''Bazen...'' Derin nefes aldım ve odamda yaşadığım normal olmayan ve sadece benim gördüğüme yemin edebildiğim durumları anlattım. Ne kadar zamandır içimde tuttuğumu düşündüm, galiba çok uzun zamandır.

''Görüyorum ki, senin yıldızın fazlasıyla düşük. Bu da onları sevindiren bir haber sayılmaktadır. O yüzden sadece sana görünebilmek için baskı yapıyorlar.'' diyivermişti. Ve elinde tuttuğu tuhaf görünümlü kolyeyi bana uzattı;

''Bunu al, bu tılsım seni onlardan koruyacaktır.'' Bakışlarımı elinde sallanan kolyeye bakmaya başladım. Almak istiyordum ama içimden güçlü bir şey de almamam için beni sımsıkı sarıyordu sanki. Uzunca bir zaman böyle durduğumu varsayarsak yanımda ki çocuk söylenmekte haklı diyebilirdim;

''Buna böyle bakmayacaksın! Bunu alıp bir ay boyunca takacaksın ki sana şifa verebilsin.'' Titreyen ellerimle kolyeyi alarak öylece tutuyordum. Hala takıp takmamakta kararsızdım ki düşüncelerimi bir kenara bırakarak boynuma geçiriverdim. O gece her şey normaldi, sanki öylesine hediye edilmiş bir eşya gibiydi. İkinci gün göğsümün tam ortasında ağırlık hissediyordum ve bu beni bunaltmaya yetiyordu. Üçüncü gün ise dayanamayacağım bir sıkıntı sarmıştı, kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum ama bunda pek başarılı değildim.

''Bu sadece senin korkularından oluşan bir düşünce!'' diyerek kendimi uyutmaya çalışıyordum. Titremekten yorulan ellerim kolyeye gidip geliyordu. İçimden gelen deli bir güç kolyeyi çekip çıkartmak için benimle adeta savaş veriyordu!

''Bu tılsım fazlasıyla güçlüdür ve senin takmanı istemiyorlar!'' demişti. Mantıklı geldiğini söylemeliyim. Ve kendimi zorlayarak takmaya devam ettim. Aradan iki gün geçmişti ki rüyamın en derinliklerinde yanımda oturan çocuğu görmüştüm. Bunu, kolyenin etkisiyle paylaştığım şeylere yorumluyordum çünkü zihnimin her köşesinde o ve sözleri dolanıyordu. Ama gördüğüm rüya netleştikçe düşündüklerimden tamamen farklı bir boyut kazanıyordu. Yanında, benim boyumu aşan iki tane simsiyah köpekle camın tam önünde duruyordu. Köpeklerin bir tanesi görünüp görünmemek arasındaydı, diğerinde ise gözleri yoktu! Evet, doğru görüyordum bir tanesinin gözleri yoktu ama yönünü hiç şaşırmadan o da bana bakıyordu! Yatağımdan epeyce uzakta olan camdan bana baktığını hissedebiliyordum. Beni uyandırabilecek kadar güçlü hisleri vardı! Bakmak istemiyordum. Ayaklarım ise bana itaat etmeyi bırakmışlar gibiydi. Odama bakan caddenin tam karşısında duruyordu. Arkasında ki tellere yaslanmış vaziyetteydi ve gülümsüyordu. Sanki âşık olmuş gibiydi... Nefes nefese uyandığımda ilk yaptığım şey cama koşmak olmuştu. Ama ne çocuk vardı, ne de devasa boylardaki köpekler. İki tane minik kedi kendi aralarında oynuyorlardı. Kendimi tokatlayarak, hazırlanmak için dolabımın önüne gittim. Zihnimde ise gördüğüm rüya dolanıyordu. Sınıfa girdiğimde, yanımda duran çocuğun gülümsemesiyle olduğum yerde donakalmıştım. Tıpkı rüyada gördüğüm gibi sırasına yaslanmış, kollarını geniş göğsünde birleştirmiş öylece bana bakıyordu. Öksürerek kendime geldim ve konuşmaya gerek duymadan sessizce yanındaki yerime iliştim. Onunla konuşmak istemiyordum ama kendime de karşı koyamıyor gibiydim. Beni gördüğünde heyecanlanmasına bakılacak olursa, uzun zamandır beni beklediği anlaşılıyordu. Oturur oturmaz, beni iten enerjisini hissedebiliyordum. Bana verdiği kolyeyi sımsıkı tuttum. Ne zaman korksam yahut heyecanlansam kolyemi sımsıkı tutarken buluyordum kendimi. Korkumu bastırmak, kendimi güvende hissetmek istiyordum.

''Dün, sana geldim gördün mü?'' Bakışlarımı sıradan direkt olarak ona çevirdim.

''Bana mı geldin?''

''Hadi ama, rüyanda beni gördüğünü inkar mı edeceksin!'' Gözlerim, gözbebeklerimi yok edecek kadar büyümüştü. Konuşmak istiyordum, bir iki kelam söylemek istiyordum ama çenem tutulmuş gibi ağırlaşmıştı. Kendimi zorlayarak gülmeye çalıştım, onda da başarılı olamamıştım.

Korkuyu Fısıldayan Hikayeler(KİTAP OLDU!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin