Bölüm 2

870 21 1
                                    



Anahtarı kapıdan almak için geri döndüğümde yoktu. Gitmişti...

Hırsız olabileceğinden şüphelendiğim bu adam yüzünden artık evde tek başıma durmak istemiyordum.

 3 gün geçmişti ve onu bir daha görmemiştim. Tuhaf izlenme hisleri de yoktu. Zaten babam da zengin bir adam değildi onun evini gözetlemesi saçmaydı.

Kafamda büyütmemeye karar verdiğim olayı yok sayarak boş zamanlarımda part time çalıştım kafeye gittim. Orada garsonluk yapıyordum. Aslına bakarsanız paraya hiçbir zaman ihtiyacım olmadı.

 Annem modacıydı. Babam bir zamanlar çok varlıklı biriydi. Annemle de o zaman tanışmışlardı. Ama olaylar tersine gitmiş ve babam iflas etmişti. Kavgalarda hep bu iflastan sonra başladı. Annem babamı ciddiye almıyordu. Bekli de böylesi her ikisi içinde iyi olmuştu. 

 Benimse çalışmam gerekiyordu.  Asla şımarık bir kız olmadım. Okulumu bitirene kadar kendi ayaklarımın üzerinde durabilmem gerekliydi.

Kafe o gün oldukça kalabalıktı. Cam kenarında elindeki dergiden dolayı yüzünü göremediğim yeni gelen müşteriye doğru ilerledim. 

"Hoş geldiniz. Bir şey alır mıydınız?" gülümsemeye çalışarak sordum. 

Dergiyi indirdi.  Önce gözlerini gördüm. O an hatırladım O'nu. Gülümsemem dondu ve eminim yüzümün rengi değişmişti. 

Gülümsedi ve dergiyi yavaşça masanın üzerine bıraktı. Çok şıktı. Siyah renkli takım elbisesi kaslı vücuduna tam oturmuştu. Tam bir şey diyecek oldu ki telefonum çaldı. Hemen sıçradım ve elimi cebime attım. Arayan annemdi. Meşgule alıp başımı kaldırdım. Yoktu. Yine gitmişti.


Sabah uyandığımda yatakta tavana bakarak bu gizemli adamın kim olduğunu düşünürken buldum kendimi. Ne kadar süre tavanı izledim bilmiyorum ama bir anda kalktım ve kendimi duşa attım. Spor kıyafetlerimi giyip sahile koşu yapmaya gidecektim. Bu günkü planım buydu. 

Duştan çıktım, kıyafetlerimi yatağın üzerine bırakmıştım. Elimi uzatıp iç çamaşırlarımı alacağım sırada boynuma gelen güçlü nefesle irkildim. Hemen arkamı döndüm yoktu. O'ydu biliyordum. Sinirlenmiştim. Bu kadarı da fazlaydı. Ne olduğunu bilmediğim bu şeye bağırdım; 

"Yeter! Benimle dalga geçmenden bıktım." 

Kısa bir sessizlik oldu.

 "Buradasın biliyorum." Ve yine aynı his. Arkamdaydı. Yavaşça döndüm. Oradaydı.

Gülümsedi. İçten görünmeye çalışarak. Zorlanıyor çekiniyor gibiydi. Yani baştan ayağa tuhaftı. Gamzeleri vardı. 1.85 boylarında, iri omuzları, kemikli elleri vardı. Tanrım giyimi erkek dergilerinden fırlamış gibiydi. Gözleri... Gözleri sanki benimkilerle aynıydı. Aynada kendi gözlerime baktığımı düşündüm ve daha önce hiç benim göz rengimden olan birini görmemenin verdiği şaşkınlıkla bakakaldım. Kirpikleri uzun ve kıvrımlıydı. Onu hiç bu kadar yakından ve uzun görmemiştim. 

"Selam" dedi.

 Bir an için kafamı iki yana salladım kendine gel dermiş gibi. Aptalca görünmemek adına konuşmaya çalıştım ama sanırım daha da aptal görünmüştüm. Evet kekelemiştim.

 "se-selam."

Onu daha önce buralarda hiç görmemiştim. Tuhaf bir şekilde ürkütücü bir tipi vardı. Gözlerimi gözlerinden ayıramıyordum. Odamdaydı. Ben çıplaktım. Ne olduğunu idrak edemedik. O da ben de. İkimizde şaşkındık. Tanrım hayatımda bu kadar çok utandığımı hatırlamıyordum.

"Ben" dedi.

 Heyecanlıydı, sanki uzun zamandır bu anı bekliyor gibiydi. Yutkundu; 

 "Ben Chris" yüzü birden ciddileşti. 

"Lafı dolandırmayı sevmem. Benimle geleceksin. Sakın bağırma ve kaçmaya çalışma. Sana zarar vermeyeceğim. Sen benimsin ve bana ait olanı alma zamanım geldi."

 Kaşlarım otomatik olarak çatıldı.

 "Hazırlan" dedi.

 Yavaşça odanın kapısına doğru yürüdü. Ben donakalmıştım. Arkasından kapıya koştum. Kimdi bu, ne demek istemişti. Ama yoktu. Gitmişti. 

En iyi yaptığı şey de buydu sanırım ortadan kaybolmak.

YAN BENİMLEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin