Müslüman Oluşum

11.3K 1K 260
                                    


Yaklaşık 10 yıl önce yani henüz genç bir kızken her ergen gibi bende doğaüstü varlıkları merak ederdim. Takıldığım bir kız gurubu vardı. 2000'lerin bilgisayar ve telefon modasının yeni yeni yayıldığı ve internetin bizim jenerasyonu yeni yeni düdüklediği o zamanlardı. İtiraf etmeliyim ki o dönemler okulumuzun en havalı gurubuyduk. Lise zamanlarımı düşünüyorum da oradaki dostluk ve samimiyeti hiçbir yerde bir daha bulamadım. Aslında lise de farklı olan şey hızlı bir şekilde büyüyen ve gelişen vücutlarımız, tattığımız yeni duygular, hormonların etkisi her şeyin daha bir tozpembe daha hareketli, daha hızlı olmasıydı. Sanırım bir müddet sonra her şey aynı oluyordu. Durağan ve sıkıcı ta ki ölene kadar... Neyse konuyu uzatmayayım. Arkadaş gurubumuzla her zaman birimizin evinde toplanır dedikodu yapar oje sürüp korku filmi ya da aşk filmi izlerdik. Çok korksak bile korku filmi bizi daha çok cezbe derdi.

Sonra herkes gibi korkunç hikâyeler anlatıp, birbirimizi korkutmaya çalışırdık. Zaten filmleri izleyerek epeyce korkmuşken daha ne kadar korkabilirdik ki? Ama yine de çabalıyorduk. Bir gün, yine beş kişi bir arkadaşımızda buluşup bir şeyler yapmak istedik. Arkadaşım Brande kuzenini de getirmişti. Yaşça bizden biraz büyüktü. Değişmeyen rutinimize başlamıştık. Yine aynı şeyleri yaptık sohbet muhabbet derken o dönem moda gibi olan ruh çağırma mevzusuna olay geldi. Brande'nin kuzeni bize öyle korkunç bilgiler ve yaşanmış olaylar anlatıyordu ki içten içe korksam da belli ettirmek istemiyordum. Birçok ruh çağırma ritüelinden bahsetti. Nasıl yapılacağından, ne zaman yapılacağına kadar detaylıca anlattı. Akşam yapılanı en ideal ve kesinleştiğinden bahsetti. Akşam oldu eve geldim ama gece sık sık o anlatılanlar aklıma geliyordu. Anlayacağınız kız bizim gibi ufak ergenleri nasıl korkutacağını iyi biliyordu. Bir gün odamda ders çalışırken kızın bahsettiği bir ruh çağırma ritüeli aklıma geldi. Ritüel kalemlerle yapılıyordu. Çok basitti ve henüz öğlen olması sebebi ile korkmuyordum.

Kalemleri üst üste oyup Çapraz olacak şekilde evet hayır yazdım. Sonra gerekli sözcükleri söyledim.

" Charlie Charlie burada mısın? "

Hiçbir şey olmamıştı. Umutlu da değildim, ama içimde bir şeylerin kırıldığını da hissediyordum. Daha fazla üzerine düşmeden, sınav haftamın olduğunu kendime hatırlatarak masama döndüm. Arada arkama bakarak kendi kendime söyleniyordum;

''Tatlım, burada mısın?''
...

''Hu huuuu.'' Ama kalemler hala aynı yerdeydi.

"Seni korkak ruh, seni işe yaramaz salak bez parçası" gibi şeyler söylüyor bir yandan da ders çalışıyordum. Üç saatlik çalışmanın ardından boğulduğumu hissettim. Kendi annem dört sene önce ölmüştü ve babam, yasını dahi tutma gereği duymadan yerine bir başkasını getirmişti. Montumu alıp çıkacakken kalemleri kalemliğe koymadığımı gördüm masa dağınıktı. Üvey annem olacak kadın, ortalığı dağınık bırakan bir pasaklı olduğumu söylerdi hep. Ona malzeme vermemek için hep hanımcık bir kız olurdum. Kalemleri alacakken bir kez daha denedim şansımı sırf öylesine.

" Burada mısın salak kafalı? " dedim.

Ve kalem yavaşça yerinden oynayıp Evet'e geldi. Elimin kaleme değdiğini göz önünde bulundurarak kocaman bir of çekip kalemimi kalemliğime yerleştirerek doğrulduğumda bir yerden hafif soğuk esinti geldiğini hissettim. Cam açık değildi! Üvey anneme seslendim;

''Anne, bir yerlerde cam mı açık?''

Ama ondanda ses çıkmamıştı. Kendi kendime gülerek hızla kapıdan dışarıya çıkacaktım ki kalemlerin dağılma sesiyle olduğum yerde dondum. Kalemliğimin içine attığım kalemler, dağılarak evet şeklini almıştı. Yavaş adımlarla ilerleyerek tam ortasına geldim. Rüya görüyor olamazdım, hayal de değildi. O zaman delirmiştim.

Korkuyu Fısıldayan Hikayeler(KİTAP OLDU!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin