47. Bölüm Kızıl Boşluk

En başından başla
                                    

"Ben hiç kurabiye sevmedim ki."


Cevap beklemeden giderken Jülide dolu gözlerle arkasından baktı. Hande'nin kafasında sorular oluşurken bir an arkasına dönüp Jülide'ye baktığında onun odaya girdiğini gördü. Kerem her zamanki Kerem'di ama yine de anlam veremiyordu. Kendisine davranma sebebi tamam ama Jülide'ye neden böyle davranıyordu? Bir de kurabiyeyi seviyor muydu yoksa sevmiyor muydu? Karışık düşüncelerle giderken odaya geldiğini dahi fark etmemişti. Kerem kapıyı örttükten sonra sinirini bastırmaya çalıştığı her halinden belli olurken huzursuz gözlerle Hande'ye baktı. Elini bırakıp bir şey demeden duşa girdi. Hande hemen üzerini değiştirip yatağına oturdu. Dalgın gözleri aynadaki aksini bulduğunda sıkıntılı bir nefes aldı. Şimdi yemeğe ineceklerdi. Jülide vardı. Kızın pes etmeye hiç niyeti yoktu. Etmesin de kendini aşağılamasına dayanamıyordu.

Kerem'in duştan giyinip çıktığını görünce kendine gelip ayağa kalktı.

"Ben yemeğe inmesem."

Kerem duraksayıp Hande'ye bakarken yanına geldi.

"Neden?"

Hande gözlerini kaçırsa da, söylemek istemese de...


"Aç değilim. Sonra geriliyorum. O yüzden. Hem sormazlar beni. Sorarlarsa da sen söylersin. Yoruldu dersin. Bir şeyler söylersin."

Kerem bir süre yüzüne baktı. Sonra üzerindeki kıyafete. Söylediklerini düşündü. İki arada kalmış gibiydi.


"Birlikte inelim. Yemekten hemen sonra çıkarız. Ayrıca birine hesap vermek gibi bir niyetim de yok. Ben de inmek istemiyorum. Birlikte inersek çabuk çıkarız."

Hande konuşmak istedi. İtiraz etmek ya da bir şeyler söylemek. Eli tutulunca bakışları elini bulurken bir süre öyle kaldı. Aşağıda Jülide için tutmuştu ama şimdi? Bakışları yeşilleri bulunca...

"Çabuk mu çıkarız?"

Kerem belli belirsiz gülümseyip elini biraz daha sıktı.


"Evet. Zaten çok yorgunum."


Hande itiraz etmeyince Kerem kapıya doğru giderken, Hande de kafası karışık bir şekilde ona ayak uyduruyordu. Soğuk olan hava içi ürpertirken hızlıca merdivenlerden inip salona geldiler. İçeri girdiklerinde masa hazırlanmış Fatma son olarak bardaklara su koyuyordu. Gelenlerin el ele tutuşmuş olduklarını görünce, yüzü istemsiz gülerken suyu doldurup hızlıca dışarı çıktı.


Altan olanları keyifle gözlemlerken masaya geldi. Jülide sessizdi. Nevra da aynen onun gibi sessizliğini koruyordu. Her zamankinden farklı olan ortamda yemeğe başlandığında Altan sessizliği bozdu. Hande'ye hâl hatır sorarken aynı zamanda onu konuşturmaya çalışıyordu. Hande artık alıştığı için konuşurken Nevra içten gülümseyerek ikisine baksa da içinden volkanlar patlıyordu. Jülide sessiz bir ifadeyle yemek yerken Kerem'in konuşması tüm dikkatleri üzerine çekti.


"Alnına n'oldu?"

Jülide heyecanla Kerem'e bakıp kaşığını masaya bıraktı.

"Bugün çok kötü şeyler yaşadım. Bu da tuzu biberi oldu. Ne oldu anlamadım başımı masaya çarptım. Daha bu bir şey değil. Sıcak su akmadı. Terliğim su olmuş. Parmağımı çarptım."


Kerem pilavdan tabağına servis alırken boş bir ifadeyle Jülide'ye baktı.


"Geçmiş olsun."

Jülide ne diyeceğini şaşırıp bakarken bakışları Hande'yi buldu. Nefret dolu gözlerle bakarken bakışlarını kaçırıp yemeğe başladı. Nevra, Jülide'yi konuşturuyor üzüldüğünü dile getiriyordu. Altan gözlerini Hande'den ayırmıyor durduk yere soru soruyordu. Tüm bu olanlar Kerem'in bunalması için yeterliydi.


ESARET  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin