"Kaçamadık," diye mırıldanıyor Taeyong yeniden yola odaklanırken. Kaçamadı. Ne o alevlerden, ne kabuslarını ziyaret eden çığlıklardan ne de küçüğünü yangının arasında bıraktığı o son görüntüden kaçabildi. Tüm hepsi ayaklarına bağlanmış birer taş gibi onu zaman geçtikçe daha da dibe sürükledi yalnızca.

Ten ise kaşlarını çatıp "Anlamadım," diye içerleniyor. Bir kaçtık bir kaçamadık diyor beyaz saçlı oğlan, Ten ise bir şeyleri anlamaya uğraşsa bile başaramıyor.

Yolun geri kalanı boyunca konuşmuyorlar. Çok bir şey kalmamıştı zaten gidilecek, dakikalar sonra son durağın ilerisindeki fidanlığa geliyorlar. Devamında yol yok, Ten'in eve kadar yürümesi gerek.

Elini kapı koluna atıp çantasını önüne çekerken "Teşekkür ederim," diye mırıldanıyor. Öyle anlaşılsa bile eve bıraktığı için teşekkür etmiyor aslında. Hala kabullenmekte zorlansa da geçmişinden bir şeyleri önüne serdiği ve boşluklarına soğuk parmaklarını değdirebildiği için teşekkür ediyor Taeyong'a.

Bir ayağını dışarı atmış arabadan inmek üzereyken elini kavrayan parmakları hissetmesiyle olduğu yerde kalması bir oluyor. Taeyong'un eli bileğini kavramış, Ten'in hissettiği şey ise o soğuk parmaklardan tüm bedenine yayılan sıcaklık ve kalp çarpıntısı.

Ten yine araba koltuğuna oturmak zorunda kalıyor, gözleri önce birbirlerine kenetlenmiş parmaklarına ardından karşısındaki dipsiz karadeliklere uğruyor.

"Anlattıklarımdan, bizden, geçmişe dair hissettiğin ve hatırladığın hiçbir şeyden ailen olma görevini üstlenen o insanlara bahsetme."

Ten duyduklarına bir anlam veremezken şaşırıyor. Ellerini saran avuçlar da yüreğini titretiyor üstelik.

"Nedenini öğrenebilir miyim?"

Taeyong'un bakışları birbirine kenetlenmiş ellerine kayıyor. Ne de güzel uymuştu avuçları birbirlerine. Korkmuştu uzunca bir süre. Elleri ellerini unutacak diye çok korkmuştu.

Ten'in elinin üstünde başparmağıyla daireler çizmeye başlıyor.

"Anlayamadığım bazı şeyler var. Onlara güvenmiyorum."

Yeterli bir cevap değil ancak Ten, visteryayı koyulaştıran saf endişeyi duyabiliyor Taeyong'un sesinde.

"Pekala," diye mırıldanıyor siyah saçlı oğlan, Taeyong parmaklarını tek tek severek elini geri çekiyor.

"Kendine iyi bak Ten."

Avuçlarındaki boşluklar yüzünden nefesleri düzensizleşen Ten gitmesi gerektiğini zorla hatırlayarak arabadan inmeden önce akıl edip "Sen de," demeyi başarıyor.

Arabadan inip arkasına bakmamak için kendini zorlarken evine doğru yürümeye başlıyor. Arabanın uzaklaşma sesini ise birkaç dakika sonra duyabiliyor ancak.

Anahtarlarını çıkartıp kapıyı açıyor ve Converselerini kenara koyup üst kata, odasına yöneliyor. Omuzlarında hissettiği ağırlıkla kendisini direkt yatağına bırakırken evde kimse olmadığı için seviniyor.

Çünkü ıslanacak yanaklarının birileri tarafından görülmesini istemiyor.

.

Poupée de Cire •Taeten•Where stories live. Discover now