☆18★

391 22 9
                                    

Hava o kadar soğuktu ki sarılıp ısınabileceğim biri olmadığı için kendimi kötü hissediyordum. Annemi çok özlüyordum ve Cody'nin söyledikleri bunu aşmamı engelliyor; daha da sinirlerimi bozuyordu.

"Yani anlamadığım şey şu Sarah, buraya gelmeden önce de annenin bir zamanlar yaşadığı evde yaşıyordun. Neden bu kadar abartıyorsun?"

Önüme gelen bir taşa sertçe tekme attım ve tam Cody'nin önünde durdum. "Kes şunu! Beni anlamıyorsun ya da ben kendimi anlatamıyorum."

Rüzgâr, beremin içine sakladığım saçlarımı savurmaya çalışırken başımı yan tarafa çevirdim. Gözlerim çoktan dolmuştu bile.

"Bak," dedim temkinli bir sesle. "Ben annesini küçük yaşta kaybeden henüz küçük bir kız çocuğuyum, tamam mı? Onunla ilgili her şeyi abartırım. Bu elimde değil."

Cody'nin bakışları yumuşarken gözlerindeki parıltıda acıma duygusunu görmemek için savaştım ve gördüğüm tek şey üzüntü oldu. Bir kucaklamaya ihtiyacım vardı. Cody "Üzgünüm," diye mırıldanırken kollarımı ona sardım ve alnımı göğsüne yasladım.

"Nina bunu nasıl yapıyor?" Burnumu çektim ve başımı kaldırdım. Cody'nin tişörtünü kirletmek istemiyordum.

Bana şaşırarak baktı. "Neyi nasıl yapıyor?"

"Annesini," dedim. "Onu nasıl yok sayabiliyor?"

Cody ellerini omuzlarıma yerleştirdi ve biraz sıktı. "Bilmiyorum. Ama kolay olmadığını biliyorum." Başımı hafifçe salladım. Cody devam etti. Bir günün bu kadar dramatik olacağını düşünmezdim. "Biz sadece fazla kırık çocuklarız. Ailemiz tarafından kırılıyoruz ve bunu onarmak o kadar da kolay değil."

Bu konu hakkında bir şey söylemedim. Daha fazla konuşmak daha fazla kırılmak demekti. Cody'nin neden biz öznesini kullandığını bile düşünmedim. Yürümeye devam ettik. Çok geçmeden tekrar ağzımı açtım. "Nina demişken. Bugün okulda değildi. Bir sorun mu var?"

Cody ellerini ceplerine yerleştirdi ve omuz silkti. "Ebeveynleri kavga etmiş. Tom geçen gece evi terk edip kendi evine dönmüş. Nina çok üzgün." Gözlerimi birkaç kez kırpıştırarak Cody'ye baktım. Bunu bilmiyordum ve duyunca ben de çok üzülmüştüm. Hem Nina içindi bu üzüntüm hem de Bay Martin için. Kim bilir o neler hissediyordu.

"İşim bitince onun yanına gidelim. Hem özledim hem de dertleşiriz. Buna ihtiyacım var." Cody beni onaylarken cebine koyduğu bir elini çıkardı ve ensesini kaşıdı.

"Ben dönüyorum o zaman. Daha Aris'i gezdirmem lazım." Kaşlarımı çattım.

"Bu soğukta mı?"

Cody hafifçe güldü. "Sarah, onun gezmeye ihtiyacı var. Sıcak ya da soğuk. Mutlaka dışarı çıkmalı." Omuz silkmekle yetindim.

"Peki, görüşürüz o zaman."

"Görüşürüz."

Cody arkasına dönüp giderken ben de pastaneye girdim. İçerisi nefis kokuyordu ve sıcacıktı. Hemen üzerimdeki paltoyu çıkardım ve Cindy'ye seslendim.

Cindy her zamanki gibi eli unlu bir şekilde mutfak kısmından çıktığında elimi hafifçe kaldırıp ona selam verdim. Beni görünce gülümsedi ve "Hoş geldin," dedi. Önüme önlüğümü bağlarken ona, bugün yaptığım kurabiyelerden bahsetmek istedim.

"Bugünün tarihini bir yere not almalısın." Cindy tekrar mutfağa dönecekken durdu ve bedenini bana çevirdi.

"Nedenmiş o?"

Birkaç adım atıp ona yaklaştım. "Çünkü ben bugün kendi başıma bir kurabiye yaptım. Sana da getirecektim ama babam hepsini yedi." Cindy birkaç saniye sessiz kaldı. Şaşırmasını gayet normal karşıladım. Beni tanıyan herkes mutfağı sevmediğimi bilirdi. Onun tepkisine keyifle gülerken yanından geçtim ve mutfakta ne yaptığına baktım. Klasik, kendi tariflerinden birini yapıyordu. Ensemde onun nefesini hissedince arkama döndüm. Cindy hala şaşkındı. Yutkundu.

Yıldız Tozu ✓ Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon