Bölüm 9

434 18 1
                                    

Her yer bembeyaz ve soğuktu; sanırım kutuplardaydım. Bir buz tabakasının üstünde yürüdüğümü ayaklarımın altında ki çatırtı sesini duyduğumda anlamıştım. Üşümüyordum. Her yer göz alabildiğince beyazdı. Buzun üzerinde olduğumu anlayınca panikleyerek koşmaya başladım. Birden korktuğum başıma geldi ve bastığım buz çökerek çığlıklarla suya düştüm. Bedenimin tamamı suya girmeden bir el kolumdan yakaladı beni. Babamdı...

"Baba!" Gözlerimi açtığımda ağlıyordum.

"Kötü bir rüya görüyordun sanırım. Sayıklıyordun."

Yatağın içinde oturur vaziyetteyken başımı arka çaprazımda her zaman ki sandalyesinde oturarak başımda nöbet tutan Chris'e çevirdim ama bir şey söylemeden alnımı ellerime dayayarak sessizce ağlamamı sürdürdüm.

"Ne gördün Henna."

"Babam..." Sesim o kadar kısık çıkmıştı ki sanki sadece dudaklarımı kımıldatıyordum.

"Sana su getirmemi ister misin?" diye sordu. Başımı kaldırmayarak iki yana hayır anlamında salladım.

"Beni yalnız bırakır mısın?"

Zorlukla kurmuştum bu cümleyi. Cevap gelmeyince başımı kaldırıp yüzüne bakmak için çevirdiğimde orada yoktu. Gitmişti. Tekrar yatağa yatıp içimde ki hıçkırıkları rahat bırakarak ağlamaya devam ettim.

Hava aydınlıktı. Tabi ki de saat kavramımız olmadığı için saatin kaç olduğundan bile haberim yoktu. Bugün yataktan çıkamayacağım kesindi. Gözyaşlarım sanki hiç durmayacak gibi süzülüyordu gözlerimden.

Aradan bir kaç saat geçmiş olacak ki kapı tıklandı.  Anlaşılan Chris nasıl olduğumu merak etmişti ama ben bugün oldukça kötü bir ruh halindeydim. Uyuduğumu düşünmesi için hemen gözlerimi kapattım. Kapı yavaşça açıldı. 

"17 yaşından beri seni her gün uyurken izleyen biri olarak şuanda uyumadığını çok iyi biliyorum Henna Mark."

Hala inatla uyuyormuşum gibi gözlerimi kapalı tutmayı sürdürdüm.

"Hadi ama küçük hanım beni kandıramayacağını öğrenmiş olmalısın. Hem bu kadar güzel bir bahar sabahını yatakta geçirmene izin vermeyeceğim."

"Hiç bir şey istemiyorum."

Sesimde ki melankoli halde boğuluyordum. Usanırcasına nefesini verdi. Bir anda yataktan yükseldiğimi fark ettim. Düşmemek için boynuna sardım kollarımı. Başımı da göğsüne koydum. Çünkü biliyordum, bütün gücümle bağırıp çırpınsam da O'nu durduramazdım. Zaten çırpınacak gücüm de yoktu...

Beni sarsmadan nazikçe merdivenlerden indirdi. Yavaşça koltuğa bıraktı ve yanıma oturdu. O'na bakmasam da beni izlediğini görebiliyordum. Elini cebine attı ve bana o cebinden çıkardığı şeyi uzatarak;

"Babanı ara." dedi.

Bakışlarımı anında yüzüne çevirdim. Daha sonra bana uzattığı şeye baktım. Elimi kaldırıp hiç vakit kaybetmeden almaya çalıştığım anda elini yukarıya çekti.

"Sanırım söyleyeceklerin konusunda seni uyarmama gerek yok."

En sert halini takınan bakışlarımla baktım yüzüne ve elinden almak için üzerine atıldım. Aniden odanın girişinde belirdi.

"Bana cevap vermen gerektiğini öğren artık!"

Sesinde itaat etmemi isteyen bir ton vardı. Bir şey sorduğunda cevapsız kalmam O'nu delirtiyordu.

"Tamam Christian. Oldu mu tamam! Zaten ne dememi bekliyorsun. 'baba gel beni kurtar bir vampir kaçırdı' mı diyeyim? "

Cümlem bittiğinde yanımdaydı. Telefonu uzattı. Ellerimin titremesini önleyemeyerek babamı aradım. Kısa çalmanın ardından telefon açıldı.

YAN BENİMLEOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz