Ürkütücü Ev

6.5K 749 153
                                    

*Sizin de varsa başınızdan geçen olaylar atın bana hikayemde paylaşıyım. 😊

*Meltem Hanımdan;

Burada, herkesin korkularını anlattığını okumuştum ve benimkinin de yayınlanmasını istiyorum. Yapılan yorumları çok dinlemiyorum, ve izninizle başımdan geçen olayı anlatmak istiyorum.
Bundan yaklaşık 4-5 sene önceydi. Yirmi beş yaşında genç bir kadındım. Arkadaşım nişanlıydı, ben ise bekardım. Uzun yıllardık birbirimizi tanıyorduk fakat aramızda hiç gidip gelme olmamıştı. Yani anlayacağınız bu ilkti. Bana, onlara gittiğimde korkmamam için evinde yaşanan birkaç olaydan bahsetmişti - tabi ki inanmamıştım! Hadi ama normal bir insan nasıl inanabilirdi ki?-

Eve gittiğimde arkadaşımın ilk işi evini gezdirmek olmuştu. Babasından miras olarak kalan tek varlıkmış;

Öyle demişti en azından! Ev iki katlıydı. Aşağıda üç oda bulunuyordu. Dış kapı, oturma odasına açılıyordu ve elli insanı çok rahat alabilecek kadar büyüktü. Hemen solunda mutfak vardı. Düzenli ve öylesine boyanmış gibi görünüyordu. Solunda, bastığında kırılacakmış hissi veren tahtadan bir merdiven vardı ve onun hemen yanında iki tane yatak odası. Üst katta ne olduğunu kendisi de bilmiyormuş.

''Açıp bakmadın mı?'' Diye sorduğumdaysa aldığım cevap;

''Babam ölürken asla o odaya girmememi tembihlemişti.'' olmuştu.

Eminim ki yorumlarda bize hikâyeni anlat, evi değil gibi şeyler göreceğim. Ama benim hikâyem de tamamen bu evde geçtiği için önce size evden bahsetmek istedim. Yoksa detaylara nasıl girebilirim ki? Detaylar önemlidir değil mi? Bahçeye çıktığımızda arkada hiç ev olmadığını fark etmiştim. Bu beni ürpertmeye yeterliydi. Yanımızda üç beş küçük kulübe dışında başka ev yoktu! Arkadaşımın evinden yokuşun sonunda bulunan park görünüyordu. Aslında macera arayan tiplerden değilimdir, ama o akşam içimden bir şeyin beni o parka gitmek için dürtüklediğine şahit oldum. Sonbaharın ılık mevsiminde, acele etmeden yokuşu tırmanıyorduk. Diğer yandan da hayat hikâyelerimizi birbirimize aktarıyorduk. O bana küçüklüğünü anlatıyor, ben de ona ilk aşklarımdan bahsediyorum derken parkın sonunda uzun ve beyaz basma veya burada entari de denilebilir ismini tam bilemiyorum neyse işte ondan vardı. İçinde hiç kimse yoktu ve elbise havada duruyordu. Yaşanılan bütün olaylar bu elbiseyi gördükten sonra başlamış ve bir gecede başımıza gelmişti. Eve gittiğimizde arkadaşımın annesini odamızda dolanırken bulmuştuk.

''Anne, odamda ne arıyorsun?''

Sesi sorgulayıcı, bakışları güvensizdi. Bu beni çok şaşırtmıştı, bir anne odada ne arayabilirdi ki? Ve neden bu kadar rahatsız ederdi bir insanı? Salondan gelen telefon sesiyle irkilmiştim. Arkadaşımın gitmesinden beş saniye dahi geçmemişti ki çığlık sesi doldurdu bütün odayı. Koşarak baktığımda telefonun parçaları dört bir yana dağılmıştı.

''Ecem, neden parçaladın telefonunu?''

''B, ben yapmadım. Geldiğimde böyle buldum.''

Tabi ki inanmamıştım. Gözlerimi devirerek parçaları toplamaya başladım. Ama ben toplayıp masaya bırakıp arkamı döndüğümde, parçaların yeniden dağıldığına şahit olmuştum. Arkama baktığımdaysa topladığım parçaların yok olduğunu gördüm. Bunun da arkadaşımın bir şakası olduğuna o kadar emindim ki bir daha toplamaya uğraşmadım. Dağıttı gibi toplamalıydı!

Arkadaşımla birlikte odasına girdiğimizde annesini yeniden odasında bulmamız bir olmuştu. Ne ara gitti bu kadın?

''Anne, bir müsaade mi etsen acaba? Biz kız kıza konuşsak mı?''

''Mutfaktayım ben.''

''Annende biraz tuhaflık mı var Ecem?''

''Aslında böyle de değildir. İlk kez geliyorsun ya ondandır belki de.''
Konuşmak için bana döndüğünde, kapıdan birisinin bizi izlediğini hissederek başımızı o tarafa döndürdük;

''Anne!''

Fakat kadın hiç konuşmadan sadece bakıyordu.

''Allah aşkına anneannemlere falan git gözünü seveyim. Hem özlemiştir seni, hadi.''

Kısılan gözleriyle güldüğünde tüylerimin şahlandığını hissetmiştim. Bu yaşanılanlar hiç normal değildi. Arkadaşımın bakışları, arkamda duran cama kaymıştı.

''Oha, ne ara çıktı bu kadın evden!''

Beni bu yaşımda ilk kez dehşete düşüren o görüntüye o zaman şahit olmuştum. Arkamızda, bu eve benzer bir ev vardı. Oysaki ilk geldiğimde arkada ev namına hiçbir şey yoktu! Ve arkadaşımın annesi, arkamızda duran eve girmişti. Bunu, arkadaşım ve ben çok net bir şekilde gördük. Bense daha yakından bakmak için cama yaklaştım. Evin; alt katın kapkaranlık, üst katında olmadığı kadar aydınlık olduğunu gördüm. Mutfaktan gelen sesle avazım çıktığı kadar bağırdığımı hatırlıyorum. Bu zamana kadar korkmak nedir bilmeyen ben, hayatımın şokunu bu zaman yaşamıştım. Arkadaşım, titreyen sesiyle seslenmeye başladı;

''Anne?''

''Bir şey mi istedin Ecem?''

Kocaman olan gözlerle bana bakmaya başladı. Bu bakışların altında yatan;

''Az önce giden kimdi?'' Anlamını okuyabiliyordum.

''Anne, sen gitmedin mi?''

''Bir yere mi gidecektim?''

''Anne, az önce kapımızda dikiliyordun ya?''

''Kızım, ateşin mi var senin? Yalnız bırak dediğinden beri mutfakta size atıştırmalık hazırlıyorum ben.''

Bu olaydan sonra ne arkadaşım o evde oturdu, ne ben onunla iletişim kurdum. Ne de ona o çatı katını açtığımdan bahsettim. Benimle birlikte yaşlanan hatıra olarak kalmıştı. Ama o evin sırrını çözme isteği hala içimde bir yerlerde harekete geçmek için sabırsızlanıyordu...

*Instagram: sefaboyrazz

Korkuyu Fısıldayan Hikayeler(KİTAP OLDU!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin