Bölüm 27

20.2K 1.7K 104
                                    


Ayrı ayrı gidelim dememi umursamamış İzmir'den düğünden bir gün önce getirttiği arabasıyla gidiyorduk. Sinan bizden yarım saat kadar önce yola çıkmıştı, bizi beklemeden gitmesini orada buluşacağımızı söylemişti Soner...

İstanbul'a çok uzak olmasa da otele kadar gitmeyi beklemeyip yolda kahvaltı etmiştik. Otele vardığımızda ilk olarak Sinan'la buluşup diğer şirketin yöneticilerinin gelip gelmediğini öğrendik, gelmişler hatta yorgun değilsek kahve içmek için onlara katılmamızı istemişlerdi. Zaman kaybetmeden yanlarına gittiğimizde onların da üç kişi olarak geldiklerini gördüm. Yaşça çok daha büyük ama çok saygın ve kolay anlaşacağımızı düşündüğüm kişilerle genel bir sohbete giriş yapmıştık.

İçlerinden Aylin hanımla iyi anlaşmış ilerleyen günlerde kendisiyle yapacağımız iş toplantılarının da verimli geçeceğini hissetmiştim. Kahvelerimizi bitirdiğimizde onlar bizden daha uzak bir yoldan geldikleri için dinlenmek üzere izin istediler, bizde odalarımıza çıkmıştık.

Küçük çantama sığdırdığım birkaç parça eşyayı dolaba asıp asmayı düşünürken buruşmalarından korktuğum için asmaya karar verdim. İşim bittiğinde koltuğa geçip telefonumu elime alarak annemi aradım, iyi olduklarını öğrenince rahatlayıp yerime daha da yaslanarak iş için geldiğimizi ve toplantıda önemli bir rol üstleneceğimi anlattım. Annemin hayır dualarını alarak kapattım telefonu, o esnada kapım çaldı ve geleni tahmin ederek kapıya doğru ilerledim. Ben Soner'dir diye düşünmüştüm ama gelen Sinan'dı.

" Rahatsız etmek istemezdim ama hava öyle güzel ki sahilde belki biraz yürümek istersin diye düşündüm"

Bir an karar veremedim ama sonra hayır diyeceğimi anlayıp

" Hadi ama dışarısı çok güzel kapanma içeriye" dediğinde hayır dersem ayıp olacağını düşünerek

" Tamam bana birkaç dakika ver o halde, sen in aşağıda lobide buluşuruz" dedim. Kapıyı kapatıp içeri geçtim, saçlarımı tararken rüzgarın hafiften estiğini gördüm penceren ve çantamın içinde tokamı aramaya başladım, bulduğumda at kuyruğu yaparak telefonumu da aldım ve çıktım. Asansörün önüne geldiğimde Soner'in kapısını çalmayı düşündüm bir an sonra vazgeçip indim aşağıya...

Sinan'ı gördüğümde yanına doğru ilerlerken Soner'in de hemen yan tarafında ki koltukta sinirli bir edayla oturduğunu gördüm. Selam vererek karşılarına oturdum. Sinan telefonda konuşuyordu eliyle iki dakika diye işaret ettiğinde sessizce beklemeye başladım. Bir an Sinan ayağa kalkıp bizden biraz öteye gidince Soner'in sert sesiyle afalladım

" Demek yürüyüşe çıkacaktın!"

" Evet, sana söylemeyi düşündüm ama rahatsız etmeyeyim diye aramadım"

" Ne zamandan beri beni aradığında rahatsız olacağımı düşünüyorsun, ama dur bir dakika sen beni hiç aradın mı ki zaten! İstanbul'a dönerken de aramadın. Neden şaşırıyorum ki"

Soner'e cevap vereceğim esnada güler yüzüyle Aylin hanım geldi yanımıza

" Merhaba, çocuklara hediye alacağıma söz vermiştim, şimdi eve eli boş dönersem üzülürler ben de fırsat bu fırsat değerlendireyim dedim. Özlem sen de bana katılmak ister misin? Hem hava almış oluruz"

Gözlerim hala konuşmasına devam eden Sinan'a takıldı zaten oda bize bakıyordu ve bir yandan ne diyeceğimi merakla bekliyor gibiydi

" Tabi neden olmasın" dedim ve gülümseyerek ayağa kalktım. Sinan'ın yanına gittiğimde telefonu yeni kapatmıştı

AŞK SEN MİSİN?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin