☆14★

491 25 13
                                    

I feel like, I can't breathe (Nefes alamıyormuş gibi hissediyorum)

That I'm staying now cause I can't decide (Şimdi kalıyorum çünkü karar veremiyorum)
Confused and scared. I'm terrified of you. (Kafam karışık ve korktum.senden korkuyorum)

~

Denge kaybı.

Duramama.

Çığlık.

Ve düşüş.

"Lanet olsun. Lanet olsun sana Alvin!" Acıyan dizimi ovuştururken bir yandan Alvin'e nefret söyleminde bulunuyor bir yandan da hemen yanımda, ters dönmüş, tekerlekleri bana gülermiş gibi dönmeye devam eden kaykaya küfrediyordum. Bu pazar günümü Alvin'e verdiğim için kendime kızmayı da ihmal etmedim.

Oysa bu sabah güne kendim uyanarak başlamıştım. Hatta kahvaltıyı bile ben hazırlamıştım ve etrafa neşe saçarak pastaneye gelmiştim. Gelmiştim ve acı gerçekle yüzleşmiştim. Pastane bugün kapalıydı.

Cindy önceki gün "Yarın pastaneyi açmayacağız," demişti. Önce bu habere sevinmiş ardından yedi yirmi dört açık olan bu pastanenin neden bir gün kapalı olacağını merak etmiştim. Cindy'nin gözleri dolmuştu. O an durumun ailesiyle bir ilgisi olduğunu anlamıştım. Bugün de Sophia olmadığı için benim gibi aylak olan Alvin'den onların trafik kazasında kaybettikleri anne ve babalarını anma günü olduğunu öğrenmiştim. Ve sonra aklıma gelen saçma bir fikirle Alvin'den bana kaykay sürmeyi öğretmesini istemiştim. Saçma diyordum çünkü her yerim acıyordu.

Alvin gülmemek için alt dudağını ısırarak yanıma geldi ve beni kaldırmak için ellerini uzattı. Şekilden şekle giren yüzüne gözlerimi kısarak baktım ve eline sertçe vurdum. "Kalkmak istemiyorum. Hatta mümkünse burada bütün gün oturmak, yatmak istiyorum. Her yerim acıyor."

Alvin sonunda kahkahayı patlattı. Daha çok sinirlendim. "Tanrı aşkına! Hangi delinin fikriydi bu? Kim çıkardı bir tahtanın altına iki tekerlek koyup üzerine binmeyi? Kimin icadı bu? Sen niye bu şeyi sürüyorsun?" Alvin bir süre sorularıma cevap verecekmiş gibi düşündü ancak öncekinden daha fazla güldü. "Gülme!" diye çıkıştım. Kendini tutmaya çalışarak yanıma oturdu. "Bu şey," dedi sesini incelterek. Aklı sıra beni taklit ediyordu. "öyle tek seferde öğrenebileceğin bir şey değil. Ben bir hafta alçı içinde yatmıştım. İnan bana öğrenince de çok zevklidir. Ayrıca sana kaykayın tarihçesini de anlatırdım ama pek hevesli bir dinleyici olacağa benzemiyorsun." Onu başımla onayladım. Kaykayın tarihçesi şu an dinlemek istediğim en son şeydi.

Acıyan dizimi kendime doğru çektim. Bir daha kaykaya binmek istersem iki olsun. "Alvin?"

Parkın kalabalıklaşmasına neden olan insanlara bakarak "Hım?" gibi bir cevap verdi.

"Hala Sophia ile sevgili değilsiniz, değil mi?" Bakışlarını kalabalıktan çekip bana çevirdi. Cevap vermek yerine "Şu banklardan birine oturalım. Yer soğuk. Hasta olmak istemiyorum," dedi ve kalktı. Ben de yerden destek alarak doğrulduğumda hissettiğim acıyı hatırladım ve hafifçe inledim.

Banka oturduğumda kendimi biraz daha iyi hissediyordum. Alvin'e döndüm. "Sana bir soru sordum. Ve bu soru bu kadar düşündürecek bir soru değil." Alvin'i tanıdığım günden beri Sophia'ya olan ilgisini biliyordum ve bence bunu bilmeyen de yoktu ancak onları hiç el ele görmemiştim.

Nihayet "Hayır," diye cevap verdi.

"Neden?"

"Bunu nasıl yapacağımı bilmiyorum. O kırık bir kız. Ailesini kaybettikten sonra toparlanması zaman aldı. Gerçi insan ne kadar toparlanabilir ki? Unutmak için çello çalıyor. Ben ona her zaman destek oldum. Hep yanındayım. Aslında beni sevebileceğini biliyorum ama-"

Yıldız Tozu ✓ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin