum. Ee tabi kocaman bir tabak makarna yersem böyle olur . Bana bakarak gülümseyen çağrı dikkatimi çekti daha sonra

"Ne var , niye öyle bakıyorsun "

Gülümsemesi genişledi . "Nasıl bakıyorum ?"

"Böyle işte " . O ise hala bakmaya devam ediyordu . Uzun bir sessizliğin ardından lavabonun yerini sordum ve ellerimi yıkamak için lavaboya girdim. Aynayla karşı karşıya gelince ufak bir çığlık attım . Burnum , ağzımın çevresi ,çenem ... Oha hatta kaşımın üzerinde bile salça lekesi vardı. İçeriden gelen gülme sesiyle utancım daha çok arttı. Korka korka dudaklarımı araladım dişlerime bakmak için. Lanet olsun ! Lanet olsun ! İnsan aynı anda nasıl bu kadar fazla rezil olabilir ki .Bide aptal gibi ağzımı açıp konuştum onunla . Pislik herif hiç bir şey de söylememişti . Şuan aynada ki görüntümden tiksinmiştim . Elimi yüzümü iyice yıkadım. Suyla da ağzımı çalkalayıp şu pis durumumdan kurtuldum . Son kez dişlerimi kontrol edip banyodan çıktım . Koltukta yayılmış elinde ise patlamış mısır dolu kocaman bir kaseyle oturuyordu . Beni görünce yeniden sırıttı

"Pislik !"

Dediğim de büyük bir kahkaha atıp elindeki kitabı bana doğru uzattı . Kitabı alıp yan taraftaki tekli koltuğa oturdum . Gerçekten ciddi mi diye son kez suratına baktım . Elindeki patlamış mısırdan teker teker yiyip okumamı bekliyordu . Sabır çekip kitabı açtım. 'Aptal gibi geçip birde kitap mı okuyacaksın bu sapığa ' , 'Sapık dediğin adamın evinde akşam akşam ne arıyorsun !' ,' Sonunda sende delirdin değil mi !' iç sesimin beni azarlamasından çağrının sesi kurtarmıştı

"Ee hadi ama , okumayı bilmiyorum gibi bir yalan uyduruyorum deme sakın "

Oflayarak okumaya başladım . Ne kadar aptal bir kitaptı . Ben bile okuduğumdan birşey anlamıyordum. Kafamı kaldırıp çağrıya baktığımda pür dikkat beni dinliyordu . Bu çocuğun sorunlu olduğunu daha önce söylemiş miydim ?

Kitabın yaklaşık yirmi sayfa kadarını okuduğumda tekrar çağrıya baktım . Elinde ki mısır tabağı yarıya inmişti . Hala aynı pozisyonda beni dinliyordu.Mısır tabağını sehpanın üzerine koyup oturduğu koltuğa uzandı ve gözlerini kapattı . Tekrar bakışlarımı kitaba çevirdim ve okumaya devam ettim ;

"Bir an olsun aklımdan çıkmıyor olduğun doğru ,
Bu bir saplantı da olsa beynimdeki duruşuna aşığım.
Akşam seninle yatıp Sabah seninle kalkıyor olmamda doğru ,
Bu bir takıntı da olsa kafamdaki yerine aşığım..."

Susmama neden olan şey Çağrının sesiydi . Hala gözleri kapalı bir şekilde yattığı yerden konuştu

"...Öyle olur olmadık yerde adını sayıklıyor olmamda bir garip ,
Bu bir delilik de olsa aklımı alan varlığına aşığım .
İlla bir neden mı istiyorsun ?
Seni , karşıma çıkaran kadere aşığım , yetmez mi ? "

Kitapta ki cümleleri harfi harfine okumuştu .Söylediği her kelimeyle kalbimin daha hızlı atmasına neden oluyordu . Benim ruhsuz bir şekilde okumam karşısında sanki kendini anlatır biçimde okumuştu . Ben ona hayranlıkla bakarken o yattığı yerden kalkıp karşıma geçti . Gözlerini gözlerime dikip

"Saçlarının her teline saplantılıyım. Gülüşün de takılı kalıyorum bazen, ben sana takıntılıyım .
Kokuna aşığım . Evimi saran kokuna hayranım .
Sesine aşığım . Kulaklarımı dolduran o büyülü sesine aşığım .
Senin kalbimdeki duruşuna aşığım portakal çiçeği. "

Neden kalbim delice atıyordu . Sesi neden beni sarhoş etmişti . Ya bakışı ... Bakışları neden bu kadar duygu yüklüydü ? Ellerim terlemeye başlamıştı . Tek duyduğum ses kalbimin kulaklarımda atmasıydı. Belki de bir ömür şuan da kalabilirdim. O kadar güzel gülümsüyordu ki . Dudaklarını kıskandım . 'Kalk gitsene kızım neden hala oturuyorsun ? Yoksa ondan etkileniyor musun ?' ... Beynimde binlerce soruyla sadece suratına bakıyordum .
Ben böyle sevilecek ne yapmıştım ki ?

(Çook değerli okurlarım. 3 tane bölümü arka arkaya yazdım ve yayınladım .İstekleriniz üzerine bugünü sadece kitap yazma ayırdım . Yorumlarınız gerçekten ilham veriyor . Hepinize teşekkür ederim . Yorumlarınızı tek tek okuyorum. Sizleri seviyorum ❤❤❤❤😍)

PORTAKAL ÇİÇEĞİ -HAZALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin