★27☆

373 12 3
                                    

Yattığım yerde huzursuzca kıpırdandım ve diğer tarafa doğru döndüm. Sağ tarafımda uyuyan Luke bana sırtını dönmüştü. Gözlerimi birkaç kez kırpıştırıp sırtını izledim. Belki sapıkça bir düşünceydi fakat şu an elimden başka bir şey gelmiyordu.

Omzunun hemen altında bir tane, küçük bir ben vardı. Onu takip eden, sol alta doğru iki küçük beni daha vardı, onun dışında bembeyaz olan teni pürüzsüzdü.

Uzanıp ona dokunma isteğimi bastırdım ve burnumu saçlarına yaklaştırarak kokladım. Bu eylem sanki gün ışığı kendini belli ettiği her an yapılması gereken bir eylemdi. O kadar gerekli...

Ama kendimi bu güzel rüyaya daha fazla kaptırmamalıydım. Zor da olsa yattığım yerden doğruldum ve çamaşırlarımı ve kıyafetlerimi topladım. Şöminedeki odunları sanırım Luke bir ara tazelemişti çünkü odunlar yanıyor, içerisi de oldukça sıcaktı.

Luke'u uyandırmamaya çalışarak giyindim.

Bunlara hiç gerek kalmadan kolumu beline dolayıp burnumu sırtına sürterek uykuma kaldığım yerden devam edebilirdim. Çünkü bunu hak ediyordu.

Özellikle de dün geceden sonra.

Luke, uyumadan önce bana öğrendiği ve benim bilmediğim her şeyi anlatmıştı. Çünkü onun da dediği gibi ben hikâyeyi annemin ağzından biliyordum. Oysa baş karakterlerden bir diğeri Adam Wood'tu.

Bay Wood, Noah Büyükanne ve Büyükbaba Lark tarafından henüz iki günlükken Middletown'a gönderilince bile Amelia'nın ona ihanet ettiğine inanmamış. Önceleri şu an bulunduğum binanın yapımından dolayı kasaba dışına çıkamasa da Noah bir yaşına bastığında City B'ye gitmiş ancak Amelia o sırada üniversite okuduğu için onu bulamamış ve eli boş bir şekilde, hiçbir sorusuna cevap bulamadan geri dönmüş.

Luke anlatırken amcasının inatçı biri olduğunu söyledi. Babası da zaten abisinden hep inatçı diye bahsedermiş. Öyle ki beklemekten hiç vazgeçmemiş ve bu binayı bitirmiş. Bu sırada Noah da büyümüş. Luke bunları hep Bay Wood'un Amelia'ya yazdığı mektuplardan öğrenmiş. Bay Wood Amelia'ya hiçbir zaman mektup yazmaktan vazgeçmemiş. İşte bu detay benim tüylerimi ürpertiyordu.

Annemin hiçbir zaman okuyamadığı mektuplar...

Montumu üzerime geçirdim ve uyuyan Luke'a son kez baktım. Onu bırakıp gitmek istemiyordum ancak babam beni oldukça merak etmiş olmalıydı. Luke'un üzerindeki battaniyeyi çenesine kadar çektim ve yanağına bir buse bıraktım. Biraz kımıldanıp beni korkutsa da uyanmadı ve o güzel uykusuna kaldığı yerden devam etti.

Ağır adımlarla kapıya doğru ilerleyip derin bir nefes aldım. İçerinin ve Luke'un sıcaklığından sonra beni müthiş soğuk bir hava bekliyordu.

Öyle de oldu. Yerdeki karlar gece oluşan başka bir yağışla artmıştı ve her yer yine bembeyazdı. Bir yol olmadığı için kara bata çıka kasabanın merkezine giden yolu buldum.

Babamı daha fazla meraklandırmak istemediğimden elimi çantama attım ve telefonumu aradım. Telefonum küçücük çantanın içinde kayboluyordu ve ben bunu sürekli yaşıyordum.

Sonunda parmaklarım telefonuma değince sevinçle onu çıkardım ve telefonun kapalı olduğunu gördüm. Oysa kapatmamıştım. Belki şarjı bitmiştir diye düşünüp üzüldüm. Yine de telefonu açmaya çalışmayı ihmal etmedim.

Ekranda telefonun açıldığını belirten görüntü belirince gözüme ilk çarpan batarya kısmı oldu. Yüzde yetmiş iki...

Birisi bilerek telefonumu kapatmış olmalıydı.

Yıldız Tozu ✓ Where stories live. Discover now