★11☆

735 36 20
                                    

Nina kelimenin tam anlamıyla koşarak yanıma geldiğinde başının arkasını ovalayan Cody'ye bakıyordum. Hissettiği acıdan dolayı yüzü buruşmuştu, gözleri kısıktı. Acı, hafif bir inilti döküldü dudaklarından. Battaniyenin içinden çıkıp yanına çöktüm. Diğer yanına da Nina geçti. "İyi misin?" Bir bana bir Nina'ya baktı, sonra da bakışları bende sabit kaldı. Uykudan yeni uyandığı için gözleri henüz tam açılmıyordu. "Bu kız," dedi parmağıyla Nina'yı göstererek. "Güne çığlık atarak başlayana kadar iyiydim."

O an, Nina'nın neden çığlık atığını merak ettim. Bakışlarımı hala başını ovan Cody'den alıp Nina'ya çevirdim. Hemen konuştu. "Sizi öyle görünce sanırım bir şok yaşadım. Çığlık atmam gayet doğal. Dur, ben bir buz getireyim, başında şişlik oluşmasın."

"Nina bekle. Bizi-" Yan gözle Cody'ye baktım. "Bizi nasıl gördün ki?"

Nina hemen ayaklandı ve mutfağa doğru yol aldı. Giderken sadece "Ama çok tatlıydınız," dedi. O an Cody'nin düştüğü yere tekrar baktım. Benim yattığım kanepeden düşmüştü. Sonra aklıma çığlık sesini duymadan önce üzerimde bulunan ağırlık geldi. Henüz yeni uyanmıştım ve olanları anca bağdaştırabiliyordum.

En son hatırladığım çok korktuğum için Cody'nin yanımda oturması ve elini tutmamdı. Sormak için Cody'ye döndüğümde Nina elinde içinde buz küplerinin olduğu bir poşetle yanımıza geldi. Cody vakit kaybetmeden buzu çarptığı bölgeye bastırdı.

Nina, yüzündeki sırıtışla bir bana bir Cody'ye bakıyordu. Buna ilk itiraz eden Cody oldu. "Sakın," dedi önce. Sesi biraz sertti. "Sarah dün gece korktuğu için uyuyamadı, ben de onun yanında durdum. Sonra uyuyup kalmışım."

"İnanmadım ki." Nina omuz silkti. Onun bahsettiği şey hoşuma gitmemişti. "Cody doğru söylüyor, Nina. Dün çok korktuğumu sen de gördün."

"Tamam, bu çok güzel bir bahane. Kız korktuğu için oğlan-" Cody küp şeklindeki bir buzu Nina'nın tişörtünden içeri bırakınca Nina önce küçük bir çığlık attı, ardından ben ne olduğunu anlayamadan, evin içinde küçük bir kovalamaca yaşandı. Cody önde Nina arkada mutfağa doğru koşarlarken kanepeye oturdum. Cody ile aynı kanepede uyumam sorun değildi. Dediği gibi, kasıtlı bir şey yoktu. Hoş, olsa da bir sorun çıkacağını sanmıyordum. Bu, benim için kabul edilmesi biraz zor olsa da gayet normal bir durumdu.

Sesleri kesilince başımı mutfağa doğru uzattım ancak bir şey göremedim. Kalkıp önce kendi kanepemi sonra Cody'nin dün yatması gereken ama yatmadığı kanepeyi topladım. Yastık ve battaniyeleri yukarı götüreceğim sırada ikisi de mutfaktan çıktı. Cody'nin yüzünde memnun olmuş bir ifade vardı. Nina ise somurtuyordu. "Ben hemen kahvaltıyı hazırlayayım, yoksa okula aç gideceğiz," dedi.

Elimdekileri yukarı çıkarıp Nina'nın odasına bıraktım ve üzerimi değiştirdim. Nina'nın aynasının önünde, dağılan saçlarımı bir şekle sokmaya çalışırken telefonumu fark ettim. Dün gece neredeyse hiç elime almamıştım. "Ah, olamaz." Eminim babam beni birçok kez aramış ve bana ulaşamayınca telaşlanmıştı. Ekranı açtığımda karşıma on üç tane cevapsız çağrı bildirimi çıktı. On biri babam, diğer ikisi Luke'tu. Babamı aradım ve alt dudağımı ısırarak telefonu kulağıma götürdüm. Telefon çaldı, çaldı, çaldı... Babamdan cevap yoktu. Tam vazgeçmişken babamın uykulu sesini duydum. "Alo?"

"Baba..." Sesimde yüksek dozda suçluluk ve ebeveyni habersiz bırakma vardı.

"Umarım beni bu saatte arayarak uyandırmanın mantıklı bir açıklaması vardır." Duyduklarımı hazmetmeye çalışırken doğru kişiyi arayıp aramadığıma emin olmak için telefonun ekranına baktım. Doğruydu, şu an babamla konuşuyordum.

Yıldız Tozu ✓ Where stories live. Discover now