ÇAOM'UN DÜZENLENEN HALİNDEN BİRKAÇ KISIM & İSİM SORUSU

En başından başla
                                    

“Bakmayın bana, takılıyorum size.” dedi Ali ve az önce önüne bırakılmış olan kahve dolu fincanı eline alıp bir yudum kahve içti. “Sütünü az, şekerini çok fazla koymuşlar yine. Bir kahveyi doğru düzgün yapamayan çalışanlarımız var.” dedi kibir dolu bir sesle.

Hakan o an onu dinlemiyordu bile. Önündeki dosyaları karıştırırken fark ettiği bir eksik canının sıkılmasına neden olmuştu. “Bir saat sonra toplantı var ama raporlar eksik görünüyor. Neden hazırlamadın Ali?” diye sorduğunda Hakan, Ali gözlerini devirdi.

“Aynı baban Çelebi DEMİR’e benziyorsun Hakan. Tıpkı Çelebi amca gibi işten başka bir şey düşünmüyorsun, işten başka bir şey konuşmayı sevmiyorsun. Onun gibi titiz, onun gibi mükemmeliyetçisin.” dedi Ali. Sesi sanki başına gelen çok kötü bir şeyden şikâyet ediyormuş gibi isyan dolu çıkmıştı.

Tüm hayatı boyunca babası onu kendisinden yalnızca birkaç yaş küçük arkadaşı Hakan ile kıyaslayıp durmuştu. Bir defa bile aşk ve gece hayatında yaptığı haylazlıkları dışında haber sayfalarına konu olabildiğini hatırlamıyordu. Konu olduğu zamanlarda ise Ali olarak değil ünlü iş insanının oğlu olarak yer alabilmişti. Oysa Hakan kendisi gibi değildi. İş hayatındaki başarıları, özel hayatındaki karakterli duruşu daima medyada sayfalarca yazılır veya gösterilir ya da çevrelerinde yüksek sesle hep konuşulurdu.

Adı kadar emindi ki elinde tuttuğu kahveyi kendisi değil de Hakan talep etmiş olsaydı asla bu kadar lezzetsiz bir tadı olmayacaktı.

Hakan ona baktı, mimikleri gerilmişti. Altı yıl önce kanser yüzünden kaybettiği babasının konusunun açılması nedense onu bir hayli germişti.

“Teşekkür ederim.” dedi çok düz bir sesle. “Keşke sen de biraz kendi babana yani Selim amcaya benzeseydin.” dediğinde Hakan, Ali sanki dünyanın en kötü temennisini duymuş gibi bir ifadeyle ayağa fırladı.

“Ben almayayım Hakan. Otuz bir yaşındayım. Gençliğimin en güzel yıllarını sizin gibi geçiremem dostum. Ben böyle çok iyiyim.” dedi ve odanın kapısına yöneldi Ali. “Toplantıda görüşmek üzere, ben kaçar.” dedi ve hemen sonrasında odadan ayrıldı.

Aslı elini nişanlısının omzuna attı ve ona biraz daha sokuldu. “Seni çok yoruyor değil mi?” diye sordu.

Hakan parmaklarını nişanlısının platin sarısı saçlarının arasına daldırdı ve sonrasında eğilip saçlarını öptü. Aslı ile bir arkadaşının düğün davetinde tanışmıştı. Birkaç yıl devam eden bir sevgililik sonrasında yaklaşık bir yıl önce nişanlanmışlardı. Ona deliler gibi aşık değildi belki ama gerçekten minnettardı. Bazen kendini işe öyle bir kaptırırdı ki günlerce Aslı’ya nasıl olduğunu sormak aklına bile gelmezdi. Aslı’nın hiçbir zaman hiçbir zorlukta bir şeylerden şikâyet ettiğini hatırlamıyordu. Hep yanında oluyordu, hep destek veren taraf oluyordu.

“İstersen raporları ben hazırlayayım. Odamdaki işlerim bitti.” dediğinde, Hakan ona bakıp tebessüm etti. “Çok iyi olur.” dediğinde Aslı geri çekildi ancak o an Hakan sırtına saplanan keskin ağrı ile yüzünü buruşturdu.

“Yine mi sırtın ağrıdı?” diye sordu genç kadın.

Hakan birkaç saniye dudaklarını birbirine bastırdı ve ağrının dinmesini bekledi. “Sanırım çalışırken doğru bir pozisyonda oturmuyorum. Bu sırt ağrıları bu aralar fazla olmaya başladı.” dediğinde, Aslı ona kızgın bir ifadeyle baktı.

Çocuğumun Annesi Olur musun?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin